tag:blogger.com,1999:blog-48134488007693660332023-12-05T02:36:44.877-08:00MasaleviMasalevihttp://www.blogger.com/profile/10515972783309726195noreply@blogger.comBlogger82125tag:blogger.com,1999:blog-4813448800769366033.post-7525049326320865432012-02-21T00:36:00.000-08:002012-02-21T14:59:44.002-08:00You are My Pet: Beslenir ki Buu:)<a href="http://masalevi.files.wordpress.com/2012/02/you-are-my-pet-2011-hdrip-hnmovies1.jpg"><img class="aligncenter size-full wp-image-1200" title="You Are My Pet (2011) HDRip Hnmovies" src="http://masalevi.files.wordpress.com/2012/02/you-are-my-pet-2011-hdrip-hnmovies1.jpg" alt="" width="500" height="715" /></a><br/><br/>Gözlerimizi kapatıp hayal ediyoruz sayın okurlar: Okuldan ya da işten gelmişiz, yorgunluktan gebermek üzereyiz, metrobüs çilesinin etkisi daha üzerimizden gitmemiş o kadar yani.. Elimiz kolumuz dolu kapıyı bir açıyoruz ki evcil hayvanımız koşarak bize sarılıyor. Ve bu evcil hayvan dünyalar şekeri Jang Geuk Suk!!! Onu dizinize yatırıyoruz, saçlarını yıkıyoruz, sabah bir kalkıyoruz ki başucumuzda ve hiçbir sözümüzden çıkmıyor üstelik! Oo my Goddd :)<br/><br/>İşte böyle ilginç bir konuya sahip <strong>"You are My Pet"</strong>. Aslı Japonlara ait olan <strong>"Kimi Wa Petto"</strong>. Buna hiç şaşırmadım, nerede tuhaf, hiç duyulmamış bir fikir varsa Japonlara ait oluyor zaten :)<br/><br/>Biraz daha detay verirsem, Ji Eun Yi güzel, havalı, parlak bir kariyeri olan, kısaca mükemmel bir kadın.. Ama erkekler onun bu kadar mükemmel olmasına katlanamadıkları için onunla uzun süreli bir ilişki yaşayamıyorlar ve kızımız da kariyeriyle baş başa yaşamak zorunda kalıyor.. Taa ki In Ho hayatına girene kadar. Ünlü bir balet olan Kang In Ho evsiz kalınca bir arkadaşı onu ablasının evine götürüyor üstelik de 6 aylık parasını alıp kaçıyor. Ve yalnızlık bunalımını atlatmaya çalışan Eun Yi onun evinde kalmasına bir şartla izin veriyor: Evcil hayvanı olursa.. Tabi In Ho da bunu seve seve kabul ediyor..<br/><br/>Bu tatlı mı tatlı filmi izlemek isteyenler <a href="http://www.fileserve.com/file/8UFsgCK/You.Are.My.Pet.2011.720p.HDR.WMV3.WMA-Mbaro-muxed.mp4" target="_blank">şu</a> linkten indirebilirler.. İyi seyirler^^<br/><br/>SPOILER!!!<br/><br/>Jang Geun Suk'un en şirin olduğu filmi kesinlikle You are My Pet.. Havalı popstar, rahat indie band solisti, çapkın ergen veledi rollerinden sonra bu kadar şirin bir rol farklı olmuş gerçekten. Filmin fragmanlarından In Ho'nun nasıl bir karakter olacağını anlamıştım ama o kıyafetleri, saçları, tokaları.. Gerçek bir "pet" gibiydi işin aslı. Dans etmek de çok yakışmış bu arada, böyle narin bir çocuğa da en çok balet olmak yakışırdı zaten :)<br/><br/>Kim Ha Neul içinse en başta şunu söyleyebilirim, kadın zamanı tersine akıtıyor.. Yıllar önce çektiği filmi <strong>"Ditto"</strong>da bu filminden en az bir 10 yaş yaşlı gösteriyordu. Bu filmde hatun bir afetti ama, ses tonu da nasıl güzel.. Oyunculuğuna zaten lafım yok, kadın işi biliyor beyler..<br/><br/><a href="http://masalevi.files.wordpress.com/2012/02/1038.jpg"><img class="alignleft size-medium wp-image-1196" title="1038" src="http://masalevi.files.wordpress.com/2012/02/1038.jpg?w=300" alt="" width="300" height="200" /></a><br/><br/>Filmin bütün tanıtımlarına, basın toplantılarına en önden katılan <strong>Ft Island lideri</strong> <strong>Choi Jong Hoon</strong>'un filmdeki o 10 saniyelik rolü beni şoke etti!! Bu kadar mini minnacık bir rol için mi çocuğu bütün tanıtımlarda çanta gibi yanınızda taşıdınız sayın yapım şirketi?? Çocuğun yüzünü göremeden film bitti :) (Bu arada o 10 saniyeyi kaçıranlar için hatırlatayım, In Ho'dan 6 aylık kirayı alıp kaçan çocuktu üyemiz, Eun Yi'nin kardeşiydi yani..)<br/><br/>Sevdiğim sahnelerden bahsedersek:<br/><br/><a href="http://masalevi.files.wordpress.com/2012/02/4.jpg"><img class="alignright size-medium wp-image-1195" title="4" src="http://masalevi.files.wordpress.com/2012/02/4.jpg?w=300" alt="" width="300" height="178" /></a><br/><br/>-Saç yıkama sahneleri çok güzeldi :) Eun Yi'nin utanıp çocuğun saçlarını güneş gözlüğüyle yıkaması beni çok güldürdü.. Hatun her yerde tikiliğini konuşturuyor :) Bir de kafası bozukken tatlı In Ho'yu zorla banyoya sokması neydi yaa :) Hayvan haklarına aykırı bu ama, yazık kuzuya :)<br/><br/>-Jang'dan iyi bir dansçı olurmuş, bunu gördük bu dizide. Evde tek başına dans ettiği sahne çok güzeldi. Kadın işten geldiğinde bu sahneyle karşılaştı işte: Evinin salonunda uri Geun Suk dans ediyor woaaa!! İçimdeki ergen gir hemen içeri! :) Hehe nerde kalmıştık, ne güzel dans ediyordu fıstık, sonra kadını da kollarının arasına aldı vee çatt!! O zayıfcacık kollarıyla kadının belini incitti şaşkın :)<br/><br/>-İklinin yerlerde tepiştikleri sahneler de çok komikti :) Gerçek bir köpek - sahip gibiydiler. Ama hoşlandığı sunbae aradığında nasıl da değişiyordu bizim kız:<br/><br/>Adam: Ne yapıyorsun?<br/><br/>Kız: Gazete okuyorum!!<br/><br/>Yok yeaa, bizim Sukkimize işkenceler ediyordun bi kere yalancııı :)<br/><br/><a href="http://masalevi.files.wordpress.com/2012/02/mp2.jpg"><img class="alignleft size-medium wp-image-1197" title="mp2" src="http://masalevi.files.wordpress.com/2012/02/mp2.jpg?w=300" alt="" width="300" height="200" /></a><br/><br/>-Bu çocukta şeytan tüyü olduğunu zaten biliyordum da bu filmde de o tüy kendini gösterdi. Eun Yi taş gibi sunbae'siyle başbaşa kalıyor, adam "Caangg!!" diye cebinden bir kutu çıkarıp kıza yüzük uzatıyor.. Kızsa burada sevinçten bayılacağına evinde bıraktığı "pet"ini düşünüyor, o hasta diye abuk subuk şeyler hayal ediyor ve koşa koşa eve dönüyor!! Bu çocuk insana her şeyi yaptırır yaa :)<br/><br/>-Çok da komik bir kavga sahnesi vardı filmde. Meşhur sunbae ile In Ho kavga etmeye çalışıyorlar ama tam bir komedi ortaya çıkıyor :) İki insan ancak bu kadar kavga edemez :) Bir ara birbirlerinin saçlarına yapışacaklar sandım, Sukkie'nin saçları da çok uzun ayy yok yok saçlardan uzak dursunlar :)<br/><br/>-Jang'ın güzel sesini de duydum ya bu filmde benden mutlusu yok :) "İlk defa şarkıcı değil, şarkı söylemeyecek mi şimdi?" diye düşünüyordum ki kadife seslimiz bizi üzmedi ve güzel şarkılarıyla filme ayrı bir tat kattı.. Buyrun dinleyin, kulaklarınızın pası silinsin :) Bir alttaki şarkıyı Kim Ha Neul ile birlikte söylemişler. Çok güzel :)<br/><br/>Gitmeden önce hepinize Sukkie kadar tatlı bir ev arkadaşı diliyorum, pet demeye dilim gitmedi şimdi :)<br/><br/><object height="350" width="425"><br/> <param name="movie" value="http://www.youtube.com/v/K4g-KzgSQFQ"><br/> <param name="wmode" value="transparent"><br/> <embed src="http://www.youtube.com/v/K4g-KzgSQFQ;rel=0" type="application/x-shockwave-flash" wmode="transparent" height="350" width="425"><br/> </object><br/><br/><object height="350" width="425"><br/> <param name="movie" value="http://www.youtube.com/v/xG2rVun4ZjI&feature=related"><br/> <param name="wmode" value="transparent"><br/> <embed src="http://www.youtube.com/v/xG2rVun4ZjI&feature=related;rel=0" type="application/x-shockwave-flash" wmode="transparent" height="350" width="425"><br/> </object>Masalevihttp://www.blogger.com/profile/10515972783309726195noreply@blogger.com10tag:blogger.com,1999:blog-4813448800769366033.post-81600977854541418462012-02-11T08:23:00.000-08:002012-02-21T14:59:43.652-08:00Haremimin Gözdeleri^^An itibariyle tatlı cadı <a href="http://bez-cadilari.blogspot.com/" target="_blank">Oh Yoon Joo</a> tarafından mimlenmiş bulunmaktayım :) Hem de bayıldığımız bir konuda! Konumuz haremimizdeki oppalar.. Haremimizin kapılarını sonuna kadar açıp halka arz edeceğiz yani, ama.. 10 kişi kontenjanı var maalesef :( Bu kural iyi olmuş aslında, yoksa bu yazı sabaha kadar bitmezdi aman aman :) Hazırsanız başlıyoruz!