Sayfalar

7 Aralık 2011 Çarşamba

Çok Yönlü Blogger Ödülleri..



Eveet yine çok eğlenceli bir mim gelmiş bloğuma, hem de tam üç yerden birden. Beni bu güzel ödüle layık gören Lee'ye, Oh Yoon Joo'ya, Hikaruivy'e ve Madam Patapuff'a çook teşekkür ediyorum :) Mimin kurallarına gelince, kendim hakkında yedi şeyden bahsedeceğim ve çok yönlü blogger ödülünü alması için 10 blogger arkadaşımı seçeceğim.. İşim çok zor, 10 kişi sınırı olmasaydı ne güzel olurdu :(

Neyse önce işin sohbet kısmını halledelim değil mi? Masalevi kapısını açtı girin içeri bakayım :)

1- Türkü dinlemeyi çok severim, en çok da hemşerim Neşet Ertaş'ın türküleri beni etkilemeyi başarır, en hassas yerimden vurur.. Bestelerine söyleyecek sözüm zaten olamaz ama onun bağlaması gibi bağlama çalan birine de henüz rastlamadım.. Farklı bir teknik kullanır kendisi, boşuna "Bozkırın Tezenesi" olmamış tabii.. Allah ona uzun ömürler versin diyorum.. En sevdiğim türküleri ise "Yalan Dünya", "Ahirim sensin", "Neredesin Sen", "Kesik Çayır", "Yazımı Kışa Çevirdin"... Daha da çok sayarım ben, en iyisi diğer maddeye geçeyim :)







2- Çoğu zaman şanssız olduğumu düşünüyorum.. Birçok insana olduğu gibi hayatta hiçbir şey önüme altın bir tepsi içerisinde sunulmadı. Hani bazı insanlar vardır, hiç düşünmeden önlerine bir sürü fırsatlar çıkar, kapılar açılıverir birden. Ben tam tersi o kapıları günlerce, aylarca çalmak zorunda kalanlardanım.. Önceleri bu yüzden çok söylensem, çok üzülsem de şimdi gülüp geçmeye başladım. Belki de henüz bazı şeylerin zamanı değildir, belki de daha fazla sabretmem gerekiyordur falan.. Bu Pollyanna denen küçük kız olmasa böyle şeyleri de düşünecek halimiz olmazdı ha, çok yaşasın kendileri :) Neyse secret felsefesini düşünüp evrene olumsuz mesajlar yaymayalım şimdi :)

3- Öyle tarzım şudur budur diyemeyenlerdenim.. Kısaca moda olanı beğeniyorum. Bir sene sürekli elbise giyebilirken, başka bir dönem şort takıntısına yakalanıp şorttan başka bir şey giymiyorum. Bu konuda da arkadaşlarımdan da çok etkileniyorum denebilir, demek ki bana bir şeyi sevdirmek için onu sürekli empoze etmek gerekiyor :) Yıllarca aynı tarz kıyafetleri giyenleri de hiç anlayamıyorum, ben neden her şeyden böyle çabuk sıkılıyorum ya :)



4- Beyoğlu'nu, özellikle İstiklal'i çok seviyorum. Bir süre gitmeyince hemen özlediğimi fark ediyorum. Hele de Mangal Keyfi'ne uzun zaman gitmeyince kebap kokuları burnumda tütüyor :) (Bu arada bu mekanın üstüne kebapçı tanımam gidiniz, herkese tavsiye ediniz :) ) Oradan çıkınca bir kaç mağaza gezmek, ara sokaklardaki kitapçılara uğramak, soğuk günlerde sokak satıcılarından kestane almak, sonra Galatasaray'dan dönüp Fransız Sokağı'nın güzel mekanlarında bir şeyler içip Tophane'ye inmek falan.. Bana mutluluk veriyor.. İstanbul güzel şehir kısacası, her türlü zorluğuna ve keşmekeşine rağmen..