<br/><br/><strong>1- Jang Geun Suk</strong><br/><br/><a href="http://masalevi.files.wordpress.com/2012/02/1.jpg"><img class="aligncenter size-full wp-image-1159" title="1" src="http://masalevi.files.wordpress.com/2012/02/1.jpg" alt="" width="351" height="500" /></a><br/><br/>Bence bu çocukta kesinlikle şeytan tüyü var, yoksa o şekilden şekile soktuğu saçlarıyla, insanı deli edecek kadar feminen kıyafetleriyle bu kadar hayran olunmak akıl kârı değil :) Ama gerçek bu napalım, bir dizide ya da filmde sadece yoldan geçmesi bile konusuna bakmadan o filmi izlemem için yeterli.. Öyle bir fıstık işte Jang Geun Suk :)<br/><br/>Kuzuyla ilk <strong>Do Re Mi Fa Sol La Si Do</strong>'da tanıştım ve pek de ilgimi çekmedi. Sonra <strong>Baby and Me</strong>'de "Hımm iyi çocukmuş!" dedim. Ama <strong>You are Beautiful</strong>'da kalbimi tamamen çalmayı başardı. Çünkü ne kadar yetenekli olduğunu da göstermiş oldu. "Bebek yüzlüyüm ama gıcık ukala birini de hakkıyla canlandırırım" dedi hepimize..<br/><br/>O zaman son olarak Fighting Asia Prince diyorum kendisine :)<br/><br/><strong>2- Lee Min Hoo</strong><br/><br/><a href="http://masalevi.files.wordpress.com/2012/02/tumblr_lsa7gyop9a1qeqho3o1_500.jpg"><img class="aligncenter size-full wp-image-1160" title="tumblr_lsa7gyoP9A1qeqho3o1_500" src="http://masalevi.files.wordpress.com/2012/02/tumblr_lsa7gyop9a1qeqho3o1_500.jpg" alt="" width="499" height="398" /></a><br/><br/>Eminim her Kore severin ilk üçüne oynuyordur Lee Min Hoo, hatta çoğumuzu Kore sever yapan şahsiyettir kendisi.. Ama ne yapalım, insan hem yakışıklı, hem yetenekli, hem uzun, hem de kaslı olursa olacağı bu işte :)<br/><br/>Herkes gibi ben de Lee Min Ho ile <strong>Boys Over Flowers</strong>'ta tanıştım ve bayıldım bittim.. O kıvırcık salata halleriyle bile insanı mest etmeyi başardı kuzu. Sonra <strong>Personal Taste</strong>'de asıl afet olabilme potansiyelini ortaya koydu. O dizideki hallerini hala unutamıyorum :) Ve son olarak <strong>City Hunter</strong>'da da yeteneğini konuşturdu, saçları her ne kadar hallyu olduğu için beni dellendirse de ona her şey yakışır diyor ödülünü takdim ediyorum :)<br/><br/><strong>3- Jung Yong Hwa</strong><br/><br/><a href="http://masalevi.files.wordpress.com/2012/02/230338_209933629041353_100000741520253_646251_3553039_n_large.jpg"><img class="aligncenter size-full wp-image-1161" title="230338_209933629041353_100000741520253_646251_3553039_n_large" src="http://masalevi.files.wordpress.com/2012/02/230338_209933629041353_100000741520253_646251_3553039_n_large.jpg" alt="" width="500" height="377" /></a><br/><br/>Bu çocuğu ne kadar sevdiğimi hikayemi okuyanlar bilir, onun olduğu kısımları yazarken ipin ucunu kaçırıp kendi hissetiklerimi falan yazmaya başlıyorum çünkü :) Yong Hwa benim için her zaman mükemmel erkek olarak kalacak sanırım :)<br/><br/><strong>You are Beautiful</strong>'daki Kang Shin Woo karakterini herkes benim gibi çok sevmiştir eminim, sevilmemesi imkansız derecede nazik, iyi, yardımsever birini oynamıştı çünkü kendisi.. Orada tüm hayranlığı üzerine çekmeyi başardı.. Sonra <strong>Heartstrings</strong>'te o etkiyi bırakamadı maalesef, donuk, sıradan bir karakterdi Lee Shin. Yine de Shin Woo'nun ve güzel sesinin hatrına haremimin gözdesisin Yong Hwa-ssi :)<br/><br/><object height="350" width="425"><br/> <param name="movie" value="http://www.youtube.com/v/YmyCA91xJ5Y&ob=av2e"><br/> <param name="wmode" value="transparent"><br/> <embed src="http://www.youtube.com/v/YmyCA91xJ5Y&ob=av2e;rel=0" type="application/x-shockwave-flash" wmode="transparent" height="350" width="425"><br/> </object><br/><br/><strong>4- Lee Hong Gi</strong><br/><br/><a href="http://masalevi.files.wordpress.com/2012/02/icon3.jpg"><img class="aligncenter size-full wp-image-1162" title="icon3" src="http://masalevi.files.wordpress.com/2012/02/icon3.jpg" alt="" width="350" height="455" /></a><br/><br/>Sıra geldi benim kadife sesli kuzumaa.. Başım ağrıdığında ağrı kesicim olduğu için, üzgün olduğumda sesiyle huzur bulduğum için, şarkılarını söylemekle yetinmeyip yaşadığı, dinleyenlerine de yaşattığı için seviyorum onu.. Sesine ve şarkıcılığına aşığım aslında.. Yoksa oppa olmak için çok fazla bir özelliğe sahip değil kendisi. Uzun değil, kaslı değil, dans etmiyor, soyunmuyor vs.. Ama insanın onu sevmesi için bir kez canlı performansını dinlemesi yeterli. Anlatmakla olmaz dinleyin diyorum sadece..<br/><br/><object height="350" width="425"><br/> <param name="movie" value="http://www.youtube.com/v/S2Zq_jacyV8&list=UURxrjUvX3uNZPISAqhtHtww&index=40&feature=plcp"><br/> <param name="wmode" value="transparent"><br/> <embed src="http://www.youtube.com/v/S2Zq_jacyV8&list=UURxrjUvX3uNZPISAqhtHtww&index=40&feature=plcp;rel=0" type="application/x-shockwave-flash" wmode="transparent" height="350" width="425"><br/> </object><br/><br/><strong>5- Lee Dong Wook</strong><br/><br/><a href="http://masalevi.files.wordpress.com/2012/02/lee-dong-wook-1.jpg"><img class="aligncenter size-full wp-image-1163" title="Lee Dong Wook 1" src="http://masalevi.files.wordpress.com/2012/02/lee-dong-wook-1.jpg" alt="" width="356" height="333" /></a><br/><br/>Daha dün<strong> Scent of a Woman</strong>'ı izlediğim için pek de objektif şeyler yazamayacağım şu an sanırım :) Romantik, nazik, düşünceli oppa karakteri ancak bu kadar güzel yerine getirilebilir.. <strong>My Girl</strong> benim ilk romantik komedi dizimdi, orada kendisini ne kadar sevdiğimi söylememe gerek bile yok.. Ama SOAW'da ayrı bir havası vardı, başka yönlerden vurdu beni yani.. Ayrıca askerlik yaramış kuzuya, duş sahnesi mi böyle düşünmeme neden oldu bilmiyorum ama askerlik sonrası daha bir hoş olmuş sanki :)<br/><br/><strong>6- Bae Yong Joon</strong><br/><br/><a href="http://masalevi.files.wordpress.com/2012/02/bae-yong-joon_21453.jpg"><img class="aligncenter size-full wp-image-1164" title="bae-yong-joon_21453" src="http://masalevi.files.wordpress.com/2012/02/bae-yong-joon_21453.jpg" alt="" width="500" height="393" /></a><br/><br/>Ahh gece yarısı saati kurup yarı uykulu gözlerle izlediğim tek insandır kendisi. Winter Sonata'nın tatlı Min Hyung'u, o günlerde taktığım lakabıyla Koreli Kıvanç'ım benim :) Yerin ayrıdır, dolmaz da.. Ama neden dizi çekmiyorsun diye çemkirmek istiyorum sana!! Dream High'ın 4 bölümünde oynadın sonra yine ortadan kayboldun! Bence en acilinden uzuuun ve güzel bir diziyle dönüş yapman lazım.. İnsanlar ajusshi görsün yau :)<br/><br/><strong>7- Kim Hyun Joong</strong><br/><br/><a href="http://masalevi.files.wordpress.com/2012/02/tumblr_ljc1ledyla1qg5bsgo1_400.jpg"><img class="aligncenter size-full wp-image-1165" title="tumblr_ljc1leDyLa1qg5bsgo1_400" src="http://masalevi.files.wordpress.com/2012/02/tumblr_ljc1ledyla1qg5bsgo1_400.jpg" alt="" width="329" height="512" /></a><br/><br/>Şu an çoğu kişi "Neden amaa?" der gözlerle bakıyor yazıya biliyorum ama ne yapayım elimde değil :( Çocuk gerçekten çook tatlı yaa, biraz çabalasa iyi bir oyuncu olma potansiyeli de var onda biliyorum. BOF'taki rolü zaten soğuk nevale anormal çocuk rolüydü, Playful Kiss'te de aynı saçma sapan bir karaktere büründü. Şöyle güzel bir romantik komedide durumu kurtaracağına inanıyorum ben.. Zaten pek bir sesi yok müzik piyasasında fazla dayanamaz. Umarım güzel bir diziyle sahalara döner de kaybettiği karizmasını kurtarır. Bu boya, posa, kasa yazık ama değil mi :)<br/><br/><strong>8- Lee Seung Gi</strong><br/><br/><a href="http://masalevi.files.wordpress.com/2012/02/lee-seung-gi-22.jpg"><img class="aligncenter size-full wp-image-1166" title="Lee Seung Gi 22" src="http://masalevi.files.wordpress.com/2012/02/lee-seung-gi-22.jpg" alt="" width="475" height="314" /></a><br/><br/>Çoğu kişi <strong>My Girlfriend is a Gumiho</strong>'da da sevmiştir kendisini ama benim için her zaman şımarık Hwan olarak kalacak bu kuzu. Oradaki karakterini o kadar sevmiştim ki hala adı geçtiğinde hemen oradaki halleri geliyor aklıma. Bir insanın yavaş yavaş nasıl dönüşebileceğini gösteren en güzel örneklerden biriydi kendisi.. O soğuk nevale kız için yaptıkları, gözyaşları falan ayy..