5- Ayakkabı hastasıyım. Evdekiler bu konuda gerçek anlamda hasta olduğumu düşünseler de ben bunun kızlara özgü, doğal bir özellik olduğunu onlara anlatmaya çalışıyorum :) Hele bir de insanın anne babası "İhtiyacın olandan fazlasını alma!" felsefesindeyse benim gibi işleri zor demektir :) Aldığım ayakkabıları sakladığımı bilirim :) Bu ara takıntım topuklu ayakkabılar.. Böyle bahsedince alışverişe gidesim geldi amaa :(



6- En sevdiğim yemeklerden biri Arabaşı Çorbası'dır. Çoğunuz muhtelemen bu çorbayı bilmezsiniz, İç Anadolu yemeği kendisi. Köylerde kar yağınca yapılırmış sadece, hatta hamuru soğusun diye karın üzerine koyarlarmış. Ben yaz kış istiyorum annemden ama, kar yağmasını beklersek ohooo :) Neyse yapımı kolay bir çorba bu, tadı da şahane. Tavuk, tavuk suyu ve kavrulmuş unla yapılıyor. Bir de hamuru var tabi, ben onu fazla yemiyorum, annem babam çok severler hamurunu da. Kısaca etrafınızda yapmayı bilen biri varsa hemen yaptırın deneyin, ya da tarifine bakıp yapmayı deneyin. Kış aylarında en şifalı yiyecek budur diyorum..

7- Çocukluk hayalim yazar olmaktı aslında. İlk hikayemi 10 yaşındayken yazmıştım. Dönme dolaptan düşüp ölen bir kızı anlatıyordu hatırladığım kadarıyla. (Tamam kulağa biraz psikopatça gelebilir ama ilk denememdi o benim :) ) Sonra sürekli yazdım, gece gündüz aklımda konular birikiyordu. Ortaokulda dedektif hikayeleri yazarken lisede aşk hikayelerine döndüm. Hikaye dediysem 150 sayfalık kocaman defterler doluyordu ben yazdıkça :) Ortaokulda ve lisede çok şiir yazdım bir de, sonra geçti o hevesim. Ama şiirlerimi hala seviyorum, okudukça neler neler hatırlatıyorlar bana.. Şimdi de Kore dizileri ve Ft Island sevgim sayesinde yazdığım bir hikayeyi senaryolaştırma çabası içine girdim. Hala yazmaya devam ediyorum kendimce ve bu hobimden inanılmaz zevk alıyorum. Yazmak iyidir, Allah herkese konuşup derdini anlatamayınca yazıp rahatlamayı nasip etsin..

Neyse amma konuştum ha, daha ödül vereceğim ben.. Buyrunuz ödül türenine :)

1- İlk ödülüm Makinosev'e gidiyor. So Ji Sub hakkında başka kaynağa başvurmamıza gerek bırakmadan yazdığı güzel yazıları, kendine has mizah anlayışı, kahkaha garantili bloğuyla o bu ödülü hak etti.. Şak Şak Şak!!!

Not: Hikayesi Küçük Siren şiddetle tavsiye edilir; tansiyona, baş ağrısına, kalp sızısına birebir, ilaç gibi :)

2- Diğer ödülümüzün sahibi Bez Cadıları bloğunun sahibi Oh Yoon Joo!!! Bloğunu her açtığımda farklı bir yazısını görebilmek çok hoş.. Hep böyle çalışkan olman dileğiyle Yuncucum :) Hikayemin yeni bölümlerini çabucak yazmam için de beni gaza getiren, hikayeme çok güzel de bir afiş hediye eden kişidir kendisi.. Kumavoyo çingu :)

3- Vee bu mimi bana ilk gönderen Lee. Her şeye aynı anda yetişebilen multi talented blogger :) Her konuya değinen farklı yazılarını her daim görmek dileğiyle :) Yeni hikayen de merakla bekleniyor biline :)

4- Hikaruivy, bir ödül de sana geliyor. İlk okuduğum yazın "You are Beautiful" yazısıydı ve karnıma ağrılar girene kadar gülmüştüm, dün gibi hatırlıyorum :) My Lovely Roommate'i, Güneş ve Ay'ı okuyup gülme krizine girmelerim, sorunlarımı unutmalarım hep sayende oldu. Eğlenceli yazıların hiç bitmesin :)

5-Sevgili La Fea, bu ödül de senindir :) Sayende Gong Yoo haberlerini, filmlerini, bir türlü çekemediği yeni dizilerini, reklam filmlerini, ona asılan aktrisleri falan tek bir adresten, hem de en eğlenceli yorumlarınla okuyoruz :) She loves YOO!!! diyorum diğer maddeye geçmeden :)

6- Diğer bir ödülümüz Aslı'ya gidiyor. Hiçbir millet ayırmaksızın yakışıklı keşifleri yaparak bizleri mutlu eden, her konuda, her alanda yazarak ufkumuzu açan yetenekli insan. Çoğumuz gibi bir Kıvançsever.. Ödülünü havaya kaldırabilirsin :)

7- Vee Blogger Band, bir ödül de size gidiyor :) Sevgili Günlük adlı, 4 arkadaş birlikte yazdıkları bloglarıyla sizi her gün farklı bir yere götürebilir bu kızlar. Gerçekten çok yönlü bir blog bu kısacası :) Elleriniz dert görmesin kızlar :)

8- Winpohu-ssi! Koş gel bir ödül de sana geliyor :) Kitap kurdu, anime manyağı, Tumbler fotolarıyla da sizi içine hapsedebilecek bir blogger kendisi.. Benim gibi İngiliz aksanına aşık o da.. Çok yönlü blogger ödülünü hak ediyor kısacası :)

9- Bir diğer ödül Madam Patapuff'a gidiyor :) Kendisinin ilk önce hikayelerini okumuştum ben. Hatta "Bu Aşk Değil Müzik" adlı hikayesini tatildeyken okumuştum, hala yaz günleri geliyor aklıma hatırlayınca :) Bol bol yazılarını ve hikayelerini okumak dileğiyle..

10- Son ödülümü de My Destiny'e gönderiyorum. :) Kendisinin tüm photoshop çalışmalarına hastayım, bu konuda bir üstat O :) Hikayem için yaptığı afiş de çok çok güzel, tekrar teşekkür ediyorum kendisine :) Güzel dizi, film yorumlarınla yazmaya devam etmen dileğiyle..

Keşke hala yazıyor olsaydı da, yazılarını dönüp dönüp tekrar okuduğum blogger arkadaşım Kendisi'ne de ödülünü gönderebilseydim :( Neyse, umarım en yakın zamanda aramıza dönüp yazmaya devam eder.. Buradan kendisine sesleniyorum: "Yay Pandaa!!!" :)

Ödül törenimiz burada bitti. Bir başka törende görüşmek dileğiyle esen kalınız, hoşçakalınız :)

23 yorum:

  1. öncelikle ödül için çoook teşekkür ediyorum canım ^^ yazılarımla biraz olsun gününüze renk katıyorsam ne mutlu bana :) aynı şeyi ben de gönül rahatlığı ile senin için diyorum, uzun yıllar boyunca güzel yazılarını okumak dileğiyle ^^

    gelelim masalevi'nin gizli dünyasına: türküleri sevmene çok sevindim, türkü dinlemeyi ben de çok severim. ama itiraf diyorum, liseye kadar falan nefret ederdim (kestane kabuğundan çıkıp kabuğunu beğenmezmiş hesabı :P) ama sonradan öyle bir aşık oldum ki, şimdi türkülere burun kıvırdığım günlerimden utanıyorum. şans meselesi hakkında ben de senin gibi düşünürdüm önceleri: bazen öyle ballı insanlarla karşılaşıyorsun ki, onların her işi hemencecik oluverirken senin çok çabalaman gerektiğini görünce isyan ediyorsun, değil mi? ama bana hayatta şöyle bir şey ders oldu: çok şanslı olduğunu düşündüğüm, hatta sürekli "ne ballısın oğlum ya!" dediğim bir arkadaşımın babası yok yere (ergenekon yüzünden :P) cezaevine girdi! adamcağız aylardır hapiste... bir başka arkadaşımınsa çok şanssız olduğunu düşünürdüm, hani feridun düzağaç'ın şarkısı vardır ya, hangi şeride geçsem o şerit tıkanır falan diye sözleri olan; işte o arkadaşım da geçen sene piyangodan yeşil kart sahibi oldu! (amerika'da yeşil kart nerdeyse vatandaşlık hakkı gibi bir şey...) o yüzden ben artık şöyle düşünüyorum: herkesin belli bir miktarda şansı var; ufak tefek şeylerde yaşadığımız şanssızlıklar başka bir yerden gelecek büyük bir şans ile dengeleniyor. o yüzden iyisi mi biz ufak tefek şanssızlıklarımıza şükredelim! :D :D

    ayakkabı takıntın sanırım her kadında olan bir şey :D istiklal'i ben bile özlüyorum, ki hiç istanbul'da yaşamadım, o yüzden siz istanbulluların istiklal sevgisi kim bilir ne çoktur... yazarlık sevdasını da senle paylaşanlardanım :) neyse çok uzattım, tekrardan teşekkür edip kaçayım, sevgilerimle masalcım ^^