<br/><br/>Bir de yanaklı bu çocuk yaa :) Daha ilk gördüğümde "Ayy tombiş yanaklı buu!!" demiştim, hala geyiği dönüyor onu her gördüğümüzde :) Tatlı, şirin oppa kategorisinde ilk sıralarda Lee Seung Gi :)<br/><br/><strong>9- Kwon Sang Woo</strong><br/><br/><a href="http://masalevi.files.wordpress.com/2012/02/kwon-sang-woo.jpg"><img class="aligncenter size-full wp-image-1167" title="kwon-sang-woo" src="http://masalevi.files.wordpress.com/2012/02/kwon-sang-woo.jpg" alt="" width="604" height="430" /></a><br/><br/>Ahh ah evli mutlu çocuklu olsa da oppa kategorisinden asla çıkamayan güzel insan Kwon Sang Woo.. Gamzeleri yeter dedirtiyor insana her gördüğünde.. Hem yakışıklı hem yetenekli üstüne üstük.. Dizileri kadar filmleri de çok başarılı.. Üstelik de başkaları gibi tembellik yapmıyor, tüm dizilerini izleyemedim ben mesela, iyi çalışmış valla :) Onca filmini dizisini izledim ama benim o için hala<strong> Stairway To Heaven</strong>'ın Song Joo oppası.. Hep de öyle kalacak sanırım :)<br/><br/><strong>10- So Ji Sub</strong><br/><br/><a href="http://masalevi.files.wordpress.com/2012/02/15525_1.jpg"><img class="aligncenter size-full wp-image-1168" title="15525_1" src="http://masalevi.files.wordpress.com/2012/02/15525_1.jpg" alt="" width="480" height="320" /></a><br/><br/>Ahh Misa'mın Moo Hyuk ajusshisi, karakteriyle beni günlerce ağlatmayı başaran, oyunculuk konusunda sınır tanımayan, öyle ki karakterini oynamayan yaşayan ajusshim So Ji Sub..<a href="https://masalevi.wordpress.com/2011/08/09/lutfen-simdi-aglama-benim-icin-kan-aglayacaksin-daha/" target="_blank"> Şu</a> yazımda So Ji'nin üzerimdeki etkilerinden bahsetmiştim zaten başka bir şey söylememe yok bence.. Yalnızz.. Hep üzülen, acı çeken, fedakar ajusshi olması beni biraz isyan ettirdi. Yazık değil mi kuzuya yaa, bir kere de kötü adam olsun mesela, kendini beğenmiş topstar olsun! Iyy kendi söylediğime kendim inanamadım olmaz yaa ben onu böyle seviyorum, nasıl Takeshi hep romantik olmalı o da öyle işte.. Ji Sub-ssi aynen yola devam, fighting!!<br/><br/>Sıra geldi mimin paslanmasına.. The mim goes tooo <a href="http://oppasizhayatbos.wordpress.com/" target="_blank">Secret</a> and <a href="http://sevglgnlk.blogspot.com/" target="_blank">Sevgili Günlük</a> şak şak şak!!! Kolay gelsin bacılar, harem kuran elleriniz dert görmesin :)<br/><br/> <br/><br/> Masalevihttp://www.blogger.com/profile/10515972783309726195noreply@blogger.com54tag:blogger.com,1999:blog-4813448800769366033.post-57580724299820272162012-02-07T02:11:00.000-08:002012-02-21T14:59:43.564-08:00Only You: Sadece Sen Mi Be Ajusshi??<a href="http://masalevi.files.wordpress.com/2012/02/always9.jpg"><img class="aligncenter size-full wp-image-1145" title="always9" src="http://masalevi.files.wordpress.com/2012/02/always9.jpg" alt="" width="600" height="883" /></a><br/><br/>Selamlarr^^ Evet sonunda "Only You"yu izledim ben de :) Bu sene beklediğim iki film vardı zaten. Biri "You are My Pet", diğeri de "Only You".. Malum Jang Geun Suk ve So Ji Sub kuzuları başrollerde, e izlemeyip de ne yapacağız şimdi :)<br/><br/>Önce filmin konusundan bahsedeyim sonra yorumlara geçerim.. Chul Min yani uri Ji Sub eski bir boksördür. Şimdilerde bir otoparkta bekçilik yapmaktadır. İnsanlarla fazla bir iletişim kurmamakta, karanlık geçmişine takılı kaldığı için kendi halinde yaşamaktadır.. Jung Hwa (Han Hyo Joo) ise Chul Min'in tam tersine hayat dolu, neşeli bir kızcağızdır. Fakat kendisi 4 yıl önce geçirdiği bir trafik kazası yüzünden kör olmuştur. Bu ikili tanışacak ve bir anda hayatlarının tüm seyri değişecektir..<br/><br/>Son olarak filmi <a href="https://rapidshare.com/#!download|707tl2|1964750817|Always.2011.720p.HDRip.x264.AC3-ENT-muxed.mp4|478872|R~28F94F52848D6C61B6AFDBB4B597DDF1|0|0" target="_blank">şu</a> linkten indirdim. Herkese iyi seyirler :)<br/><br/><strong>!!!SPOILER!!!</strong><br/><br/>Öncelikle yazımın başlığımı açıklayayım.." Sadece sen mi be ajusshi" şeklindeki serzenişim hem Ji Sub'a hem de ona hep böyle roller yazan senaristlere.. Yau bu adamcağız hep sevdiği kız için fedakarlık yapan, acı çeken, ağlayan ajusshi olmak zorunda?? Tamam romantik erkek rollerini hakkıyla yerine getiriyor orası ayrı ama hep ona hüsran hep ona hasret aaa!!! Neyse daha fazla sinirlenmeden konuyu değiştireyim ben.. Ama bu mesele kapanmayacak :)<br/><br/>Filmin ilk yarısı çok tatlıydı. İkilinin dizi izledikleri sahneler, sonra Chul Min'in o sonsuza uzanan merdivenler boyunca kızı sırtında taşıması!! Burası gerçekten filmin en tatlı kısmıydı herhalde.. Adam boşuna kas yapmamış ama yaa onların hakkını verdi bu sahne ile :) Hele kızın o şerefsiz patronunu patakladığı sahne yok mu uuu eridim bittim yaa!! O ne güzel bir sevgi, ne güzel bir sahiplenişti öyle.. Sonra ikilinin sevgili oldukları, aynı evde yaşadıkları kısımları falan suratımda kocaman bi gülümseme ile izledim.. Çocuk masaların sivri yerlerini zımparaladı, kapı eşiklerini çıkarttı kız için, böyle bir erkek var olabilir mi yaa?? Bu düşünceli tatlı halleri bana Moo Hyuk'u hatırlattı elimde olmadan.. O da yetimdi, o da hayatının bir döneminde kötü şeyler yapmak zorunda kalmıştı, o da hayattan soyutlamıştı kendisini falan filan.. Her şeye rağmen ikili ne güzel bir aşk yaşıyorlardı, taa ki Jung Hwa ameliyat olana kadar..<br/><br/>Zaten film boyunca "Aman bu çocuklar ayrılacak, aman kesin çocuğa şurada bir şey olacak" stresini yaşıyorken Chul Min'in Tayvan'a gönderilmesiyle endişelerimin haklı olduğu ortaya çıktı.. Henüz birkaç Kore filmi izlemiş olan ablam "Bu film Türk filmleri gibi yaa çocuk ölecek sonunda görürsün" deyip durdu bir de yanımda:/ Halimi düşünün :)<br/><br/>Chul Min ile o lanet boksörün dövüştükleri sahnenin tek bir karesine bile bakamadım.. Old Boy'daki diş sökme sahnelerini bile izleyen ben Ji Sub'un yerden yere vurulduğu sahneleri izleyemedim :( Bir de yönetmenin sağ gösterip sol vurmasına ne demeli? Çocuk hakkıyla kazandı maçı işte, kavuştursana artık kuzuları? Yok yani dram hat safhaya ulaşsın, biz ağlayalım istiyor adamlar anladım ben.. Filmin sonu gerçekten hayal kırıklığına uğrattı beni..<br/><br/>Bir kez daha fark ettiğim bir şeyi de yazmadan geçmeyeyim, Han Hyo Joo ne güzel bir kadındır öyle yaa, bu filmde hele nasıl doğaldı, hep gülümsüyordu bir de.. Kadın on numara gerçekten.. Gelelim şu evlilik meselesine.. Şu an yazımı okuyanlar editlenmiş halini okuyorlar bildireyim şimdiden :) Ben Jung Hwa "evliyim" dediğinde gerçekten evlenmiş olabileceğini düşünmüştüm çünkü o iş arkadaşıyla evli bir çift imajı vermişlerdi bana. Ama daha sonra Makino'dan öğrendiğim kadarıyla kız evli değilmiş, sadece "kalbim dolu" anlamında söylemiş o sözü. Böylesi çok güzel oldu, diğer türlü çok buruk bir son olacaktı benim için.. Aklımdaki tüm soru işaretleri yok oldu :) (Yalnız filmin sonunda Chul Min dilsiz mi kaldı? Ben buna inanmak istemiyorum ki TT :( En son bi saranghae dedi ama muhtemelen içinden söylemişti onu da..)