    YanıtlaSil
  2. Aslı ile konuşmalarınızdan Neşat Ertaş'ı çok sevdiğini öğrenmiştim kısa bir süre önce :) ay bir hemşeriymişsiniz ne güzel :D
    hikaye ve öykü yazmasını bu kadar çok sevdiğini ve daha ufak yaşlardan yazmaya başladığını hiç bilmiyordum, bu tür işler genelde ergenlik dönemi hobileridir ya? senin için çocukluktan gelen bir şeymiş vay be :) dönmedolaptan düşen kız da çok ilginç geldi bana :) insanı meraklandırıyor bir anda :)
    itiraf ediyorum dilim limonla servis edilmiş sıcacık bir çorba fotosu ve de tarifi görmeyi beklemiyordum :D okurken bile içim ısındı :D artık hiç unutmam bunu :)
    şans konusuna hiç girmiyorum ama aynı fikirde olduğumuzu biliyorsun zaten :) elbet bir gün bizde yeey panda! diye çığlı basacağız :D

    ödül için ise ne kadar teşekkür etsem az, ilaç gibi geldi yorumlarıun, çommal çommal çommal komaooo :D :D :D

    YanıtlaSil
  3. O hikayelerini okumak istiyorum, hem de çok. Hadi çıktıklarınla bize gel aha :D
    Çorbayı merak ettim öncelikle, annemi bir dürteyim ben konuda. Benim de annmein hastaç orbası dediği bir çorba var. böyle tavuklu filan o da, tadı feci güzeldir. Ben de onu deli gibi seviyorum :)

    Dün saat 1'e kadar İstiklal'deyim ve gece 12'den sonraki zaman diliminde çok sevdim o caddeyi. Ben İstiklal'i kalabalık olmayınca seviyorum :)

    Ödül için teşekkür ederim Masal-chan, anında benimsedim hemen. Kaçak yaptırdığım kattaki odanın cam kenarındaki bölmesine yerleştirdim hemen :D

    Bu güzel mimi cevapladığın ve bizi yine eğlendirip mutlu ettiğin için çok çok teşekkürler :)

    Yazan: Şu anda Paykek yiyen Lee aha :p

    YanıtlaSil
  4. uzun ve güzel yorumun için çok teşekkürler Hikarucum, yazdıkların terapi gibi geldi inan. aslında çok çok haklısın, her insanın belli miktarda şansı var gerçekten, ama o şans kapıma gelene kadar benim içimdeki ergen hiç boş durmuyor ki, hep isyan modunda :) neyse sabretmeye devam ediyoruz, FD'nin o şarkısını da çok severim, özdeşleşim falan kurarım hatta dinlerken :)

    ödülünü güle güle kullan canım :) yazmaktan hiç vazgeçmemeni diliyorum..

    YanıtlaSil
  5. Özene bezene kendinden bahsettiğin için öncelikle teşekkür ediyorum. Sizleri tanımak benim için ayrı bir şans (:

    Ödül için teşekkür ediyor ve yeni bölüm gelse okusak artık diye çemkirmekten geri kalmıyorum ^^ Herkes uzun uzun yorum yapmışken benim bütün yorumlarım silindi ama diye de iç geçirdiğimin bilinmesini istiyorum. Blogunu zaptetmişken içimi buraya dökeyim bari dedim :D Neyse nasıl olsa sen daha çok yazacaksın biz daha çok okuyacağınız ellerinden çıkan güzellikleri :D Yine yeni bir de mimde buluşmak dileğiyle esen kalın efendim ^^