<br/><br/>Vee So Ji'nin dövüş sahnelerinden bahsetmeden de gitmeyeyim.. Çocuk deli kas yapmış yaa, öyle böyle değil.. Bütün dövmelerini ayrı ayrı inceleyebilirsiniz, bu film bi fırsat gençler :) Hele de Tayvan'daki dövüş sahnesinde benim gibi gözlerinizi kapatmazsanız :) Film arşivde dursun kısaca döndürüp döndürüp izlenir o antrenmanlar falan :)<br/><br/>Sonuç olarak acil So Ji Sub'un romantik komedi tarzında bir dizisini ya da filmini izlemeliyim yoksa bu filmin etkisinden kurtulamayacağım sanırım :) Yazımı bitirmeden filmin posterlerinden fragmanlarına, basın toplantılarından film festivallerine kadar her şekilde güzel yazılarıyla bizi bilgilendiren, güldüren, düşündüren <a href="http://kaktuscicegi.wordpress.com/" target="_blank">Makinosev</a>'e buradan teşekkür etmek istiyorum.. Sağ ol var ol :) Herkese iyi günler diliyorum.. Çalgaaa^^<br/><br/> Masalevihttp://www.blogger.com/profile/10515972783309726195noreply@blogger.com14tag:blogger.com,1999:blog-4813448800769366033.post-77318427771518481092012-02-03T12:23:00.000-08:002012-02-21T14:59:43.502-08:00Ft Island'dan Yeni Albüm: Grown Up..Bloğa uğramaya uğramaya yolunu unutmuşum yaa bu ne tembellik :) Çok film izliyorum ama bi türlü yazmaya elim gitmiyor iyice üşengeç oldum çıktım.. Ama Ft Island'ın yeni albümünden bahsetmesem olmazdı şimdi.. O kadar abartmayayım dedim ve oturdum bilgisayar başına :)<br/><br/>Ft Island'ın 4. mini albümünün ismi "<strong>Grown Up</strong>". Albüm 4 şarkıdan oluşuyor:<br/><br/><strong> 1- Severely</strong><br/><br/><strong>2- Even Had a Lost Friend</strong><br/><br/><strong>3- I am a Foolish Person</strong><br/><br/><strong>4- Grown Man</strong><br/><br/><strong>5- We Hope Become Lovers </strong><br/><br/>Grup ilk kliplerini de <strong>Severely</strong> parçasına çekti. Dizi tadındaki uzun klibimiz için buyrunuz :)<br/><br/><object height="350" width="425"><br/> <param name="movie" value="http://www.youtube.com/v/mZJnZD1UbA8"><br/> <param name="wmode" value="transparent"><br/> <embed src="http://www.youtube.com/v/mZJnZD1UbA8;rel=0" type="application/x-shockwave-flash" wmode="transparent" height="350" width="425"><br/> </object><br/><br/>Klibi beğendim ben. JYJ'nin daha birkaç ay önce yayınlamış olduğu "<a href="http://www.youtube.com/watch?v=CcecmEa0NEg" target="_blank">In Heaven</a>" klibini anımsattı bana. Yönetmen o klipten esinlenmiş sanırım.. Hong Gi de dizi oyunculuğundan gelen tecrübesiyle döktürmüş, ağladığı sahneler falan güzeldi.. Ama Jae Jin'i göremedim klipte, şarkıyı da sadece Hong Gi söylüyordu.. Jae Jin'in eksikliği her ne kadar hissedilse de Severely çok güzel şarkı..<br/><br/>Yalnızz.. Hong Gi kuzum o saç nedir yaa:/ Bu da mı gol değil diyeceğim o olacak şimdi! Yaa nerede tuhaf bi saç modeli var bu çocuk koşa koşa gidip onu yaptırıyor! Grubun diğer elemanları gayet normal saçlarla takılırken bizimki her seferinde kendisini aşıyor.. Neyse billur sesinin hatrına susuyorum, sana her şey yakışır diyor ve konuyu kapatıyorum :)<br/><br/>Albümü indirmek isteyenler <a href="http://hulkshare.com/223ham6thlja" target="_blank">şu</a> linkten indirebilirler.. Kuzuyu canlı dinlemek isteyenlerse buyrunuz.. İyi eğlenceler^^<br/><br/><object height="350" width="425"><br/> <param name="movie" value="http://www.youtube.com/v/IP7g4zUrBMU&feature=related"><br/> <param name="wmode" value="transparent"><br/> <embed src="http://www.youtube.com/v/IP7g4zUrBMU&feature=related;rel=0" type="application/x-shockwave-flash" wmode="transparent" height="350" width="425"><br/> </object><br/><br/> Masalevihttp://www.blogger.com/profile/10515972783309726195noreply@blogger.com12tag:blogger.com,1999:blog-4813448800769366033.post-44547911545741824552012-01-19T05:44:00.000-08:002012-02-21T14:59:43.445-08:00Ditto, Flower Boy Ramyun Shop, Perhaps Love..Selamlar^^ Epeydir bloğa giremiyorum, blog bile okuyamıyorum hatta. Ama bugün ne yapıp edip bilgisayarın başına oturdum.. Hazır dün gece "Perhaps Love'ı izlemişken sıcağı sıcağına yazayım dedim. Tabi ondan önce aklımda kaldığı kadarıyla bahsetmek istediğim birkaç şey daha var. Buyrun o zaman :)<br/><br/><strong>DİTTO / DONGGAM</strong><br/><br/><a href="http://masalevi.files.wordpress.com/2012/01/ditto____________111.jpg"><img class="aligncenter size-full wp-image-1127" title="ditto____________111" src="http://masalevi.files.wordpress.com/2012/01/ditto____________111.jpg" alt="" width="378" height="545" /></a><br/><br/>Bu filmi <a href="http://kaktuscicegi.wordpress.com/2011/12/28/romeo-juliet-1968/" target="_blank">Makino'nun yazısı</a>nda görüp hemen indirmiştim, bekliyordu bilgisayarda. Geçen hafta izledim sonunda. Konusundan birazcık bahsedeyim sonra yorumlarıma geçerim.<br/><br/>Yoon kendi halinde bir öğrencidir. Bu arada yıl 1979. Kızımız Donghee isimli sunbae'sine platonik olarak aşıktır. Bir gün bir şekilde eline bozuk bir radyo geçer ve bu radyodan gelen çağrıya cevap verir. Ama ortada bir tuhaflık vardır, kıza çağrıyı gönderen Ji In 2000 yılında yaşamaktadır..<br/><br/>Daha fazla bir şey yazmayayım, izlemeyenler hemen filmi indirmeli. Konusu çok sıradışı, şiirsel anlatımı insanı ekrana kilitliyor adeta. Bir de başrolde biricik Woo Jin'imiz Yoo Ji Tae var. Of of of :)<br/><br/><strong>SPOILER!</strong><br/><br/>Filmde Ha Ji Won ile karşılaştığımda önce şaşırdım, benzetiyor muyum dedim ama gerçekten de oydu. O kadar genç ki tanıması güç.. Yalnız bu kadında kaliteli film dedektörü mü var nedir nerede iyi bir yapım varsa içinden o çıkıveriyor.. Bu filmde de karakterini sevdim ben, doğasında var olan o iticiliği de görmezden gelince sevebiliyor insan bu kızı :)<br/><br/>Sonu hakkında acayip fikirlerim vardı izlerken ama beklediğim gibi bitti. Sonuçta naif, romantik bir film bu. Benim bilim kurgu senaryolarım pek gitmezdi ona yani. Ben kız sunbae'sini bırakmayacak, sunbae ve kızın arkadaşı evlenemeyecek ve bir gün Ji In ortadan kaybolacak gibi tuhaf senaryolar üretmiştim ama olmadı :( Back to the Future'ı fazla izledim sanırım :)<br/><br/><strong>FLOWER BOY RAMYUN SHOP</strong><br/><br/><a href="http://masalevi.files.wordpress.com/2012/01/flower-boy-ramyun-shop-2.jpg"><img class="aligncenter size-full wp-image-1128" title="flower-boy-ramyun-shop-2" src="http://masalevi.files.wordpress.com/2012/01/flower-boy-ramyun-shop-2.jpg" alt="" width="480" height="360" /></a><br/><br/>Bu diziyi izleyeli de aylar oldu diyebilirim. Aklımda kaldığı kadarıyla birkaç bir şey yazmadan gitmeyeyim. Konuyu çoğumuz biliyoruz. Kendini beğenmiş lise veledi Cha Chi Soo, bir türlü atanamayan şanssız öğretmen Yang Eun Bi ve eski patronuna verdiği sözü tutmak için geri dönen güzel insan Choi Kang Hyuk'un komik hikayesi şeklinde kısa bir açıklama yapıp yorumlarıma geçeyim :)<br/><br/><strong>SPOILER!</strong><br/><br/>FBRS'u twitter'da facebook'ta ve her türlü sosyal paylaşım ortamında sık sık gördüğüm için merak edip izledim. Ama tavsiyelere o kadar bakmamak lazım sanırım.. İlk 4-5 bölüm çok güzel gitti. Cha Chi Soo her ne kadar Kim Joo Won, Gu Jun Pyo esintileri taşıyor olsa da tatlıydı. Hele kız "Benimle çıkar mısın oppa?" dedikten sonra yüzünün aldığı o ifade yenirdi ki :)Ama sonra bu karakter o kadar klişeleşti ki sıktı kısacası. Zaten çocuk 40 50 kilo çiroz bi şey, bi de o hallyu saçı dizinin sonuna kadar değişmeyince beni kendinden soğuttu sağolsun.. Ama direk, ahh direk o öyle mi hiç :)<br/><br/>Lee Ki Woo'yu A Love To Kill'de bile sevmiştim ben. Gülüşü falan güzeldi, "bu çocukta iş var" dedirtiyordu kısacası. Ve bu dizide bütün potansiyelini ortaya koydu. Saçları, tarzı, kasları.. Ehem ehem hep o duştan çıktığı sahne yüzünden oldu bunlar yaa :) Neyse kendisini bana sevdirdi.. Ama sonunda başını alıp gitmesi.. Hiiç olmadı.. Sonu katledilmiş Kore dizilerine bir emsal daha çıkmış oldu :(<br/><br/>Eun Bi'nin manevi kardeşi Ba Wol'u sevdim. Ama o sevgilisi balerin kız.. Yani bi insan ancak bu kadar estetikliyim diye bağırabilir.. Botoks sırasında gülüyordu herhalde, o gülen ifadesi hiç gitmedi yüzünden. Bu yaşta yüzüyle neden bu kadar uğraşmış anlamadım yazık yaa.. Bir sahnede Ba Wol'a sinirlenmesi gerekiyordu ama sinirlenemedi yazık.. Gergin yüz kasları buna izin vermedi :)<br/><br/>Vee favori karakterine geldi sıra.. Tabii ki Hyun Woo. Ay ne tatlı şeydi o öyle yaa.. Kahkülleri, gülüşü, atkı örüşü.. Yirim :) Ba Wol'den de hoşlanıyor gibiydi ama bu konu arada kaynadı gitti.. Yeni dizilerde yine görmek istiyorum bu çocuğu..