    YanıtlaSil
  6. neşet ertaş candır yau, bam teline dokunur insanın, zaman zaman dinlemeli..
    benim yazarlık genleri pek erken yaşta ortaya çıktı sorma, ama şimdi o hikayeleri okuyorum da ay gülme krizine falan giriyorum :) ilk hikayem bile dram olmuş baksana, hemen öldürdüm küçücük kızı, ne olacak bu bendeki melankoli bilmiyorum :)

    ah ah kader arkadaşım, özellikle şu aralar öyle insanlar karşıma çıkıyor ki, Kuzey Güney'deki Kuzey gibi hissediyorum kendimi, böyle ellerim bomboş, doğuştan zaten her şeyi kaybetmişim gibi bir his.. sonra geçiyor ama Allah'tan, sizin gibi arkadaşlarımın yazılarıyla, hikayelerinizle falan kendime geliyorum :) yeyy panda! dediğim gün ilk sana haber vereceğim, yaksok :)

    ödülünü odanın en güzel köşesine koy, baktıkça da beni hatırla^^

    YanıtlaSil
  7. yaa hikayelerim çok feci okumasan daha iyi, hele 13- 14 yaş döneminde yazılanlar falan aman aman :) okudukça gülüyorum ben :)

    arabaşı candır yau, sıcak sıcak oy mis :) istiklali de tenha görmek bana nasip olmadı henüz. hep akın akın insanlarıyla tanıdım ben orayı, ama güzeldir bomboşken de, hayal edebiliyorum..

    sen bu ödülü hakettin yau, güle güle kullan bakalım, kendine iyi bak :)

    yazana not: havuçlu cevizli ama dimi :)

    YanıtlaSil
  8. mimin en eğlenceli kısmı da buydu aslında, insan kimseye anlatamadığı şeyleri yazarken ne güzel ifade ediyor, blog yazmanın en güzel tarafı da bu bence..

    yaa ben de sana onu soracaktım, geçen gün bloğuna girdiğimde tüm yorumların silindiğini gördüm, bi sorun olduğunu anladım :( neyse sen yaz yeter ki yorum yazmak kolay nasılsa :) yeni bölüme daha başlamadım bile ama elim çabuktur biliyorsun, kısa zamana gönderirim :)

    ödülünü güle güle kullan canım, çalgaa^^

    YanıtlaSil
  9. Ödül için çok teşekkürlerrr ve rica ederimmm. :) Ayakkabı takıntını okuduğum zaman 'aynı benim gibi!' diye bağırdım. Kimse bizi anlamıyor; özellikle ailelerimiz. :( Ben de ayakkabıları 'her genç kız' gibi seviyorum ama asıl takıntım çantalar. Evde bir odamı sırf çantalara ayırdım. Yer bulamadığım zaman kışları fişini çektiğimiz mini buzdolabında bile sakladıklarım oluyor. :D

    Arabaşı çorbasını duymuştum ama denemek hiç kısmet olmadı. En kıza zamanda tarife bakıp yapacağım. Çok merak ettim. :)

    Hikaye sayfamdaki yorumlarını hatırlıyorum. O sıralar yeni yeni yazmaya başlamıştım. Yazdıklarımdan feci acemi olduğum anlaşılıyor. Beğenmene ve sende böyle etki bırakmasına sevindim. :) Yoğun geçen sınavlardan fırsatım olmuyordu ama hikayene kaldığım yerden devam edeceğim. :) Tekrar teşekkürler. :)

    YanıtlaSil
  10. ay o kız öldü müüğ :P bana kalsa süper bir kahraman gelip kurtarırdı yada heroes dizisine bağlardım :) cidden dram senin kanına işlemiş :D :)

    Ödülümü de başucuma koydum :D

    YanıtlaSil
  11. Beni unutmadığın için çok teşekkür ederim güzek kız. :) Gong YOO demek ben demek artık tescillendi :) Blogcu arkadaşlardan da duymak güzel oluyor. Yeniden Tenkyuuu :)

    YanıtlaSil
  12. Ödülü aldım, başucuma koydum. Çok teşekkür ederim:)

    Şans konusunda sana katılmamak elde değil, ben de şanssızım TT Bir gün büyük bir şans uğrayacak ve tüm şanssızlıklarımı unutturacak kadar güzel bir şey olacak şeklinde polyannacılık yapıyorum ara sıra :P Bizim de bir yerlerde bir şansımız olmalı, dimi ama :P

    Ellerine sağlık, tekrar teşekkürler:)