<br/><br/>Kısaca izlemesem de olur dediğim bi dizi oldu FBRS. Daha iyilerini izledim. Neyse ki 40 dakikaydı ve bir çırpıda bitti, yoksa iyice sıkabilirdi..<br/><br/><strong>PERHAPS LOVE</strong><br/><br/><a href="http://masalevi.files.wordpress.com/2012/01/perhaps-love-2005-3.jpg"><img class="aligncenter size-full wp-image-1130" title="perhaps-love-2005-3" src="http://masalevi.files.wordpress.com/2012/01/perhaps-love-2005-3.jpg" alt="" width="425" height="597" /></a><br/><p style="text-align:center;"><strong><em>Hayat bir film gibidir. Herkes kendi filminde başrol oynar. Bazıları, başkasının filminde onunla başrolü paylaştığını zanneder. Ama gerçekte, sadece bir yardımcı oyuncudur. Belki de sadece küçük bir rolü vardır. Veya daha kötüsü, oynadığı sahneler çıkartılmış olabilir. Bunu sadece o bilmiyordur...</em></strong></p><br/>Filmin ilk saniyelerinde kim olduğunu bilmediğimiz bir adam kuruyor bu cümleleri. O kadar güzel ve anlamlılar ki bütün gün oturup bu sözler üzerine düşünebilir insan.. Başka insanların hayatında başrolüz zannederken aslında figüran olmamız, hayatlarımızdan kesilen sahneler ve onların bir gün birleşip birleşemeyeceği.. (Bu arada bu cümleleri kuran kişi de Koreli bir aktörmüş. Filmdeki rolü oldukça farklı, anlaşılmaz biraz.. Detaylı bilgi için buyrunuz<a href="http://lafeablog.net/2009/07/07/perhaps-love-cin-usulu-muzikal/" target="_blank"> La Fea'nın yazısı</a>na :) )<br/><br/>En son blog buluşmasında bahsedilen filmlerden biriydi Perhaps Love'dı. Söz konusu Takeshi Kaneshiro olunca ayıla bayıla indirdim bu filmi de :) İyi ki izlemişim dediğim filmlerden oldu, gerçekten çok güzeldi..<br/><br/>Filmin konusu şöyle; Lin Jiantung 10 yıl önce kimsesiz Sun Na ile tanışır ve birbirlerine aşık olurlar. Ama Sun Na'nın tek bir hayali vardır o da ünlü bir oyuncu olmak.. Yıllar sonra bu ikili bir film projesinde bir araya gelirler. Sun Na artık ünlü yönetmen Nie Wen'in sevgilisidir ve Hollywood'dan teklif alacak kadar ünlüdür. Şimdi eski sevgililer kendi hayatlarından esintiler taşıyan bir müzikalde oynayacaklardır..<br/><br/><strong>SPOILER!</strong><br/><br/>Film tam bir Takeshi Kaneshiro klasiği diyebilirim. Romantik, naif, sevgilisini unutamayan, sadık aşık rolleri onun için yazılmış sanki, o ağlayınca ağlamamak mümkün değil, o sevgilisine sarılınca ekran karşısında erimemek.. İmkansız..<br/><br/>Çiftimizin Pekin'e gittikleri sahneler çok güzeldi. Ama Lin'in Pekin'de kızı terketmesine şaşırdım ben. Ondan beklenmeyecek bir hareketti doğrusu.. Ama dayanamayıp havaalanından dönmesi ve kızla sarılmaları çok romantikti.. İntikam almayı beceremeyecek kadar çok seviyordu kızı..<br/><br/>Geçmişe dönüşler çok hoştu.. Zaten çekim konusunda yönetmeni gerçekten takdir etmek lazım, sıradanlıktan çok uzak bir seyirde gitti sahneler. Şiir gibi.. Hele şu sahne; Jin kızın bıraktığı teyp kaydını dinleyip sokağa fırladığında kızı buzların üstünde yatarken görür. Koşarak ona sarılır ve evlenme teklif eder. Ama diğer gün.. Hiçbir şey umduğu gibi olmaz..<br/><br/><a href="http://masalevi.files.wordpress.com/2012/01/takeshi-kaneshiro-in-perhaps-love_hugging-a-girl.jpg"><img class="aligncenter size-full wp-image-1131" title="Takeshi Kaneshiro in perhaps love_hugging a girl" src="http://masalevi.files.wordpress.com/2012/01/takeshi-kaneshiro-in-perhaps-love_hugging-a-girl.jpg" alt="" width="600" height="424" /></a><br/><br/>Müzikalin sonu da çok güzel olmuş.. Adam yere düşerken kızın ağladığı sahne ve adamın kanlar içinde yere yığılışı.. Tekrar tekrar izlenesi..<br/><br/>Filmin sonu beni tatmin etmedi açıkçası.. Kadın, yönetmenden ayrıldıktan sonra neden Jin'e dönmedi anlamadım. Zaten diğer adamla ayrılmıştı ve kendisini kanıtlamıştı artık.. Ben mutlu son bekledim açıkçası.. Yine de bu bir kusur değil, film dört dörtlüktü..<br/><br/>Benden bu kadar.. Yeni yazılarda görüşmek üzere^^Masalevihttp://www.blogger.com/profile/10515972783309726195noreply@blogger.com8tag:blogger.com,1999:blog-4813448800769366033.post-63495040838731594232011-12-28T03:20:00.000-08:002012-02-21T14:59:43.310-08:00Güney Kore'ye "Uçuyorum" :)Heyecanlanmayın sayın okurlar Kore'ye falan uçtuğum yok :) Sadece geçen hafta izlediğim bir programdan bahsedeceğim size. Trt Haber'de izlediğim <strong>"Uçuyorum"</strong> programından. Geçen hafta cumartesi günü Güney Kore'deydi program ekibi. Öyle bir ilgiyle izlemişim ki bir baktım hemen bitivermiş, ben de şaşırdım :) Neyse size programa dair aklımda kalan, hoşuma giden, eleştirdiğim birkaç şeyden bahsetmek istiyorum, buyrun başlayalım o zaman :)<br/><br/>Programın tamamını net olarak hatırlamıyorum ama ilk gittikleri yer <strong>Changdeokgung Sarayı</strong>'ydı.<br/><br/><a href="http://masalevi.files.wordpress.com/2011/12/800px-changdeokgung-injeongjeon.jpg"><img class="alignright size-medium wp-image-1105" title="800px-Changdeokgung-Injeongjeon" src="http://masalevi.files.wordpress.com/2011/12/800px-changdeokgung-injeongjeon.jpg?w=300" alt="" width="300" height="199" /></a>Tarihi diziler sayesinde ötesini berisini bir güzel ezberlediğimiz Kore saraylarından biri bu da.. Kızımız içerisini gezdi, bahçede de etkinlikler vardı onları izledi falan.. Yalnız kıyafetlerini bile ezberlemişim adamların, bizim yeniçerilerin kıyafetlerini sorsanız 10 dakika düşünürüm ya neyse :)<br/><br/><a href="http://masalevi.files.wordpress.com/2011/12/c06seoultower.jpg"><img class="alignleft size-medium wp-image-1106" title="OLYMPUS DIGITAL CAMERA" src="http://masalevi.files.wordpress.com/2011/12/c06seoultower.jpg?w=263" alt="" width="263" height="300" /></a><br/><br/>Daha sonra <strong>Seoul Kulesi</strong>'ne çıkıp gökdelenler şehri Seul'u izlediler.. Savaş nedeniyle tüm tarihi yapıları yok edilmiş olan Seoul gerçek anlamda bir metropolitan şehri oluvermiş.. Ablam<em> "Hiç güzel değil burası ya neden gitmek istiyorsun sen?"</em> deyince benim savunmamı görmeniz lazımdı: <em>"Onların tüm tarihi dokuları yok edildi tamam mı, böyle değildi baa!!"</em> :) Bu arada kuledeki insanları gördüğümde bir kez daha şöyle bir sonuca vardım: Koreli insanlar gerçekten de pek güzel değiller yau :) Bizim bayıldığımız aktör, şarkıcı vb. ünlü tayfasından insanlar haricinde eline yüzüne bakılır pek insan yok maalesef sanırım :( Tabii estetik mucizelerini de söylemiyorum bile, neyse neyse estetiğe devam ey Kore milleti diyorum, gerekliyse yapacaksın kardeşim :)<br/><br/>Yine geyiğe sardım ben, neyse daha sonra <strong>Kore Savaş Müzesi</strong>'ne geçti ekip.<a href="http://masalevi.files.wordpress.com/2011/12/image00013k.jpg"><img class="alignright size-medium wp-image-1107" title="image00013k" src="http://masalevi.files.wordpress.com/2011/12/image00013k.jpg?w=300" alt="" width="300" height="192" /></a> Burada Kore Savaşı'na dair tüm detaylar vardı. Özellikle savaş alanını gösteren o temsili insanlar, çadırlar falan çok güzeldi, çok canlıydı.. Çadırın içinden bir bebeğin ağlama sesi bile geliyordu.. Bir de merkezin içine dijital ekranlar yerleştirmişler, girip Kore Savaşı'nda Güney Kore'ye yardım eden tüm ülkelerin savaşta yaptıkları hakkında bilgi alabiliyorsunuz, hem de Türkçe de dahil savaşa katılan tüm ülkelerin dillerinde! Adamlar tarihlerine önem veriyor işte, işin özü bu aslında..<br/><br/>Daha sonra hiç beklemediğim bir yere gittiler. <strong>İstanbul Kültür Merkezi</strong>! Evet böyle bir yer varmış Kore'de :)<br/><br/><a href="http://masalevi.files.wordpress.com/2011/12/content_foreign_e.jpg"><img class="aligncenter size-full wp-image-1108" title="content_foreign_e" src="http://masalevi.files.wordpress.com/2011/12/content_foreign_e.jpg" alt="" width="604" height="210" /></a><br/><br/>Bir oda var içinde, Türklerin yaşam alanını temsil eden şeylerle döşenmiş. Türk halıları, minderler, bakır güğümler, divanlar falan.. Güzel olmuş.. Başka bir odada bir grup insan Türkçe öğreniyordu. Nasıl tatlılar ya, çat pat konuşmaya çalışıyorlardı muhabir kızla :) Dil olsun da Korece-Türkçe olsun dedim içimden ben de, bir Koreli için öğrenmesi en basit dil kesinlikle Türkçe, tabii bizim için de aynı şey geçerli..<br/><br/>Ve hatırladığım kadarıyla son durak <strong>Namdemon Pazarı</strong>'ydı. Burası bizim<a href="http://masalevi.files.wordpress.com/2011/12/seoul_namdaemun.jpg"><img class="alignright size-medium wp-image-1109" title="seoul_namdaemun" src="http://masalevi.files.wordpress.com/2011/12/seoul_namdaemun.jpg?w=300" alt="" width="300" height="168" /></a> pazarlarımıza benziyor. Dizilerde filmlerde gördüğümüz şeyler de var tabi içinde: sokak satıcıları, yemek çadırları vs. vs. Yalnız bu noktada beni çok şaşırtan şeyler oldu. Trt gibi kaliteli bir kanal, bir devlet kanalı en azından bir tercümanla, rehberle gitmez mi tanıtmaya çalıştığı ülkeye? Muhabir kızımız tek kelime Korece bilmiyordu, e satıcı kadınlar da İngilizce bilmiyorlar, öylece bakıştılar. Diyelim ki rehber yok kabul, bir konuşma kılavuzu alsaydın eline de bir iki Korece cümle ezberleseydin be kızım.. Aynı tarz bir program olan "Ayna" da Güney Kore'ye gitmişti, yalnız o programın sunucusu o kadar tecrübeli ki hemen 3-5 cümle Korece öğrenmiş, kadınlarla ayaküstü sohbet falan etmişti :)<br/><br/>Neyse işte kızımız bu dil sorunsalı yüzünden sokak tezgahlarında gördüğü yiyecekleri uydurmak zorunda kaldı:<br/><br/><em>"Eee.. İşte bu da salçalı bir yemek sayın seyirciler.. Üzerindeee.. Biber var.. İçinde de sanırım şey var.. Balık var evet.."</em><br/><br/>Hadi bu yemek tuttu diyelim, bir başka uydurduğu yiyecek tutmadı da, çok güldüm bu kısımda ama:<br/><br/><a href="http://masalevi.files.wordpress.com/2011/12/kimbap.jpg"><img class="alignleft size-medium wp-image-1110" title="Kimbap" src="http://masalevi.files.wordpress.com/2011/12/kimbap.jpg?w=300" alt="" width="300" height="224" /></a><em>"Bu da bir çeşit suşi, ama dürüm şeklinde yenen bir suşi, yani böyle ısırıp yiyorsunuz ehe ehe!"</em><br/><br/>Ah be kızım, o suşi değil kimbap, ayrıca o dürüm gibi yenir mi hiç, daha dilimlenmemiş yau :)<br/><br/>Aaah ah sevgili Trt ekibi beni gönderecekti ki tozunu attıracaktım Seoul'ün :) Şaka bir yana tabi bizim artık fazla donanımlı olmamızdan kaynaklanıyor tüm bunlar, yoksa başka bir izleyicinin bunları fark edip rahatsız olmasına imkan var mı hiç :)<br/><br/>Son olarak ilk defa şahane bir Kore tatlısıyla karşılaştım. Görünüş olarak tıpkı<a href="http://masalevi.files.wordpress.com/2011/12/timthumb.jpeg"><img class="alignright size-full wp-image-1111" title="timthumb" src="http://masalevi.files.wordpress.com/2011/12/timthumb.jpeg" alt="" width="225" height="246" /></a> bizim pişmaniyeye benzeyen bir tatlı bu, adı <strong>"Kkultarae"</strong>. Baldan yapılıyor. Avuç içi kadar soğutulup sertleştirilmiş balı alıp çekiştirmeye başlıyorlar. O pişmaniye gibi uzuyor tabii. Uzayan teller birbirine yapışmasın diye de mısır ununa batırılıyor. Ve sonunda tam 16.000 tel meydana geliyor, 16.000 tel bal :) Tellerin için ceviz koyup servis ediyorlar. Çok güzel ama değil mi? İlk defa lezzetli bir şey buldum Kore'ye dair çok mutluyum :)<br/><br/>Bu videoda da o telleri nasıl yaptıklarını gösteriyor tatlıyı yapan çocuğumuz. Çok tatlı yaa, "My English is outstanding!" deyişine öldüm :)<br/><br/>[youtube=http://www.youtube.com/watch?feature=player_embedded&v=pCLYieehzGs]<br/><br/>Yazım burada bitti sayın okurlar.. Umarım bir gün gidip de bu yerlerin canlı canlı fotoğraflarını getiririz. Kocaman bir aminn sesi duymak istiyorum!! Ben de canım istemişken gidip pişmaniye alayım, onunla idare edeceğiz artık^^Masalevihttp://www.blogger.com/profile/10515972783309726195noreply@blogger.com27tag:blogger.com,1999:blog-4813448800769366033.post-32540738208543552432011-12-22T06:11:00.000-08:002012-02-21T14:59:42.738-08:0070'ler Dönemi Türk Pop Müziği..Uzun zaman olmuştu mim yazmayalı, tabii şu ödül mimlerini saymazsak :) Mim olayı olmasa ben daha bir süre bloğa girmezdim herhalde :) Güzel oldu güzel :) Neyse efendim, sevgili kaktüs çiçeğimiz<a href="http://kaktuscicegi.wordpress.com" target="_blank"> Makinosev</a>'in <a href="http://kaktuscicegi.wordpress.com/2011/12/10/eski-45likler-mim/" target="_blank">şu</a> yazısında mimlenmiş bulunmaktayım :) Konumuz "<strong>Eski 45'likler</strong>". Kısaca tam benlik!! 1. sınıfta Kültür İnceleme dersinde proje konum "70'ler Dönemi Pop Müziği ve Dönem Kıyafetleri"ydi, bi dönem üzerinde uğraşmıştım yau, unutmam imkansız :) Bu yazımda da 70'ler dönemi Türk pop müziği tarihimize şöyle kısa bir bakış atacağız.. Buyrunuz, yolculuk başlasın :)<br/><br/>Türk pop müziği denildiğinde akla ilk gelen kişi elbette<strong> Erol Büyükburç</strong>.. Kendisi önceleri rock'n roll şarkıları söyeyip bu tarzda besteler yapsa da sonraları memleket müziklerine dönüş yaptı. 70'lerin ilk yarısında ise bir efsaneye dönüştü.. Çektiği filmler, bu filmlerin şarkıları herkesin diline pelesenk oldu.. "<strong>Bir başka sevgiliyi sevemem sevemem sevemeeeem</strong>.." sözleri şimdilerde bile herkesin hafızasında..<br/><br/><strong>Bir Başka Sevgiliyi Sevemem </strong><br/><br/><object height="350" width="425"><br/> <param name="movie" value="http://www.youtube.com/v/RohZqZx-K8s&feature=related"><br/> <param name="wmode" value="transparent"><br/> <embed src="http://www.youtube.com/v/RohZqZx-K8s&feature=related;rel=0" type="application/x-shockwave-flash" wmode="transparent" height="350" width="425"><br/> </object><br/><br/>70'ler aranjman türünün de ortaya çıktığı bir dönem. Aranjman, yabancı şarkılara Türkçe söz yazıp uyarlanarak seslendirilen parçalara deniyor. Türkçe söylemenin ayıp olduğu bir dönemde bu türde şarkılar söylendi hep.. Fecri Ebcioğlu aranjman türünün üstatlarından.. Kendisi o yıllarda ülkemize gelip giden Bob Azzam'ın şarkısı "<a href="http://www.youtube.com/watch?v=OySYJBa-qEo">C'est Ecrit Dans Le Ciel</a>" adlı şarkısına Türkçe söz yazdı. Bu şarkıyı hepimiz biliyoruzdur sanırım: "<strong>Bak bir varmış bir yokmuş eski günlerdeee, güzel bir kız yaşarmış Boğaziçi'ndee!!</strong>"<br/><br/><strong>Bak Bir Varmış Bir Yokmuş </strong><br/><br/><object height="350" width="425"><br/> <param name="movie" value="http://www.youtube.com/v/JmWe0OfygJ0"><br/> <param name="wmode" value="transparent"><br/> <embed src="http://www.youtube.com/v/JmWe0OfygJ0;rel=0" type="application/x-shockwave-flash" wmode="transparent" height="350" width="425"><br/> </object><br/><br/>Türk pop müziğinin gelişmesinde çok büyük katkıları olan <strong>Altın Mikrofon Şarkı Yarışması</strong>'ndan da bahsetmesek olmaz şimdi. Bu yarışma 1965-68 yılları arasında kesintisiz yapıldı, 72 ve 79 yıllarında da birer kez daha tekrarlandı. İlk yarışmanın birincisi <strong>Yıldırım Gürses</strong> ve şarkısı <strong>Gençliğe Veda</strong> oldu. <strong>Cem Karaca </strong>ve<strong> Erkin Koray</strong> da bu yarışmanın bize kazandırdığı seslerden.. O yıllarda Erkin Koray'ın söylemiş olduğu<strong> Kızları da Alın Askere, Silinmeyen Hatıralar, Şaşkın, Fesuphanallah</strong> gibi şarkıları hala hafızalarda yer alan şarkılardan..<br/><br/><strong>Erkin Koray-Fesuphanallah </strong><br/><br/><object height="350" width="425"><br/> <param name="movie" value="http://www.youtube.com/v/toThT2rGddI"><br/> <param name="wmode" value="transparent"><br/> <embed src="http://www.youtube.com/v/toThT2rGddI;rel=0" type="application/x-shockwave-flash" wmode="transparent" height="350" width="425"><br/> </object><br/><br/>Dönemin Anadolu pop tarzı grupları da oldukça ilgi çekiyor. Öyle Bir Geçer Zaman Ki'den sonra hepimizin tanıdığı<strong> Mavi Işıklar</strong> da bu dönem patlayan gruplardan.. Diğer gruplara bir göz atarsak elbette başı <strong>Moğollar</strong> çekiyor. <strong>Ajlan ve Üç Ozan, Türeyiş, Siluetler, Mavi Çocuklar</strong> da oldukça başarılı gruplar. <strong>Üç Hürel</strong>'i de unutmamak lazım tabii. Grubumuz ilk plağını 1971'de çıkarmış. İsmi "<strong>Şeytan Bunun Neresinde/Ve Ölüm</strong>". <strong>Bir Sevmek Bin Defa Ölmek Demekmiş</strong> ise benim en sevdiğim şarkıları..