    YanıtlaSil
  13. rica ederim canım :) çanta takıntısı olan kişi de ablam olur, ne görse almak istiyor yau, o konuda yırttım ben en azından :) mini buzdolabı fikri de iyimiş, ben de ayakkabılarımı koyabilirim bence :)

    bence ilk hikayene göre hiç de acemi değildin, hatta tasvirlerin falan gayet iyiydi bence.. ben o kadar tasvir yapamıyorum eksiğim de bu zaten.. yeni hikayelerinde, yeni bölümlerinde görüşmek üzere o vakit :)

    YanıtlaSil
  14. rica ederim canım, hiç unutur muyum seni :) gong yoo ve sen bende özdeşleşim kurdunuz artık, birinizin adı geçince diğeriniz de aklıma gelmeseniz olmuyor :)

    YanıtlaSil
  15. ödülünü güle güle kullan canım :) şanssızlık meselesi de zamanla insanın canını daha da acıtmaya başlıyor, her daim "yapma be joe" demek sinir stres ve gerginliğe sebep oluyor :( neyse ben de senin gibi pollyannayı örnek alıyorum, "yayy panda!" diyeceğiz bir gün biz de :)

    YanıtlaSil
  16. masalcığım ödül için teşekkürler ;)

    neşet ertaş'tan sonra bi ortak noktamız daha çıktı =) o da arabaşı çorbası =)) bizim ailenin de favori geleneksel çorbasıdır arabaşı ;) ben de bayılırım ;) her zaman hamurlu versiyonunu yapmasak da hamursuz versiyonu sık sık yapılır bizim evde de ;) ben uşak'lıyım... malum uşak da iç ege'de kalıyor ve bizim yemeklerimiz de egeden çok iç anadolu bölgesine benziyor... hatta aynı diyebilirim =) bir kez daha tescillenmiş oldu bu durum =)

    YanıtlaSil
  17. aa toprağım diyebilirim sana o zaman, ne çok ortak noktamız varmış yau :) hamurlusunu ben de yiyemiyorum ama çorbası çok güzel. demek uşak'ta da yapılıyor bu çorba, çok şaşırdım gerçekten.. neşet ertaş üstat ya, senin gibi onun türkülerini seven, dinleyen arkadaşlarını görünce çok seviniyorum :)

    ödülünü güle güle kullan canım.. görüşmek üzere^^

    YanıtlaSil
  18. [...] Metropol Günlüğü, Bez Cadıları,  Hikaruivy, Madam Patapuff,  ve Masaleviiii [...]

    YanıtlaSil
  19. aaa ben de ankaralı'yım, ben neden bilmiyorum bu çorbayı ama?? çorba kırşehir'den uşak'a atlarken ankara'yı pas geçmiş :P :P ama öyle bir anlatmışsınız ki valla canım çekti! bir gün yüz yüze görüşünce isterim sizden bu çorbayı ;)

    YanıtlaSil
  20. [...] geldi. Bir tanecik ödülle bile mutlu olacak olan bana dört ödül birden geldi; mutluyum! Lee, Masal, Be-Pu ve Madam Patapuff‘a çok ama çok teşekkür ediyorum. Bu güzel mimde unutulmamak [...]

    YanıtlaSil
  21. Blogunda Neşet Ertaş ve Neredesin Sen'i görünce nasıl mutlu oldum. Ben eskiden hiç türkü dinlemezdim, ama son zamanlarda türküden başka bir şey de dinlemez oldum :)
    Aslında en güzeli türküleri hikayeleriyle bilmek. İnsan yaşanmışlığı hissedince apayrı etkileniyor.

    YanıtlaSil
  22. Ankara'yı pas geçmiş çorbamız resmen neyse artık :) istediğin çorba olsun Hikaru'cum, sen bi gel ellerimizle pişiririz :)

    YanıtlaSil
  23. çok küçükken ben de dinlemezdim ama uzun zamandır çok alıştım, özellikle memleket türkülerine.. Neşet Ertaş ayrı bir usta ya sazı, türküleri kültürel miras resmen.. her birinin bir hikayesi var aslında çok haklısın, pop şarkıları gibi yüzeysel değil hiçbiri. hikayelerini de bilmeli.. son günlerde de ayrı bir türküsünü keşfettim üstadın babam sayesinde, bir ağıt, çok derin çok güzel..

    http://www.youtube.com/watch?v=Vr69m4kmHWU

    YanıtlaSil