<br/><br/><strong>Mavi Işıklar-İyi Düşün Taşın </strong><br/><br/><object height="350" width="425"><br/> <param name="movie" value="http://www.youtube.com/v/7iyyZHSks5A"><br/> <param name="wmode" value="transparent"><br/> <embed src="http://www.youtube.com/v/7iyyZHSks5A;rel=0" type="application/x-shockwave-flash" wmode="transparent" height="350" width="425"><br/> </object><br/><br/><strong>Üç Hürel-Bir Sevmek Bin Defa Ölmek Demekmiş</strong><br/><br/><object height="350" width="425"><br/> <param name="movie" value="http://www.youtube.com/v/4BjH_pJ2p-w"><br/> <param name="wmode" value="transparent"><br/> <embed src="http://www.youtube.com/v/4BjH_pJ2p-w;rel=0" type="application/x-shockwave-flash" wmode="transparent" height="350" width="425"><br/> </object><br/><br/><strong>Barış Manço</strong> 1970 senesinde çıkardığı <strong>Dağlar Dağlar</strong> ile bir anda patlayan şarkıcılarımızdan. Bu çalışmasıyla Platin Plak Ödülü'nü kazandı. Daha sonraki dönem ise <strong>Kurtalan Ekspres</strong> adlı grubunu kurma çalışmalarıyla devam etti. 1975'te ilk uzunçalarını yayımlayan Manço'nun ilk ve tek filmi <strong>Baba Bizi Eversene</strong>..<br/><br/><strong>Barış Manço-Dağlar Dağlar </strong><br/><br/><object height="350" width="425"><br/> <param name="movie" value="http://www.youtube.com/v/UQx5yWhhWKQ"><br/> <param name="wmode" value="transparent"><br/> <embed src="http://www.youtube.com/v/UQx5yWhhWKQ;rel=0" type="application/x-shockwave-flash" wmode="transparent" height="350" width="425"><br/> </object><br/><br/>Dönemin pop starı hiç kuşkusuz <strong>Ajda Pekkan</strong>.. 1962 yılında gece kulübü Çatı'da program yaparak sanat dünyasına adım atan Pekkan 63 senesinde Ses Dergisi'nin kapak yıldızı oldu. Daha sonra başarılarıyla Türkiye'nin yurtdışına açılan yüzü olmayı başardı. <strong>Tanrı Misafiri, Uykusuz Her Gece, Hoşgör Sen, Kimler Geldi Kimler Geçti</strong> şarkıları yine benim favorilerimden.. Süper star 1980 yılında <strong>Petrol</strong> isimli şarkıyla Türkiye'yi Eurovision şarkı yarışmasında temsil etti. Bu klipteki tarzını falan çok seviyorum ben, kumral halleri çok güzelmiş gerçekten..<br/><br/><strong>Hoşgör Sen</strong><br/><br/><object height="350" width="425"><br/> <param name="movie" value="http://www.youtube.com/v/2rmBR4_HG-w"><br/> <param name="wmode" value="transparent"><br/> <embed src="http://www.youtube.com/v/2rmBR4_HG-w;rel=0" type="application/x-shockwave-flash" wmode="transparent" height="350" width="425"><br/> </object><br/><br/><strong>Seveceğim, Gezeceğim</strong><br/><br/><object height="350" width="425"><br/> <param name="movie" value="http://www.youtube.com/v/A6BSvg-itmg&feature=related"><br/> <param name="wmode" value="transparent"><br/> <embed src="http://www.youtube.com/v/A6BSvg-itmg&feature=related;rel=0" type="application/x-shockwave-flash" wmode="transparent" height="350" width="425"><br/> </object><br/><br/><strong>Nükhet Duru, Nilüfer </strong>ve<strong> Sezen Aksu</strong> bu dönem zirveye yerleşmiş olan isimlerden. Nilüfer ilk plağını 1972'de çıkardı, 73'te <strong>Dünya Dönüyor</strong> ile ilk Altın Plak'ını aldı. Nükhet Duru ise aynı ödülü <strong>Beni Benimle Bırak</strong> plağı ile aldı. İlk plağını yine 1975'te çıkaran <strong>Sezen Aksu</strong> ise asıl ününü <strong>Kaybolan Yıllar</strong>'a borçludur denebilir..<strong> Olmaz Olsun, Kusura Bakma, Seni Gidi Vurdumduymaz</strong> yine dönemin başarılı çalışmalarından..<br/><br/><strong>Sezen Aksu-Kaybolan Yıllar</strong><br/><br/><object height="350" width="425"><br/> <param name="movie" value="http://www.youtube.com/v/NGiOeGLEuL4"><br/> <param name="wmode" value="transparent"><br/> <embed src="http://www.youtube.com/v/NGiOeGLEuL4;rel=0" type="application/x-shockwave-flash" wmode="transparent" height="350" width="425"><br/> </object><br/><br/><strong>Nilüfer-Göreceksin Kendini</strong><br/><br/><a href="http://sezenaksukaybolanyıllar"><object height="350" width="425"><br/> <param name="movie" value="http://www.youtube.com/v/XECCY4dkgMU"><br/> <param name="wmode" value="transparent"><br/> <embed src="http://www.youtube.com/v/XECCY4dkgMU;rel=0" type="application/x-shockwave-flash" wmode="transparent" height="350" width="425"><br/> </object></a><br/><br/>TRT tarafından canlı olarak yayınlanan geniş kapsamlı ilk beste yarışması "<strong>Topluiğne Beste Yarışması</strong>". Aranjman türünün son bulmasını sağlamış ve birbirinden kaliteli müzisyenlerin, şarkıların ortaya çıkmasına ön ayak olmuştur bu yarışma.. Aynı zamanda Eurovision'a bir ön hazırlık da denebilir Topluiğne için. <strong>Esmeray </strong>ve<strong> Unutma Beni</strong> bu yarışmanın en önemli kazanımlarından biri.<br/><br/><strong>Esmeray-Unutma Beni </strong><br/><br/><object height="350" width="425"><br/> <param name="movie" value="http://www.youtube.com/v/hy6_vR6bfC4"><br/> <param name="wmode" value="transparent"><br/> <embed src="http://www.youtube.com/v/hy6_vR6bfC4;rel=0" type="application/x-shockwave-flash" wmode="transparent" height="350" width="425"><br/> </object><br/><br/><strong>Eurovision Şarkı Yarışması</strong>'na da TRT'nin katılmaya karar vermesiyle beraber ilk kez 1975 senesinde dahil olduk. İlk seçimler gerçekten çok ilginçmiş, ikili bir seçim sistemi kurulmuş oylama için. Bir yanda posta kartları ile gönderilen halk oyları, diğer yanda TRT jürisi. Halk oylamasında <strong>Ali Rıza Binboğa</strong> "<strong>Yarınlar</strong>" ile birinci olurken, jüri <strong>Semiha Yankı</strong>'nın seslendirdiği "<strong>Seninle Bir Dakika</strong>" yı tercih etmiş. Bir de<strong> Cici Kızlar</strong>'ın<strong> Delisin</strong>'i birinciğe ortak olunca iş kuraya kalmış. Cici Kızlar'dan <strong>Bilgen Bengü</strong> boş zarfı çekince birincilik Semiha Yankı'ya kalmış.. Fakat 22 Mart 1975 gecesi oylamanın sonlarına doğru ancak Monako'dan 3 puan alarak sonuncu olmuşuz.<br/><br/><strong>Semiha Yankı-Seninle Bir Dakika </strong><br/><br/><object height="350" width="425"><br/> <param name="movie" value="http://www.youtube.com/v/2RqgRyJD4bY"><br/> <param name="wmode" value="transparent"><br/> <embed src="http://www.youtube.com/v/2RqgRyJD4bY;rel=0" type="application/x-shockwave-flash" wmode="transparent" height="350" width="425"><br/> </object><br/><br/><strong>Ali Rıza Binboğa-Yarınlar</strong><br/><br/><object height="350" width="425"><br/> <param name="movie" value="http://www.youtube.com/v/94aQx5Uxyss"><br/> <param name="wmode" value="transparent"><br/> <embed src="http://www.youtube.com/v/94aQx5Uxyss;rel=0" type="application/x-shockwave-flash" wmode="transparent" height="350" width="425"><br/> </object><br/><br/>70'lerin pop şarkılarını, 90'lar kuşağına dahil olan benim ve benden küçüklerin çok iyi bilmesinin en büyük sebebi <strong>Hababam Sınıfı</strong>'dır hiç kuşkusuz. Dönemin en güzel şarkılarını bu seri sayesinde tanıdık sevdik.. Yoksa <strong>Seyyal Taner, Ali Rıza Binboğa, Erkin Koray</strong> gibi isimleri nereden duyup benimseyecektik :) En güzel Hababam Sınıfı şarkılarından bahsedeceksek, <strong>Seyyal Taner'</strong>den<strong> Son Verdim Kalbinin İşine, Beyaz Kelebekler'</strong>den<strong> Sen Gidince, Güzin ile Baha'</strong>dan<strong> Gençlik Başımda Duman, Yeliz'</strong>den<strong> Bu Ne Dünya, Erkin Koray'</strong>dan<strong> Estarabim, Erol Evgin'</strong>den<strong> Sevdan Olmasa</strong> başta olmak üzere birçok şarkı gözümüze çarpar. Ve hepsi gerçekten o kadar güzeller ki bir yüz yıl sonra da o kuşağın bu şarkıları dinleyeceğine eminim ben..<br/><br/><strong>Hababam Sınıfı Uyanıyor </strong><br/><br/><object height="350" width="425"><br/> <param name="movie" value="http://www.youtube.com/v/6POC_uSftM4"><br/> <param name="wmode" value="transparent"><br/> <embed src="http://www.youtube.com/v/6POC_uSftM4;rel=0" type="application/x-shockwave-flash" wmode="transparent" height="350" width="425"><br/> </object><br/><br/>Benden bu kadar sayın okurlar. 70'ler pop müzik süreci anlat anlat bitmeyecek cinsten, kısaca bir göz atmış olduk bizler de bu sayede. Bahsedemediğim bir sürü şarkıcı, besteci, söz yazarı da bulunmakta ama ancak bu kadar özetleyebildim :) Umarım sıkılmamışsınızdır.. Şimdilerdeki uyduruk pop şarkılarını, (tabii pop mu arabesk mi orası da belli değil ya:/ ) şarkı yarışmalarını falan görünce insan kaliteli bir şeyler de dinlemek istiyor bazen değil mi? Sevgili <a href="http://bez-cadilari.blogspot.com/" target="_blank">Oh Yoon Joo</a> bu mim benden sana gelsin :) İki güzel kapanış şarkısı da yanında promosyon olsun :) Buyrun iyi dinlemeler :)<br/><br/><strong>Semiramis Pekkan-Bana Yalan Söylediler</strong><br/><br/><object height="350" width="425"><br/> <param name="movie" value="http://www.youtube.com/v/G6abOzDl4I0"><br/> <param name="wmode" value="transparent"><br/> <embed src="http://www.youtube.com/v/G6abOzDl4I0;rel=0" type="application/x-shockwave-flash" wmode="transparent" height="350" width="425"><br/> </object><br/><br/><strong>Ayten Alpman-Söyle Buldun Mu </strong><br/><br/><object height="350" width="425"><br/> <param name="movie" value="http://www.youtube.com/v/pw5I8OmPpDk"><br/> <param name="wmode" value="transparent"><br/> <embed src="http://www.youtube.com/v/pw5I8OmPpDk;rel=0" type="application/x-shockwave-flash" wmode="transparent" height="350" width="425"><br/> </object>Masalevihttp://www.blogger.com/profile/10515972783309726195noreply@blogger.com9tag:blogger.com,1999:blog-4813448800769366033.post-35150013478598541122011-12-16T09:06:00.000-08:002012-02-21T14:59:42.523-08:00En Güzel Ft Island Klipleri..Ft Island klipleri güzeldir sayın okurlar, dans etmedikleri ve enstrüman çaldıkları için daha teması olan ve daha derin klipler çeker grubumuz. Hele bazılarını anlamakta bile güçlük çekerim ben mesela, düşünün artık :) Her neyse, en sevdiğim Ft Island kliplerinden bahsetmek istiyorum bugün, hepsinin yeri ayrı benim için ama bazılarını ayrı seviyorum orası kesin :) Buyrunuz başlayalım;<br/><br/><strong>1- GIRLS DON'T KNOW</strong><br/><br/><object height="350" width="425"><br/> <param name="movie" value="http://www.youtube.com/v/qRKqWCbjHkA"><br/> <param name="wmode" value="transparent"><br/> <embed src="http://www.youtube.com/v/qRKqWCbjHkA;rel=0" type="application/x-shockwave-flash" wmode="transparent" height="350" width="425"><br/> </object><br/><br/>Bu benim en sevdiğim klip olmasına rağmen çekilip de yayınlanamayanlardan :( . Sebebini ben de bilmiyorum ama Won Bin gittiği için olabilir diye düşünüyorum.. Bu klibin en sevdiğim yanı tabii ki başta Hong Gi'yi odağa almış olması, bir de tüm üyelerin yüzünü net bir şekilde görebilmemdir. Bazı klipler var ki bir karmaşa bir keşmekeş, kimseyi göremeden klip bitiyor.. Bu klip öyle değil ama, özellikle kızların aşkı bilmemesinden dert yanan yanık sesli solistimiz tatlı kıyafetleri, mükemmel saçlarıyla hep odakta, şahane :) Bu arada Hong Gi'nin bu klipteki saçları gerçekten ne kadar güzeldi, bundan iyisini ben henüz göremedim, yaşına uygun ne hoş bir model değil mi? Kuzunun klibin sonunda bariz bir şekilde görebildiğimiz lenslerine de dikkat çekmek istiyorum, güzel güzel :)<br/><br/><strong>2- HELLO HELLO</strong><br/><br/><object height="350" width="425"><br/> <param name="movie" value="http://www.youtube.com/v/itGNQbJwRSk"><br/> <param name="wmode" value="transparent"><br/> <embed src="http://www.youtube.com/v/itGNQbJwRSk;rel=0" type="application/x-shockwave-flash" wmode="transparent" height="350" width="425"><br/> </object><br/><br/>Bu klibi o kadar çok izledim ki sanırım her karesini ezbere biliyor olabilirim :) Hong Gi'nin adamakıllı giyindiği, saçlarını adamakıllı bir modele soktuğu hallerini seviyorum ya, bu klip de bu yüzden favorilerimden :) Jae Jin faciası dışında herkes pek bir tatlı.. Yalnızz.. Bu kliple ilgili aklıma takılan bir soruyu sizlerle paylaşmadan edemeyeceğim. Bu klipte Hong Gi ölüyor mu sayın okurlar? Arkadaşlarını kurtarmak için binaya dalıyor, dumanlar içinde kalıyor, sonra uyanıyor şarkı söylüyorlar falan, en sonunda binadan çıkmıyor, ama klibin bitiş sahnesinde yine o binanın önünden geçiyor.. Ay film gibi anlattım ha :) Neyse bu konuda beni aydınlatanlar olursa sevinirim :)<br/><br/><strong>3- LOVE LOVE LOVE</strong><br/><br/><object height="350" width="425"><br/> <param name="movie" value="http://www.youtube.com/v/w5F9kL0DMGo"><br/> <param name="wmode" value="transparent"><br/> <embed src="http://www.youtube.com/v/w5F9kL0DMGo;rel=0" type="application/x-shockwave-flash" wmode="transparent" height="350" width="425"><br/> </object><br/><br/>Evet sayın okurlar lütfen şoka girmeyelim, bu çocuk da Hong Gi maalesef o_O. O peruğu andıran saçları da peruk değil bizzat gerçek:/ Neyse bu peruk faciası çok şükür kısa sürdü ve Hong Gi kankası Hee Chul'a verdiği sözü tutup saçlarını kestirdi. Gerçi hayranları da çok tepki vermişti bu korkunç imaja, ama tepki verilmeyecek gibi değil ki!! :)<br/><br/>Ama şarkı da klip de çok güzel.. Birbirine kavuşamayan iki kuklamız var bu klipte. Garip semboller göze çarpıyor, gözyaşı yerine dökülen fermuar başlıkları mesela.. Sonra klibin çekildiği acayip mekan, o ışıklar falan. Her şey çok gizemli ve ilgi çekici. Kısaca Hong Gi'ye rağmen sevdim bu klibi de :)<br/><br/><strong>4- LOVESICK</strong><br/><br/><object height="350" width="425"><br/> <param name="movie" value="http://www.youtube.com/v/dSYr9X2Jxag"><br/> <param name="wmode" value="transparent"><br/> <embed src="http://www.youtube.com/v/dSYr9X2Jxag;rel=0" type="application/x-shockwave-flash" wmode="transparent" height="350" width="425"><br/> </object><br/><br/>Aah ilk göz ağrımı da es geçemem tabii ki.. Lovesick benim ilk Ft Island şarkım ve klibim aynı zamanda.. Hong Gi'yi buradaki uzun saçlı bebe haliyle tanımıştım ilk kez. Hepsi öyle küçük öyle tatlı ki.. Ah bir de Won Bin var tabii.. Onun olduğu her klip daha özel benim için..<br/><br/>Bu klibimizde de aşk acısı çeken çiftler gösteriliyor tek tek. Aralarda da bir ormanda ve kafe gibi bir yerde şarkı söyleyip çalmaya çalışan çocukları görüyoruz.. Hong Gi yine iki büklüm söylüyor şarkısını, ağzına sağlık çocuk..<br/><br/><strong>5- AFTER LOVE</strong><br/><br/><object height="350" width="425"><br/> <param name="movie" value="http://www.youtube.com/v/vRqXAhYfK3I"><br/> <param name="wmode" value="transparent"><br/> <embed src="http://www.youtube.com/v/vRqXAhYfK3I;rel=0" type="application/x-shockwave-flash" wmode="transparent" height="350" width="425"><br/> </object><br/><br/>Ayrılık şarkısı dendiğinde ilk akla gelen Ft Island şarkılarındandır After Love. Klibi de en az şarkı kadar duygusal, grubumuzun 5 üyesi de terk ediliyor başta Hong Gi olmak üzere. Daha klibin ilk dakikalarında çimenlerde bir kız tarafından terk edilen Hong Gi en yanık sesiyle söylüyor şarkıyı. Yazık ama :)<br/><br/>Ayrıca Hong Gi'nin "Ben artık büyüdüm" dediği bir klip "After Love". Uzun saçlı, sevimli çocuk imajından sonra yırtık kotlar, siyah ojeler, kısa siyah saçlar falan imajını bayağı değiştirmiş o dönemde. Bence güzel olmuştu, hatta keşke yine o saç modeline dönse..<br/><br/><strong>6- THUNDER/ONLY ONE PERSON</strong><br/><br/><object height="350" width="425"><br/> <param name="movie" value="http://www.youtube.com/v/llKF_M0VD7g&feature=related"><br/> <param name="wmode" value="transparent"><br/> <embed src="http://www.youtube.com/v/llKF_M0VD7g&feature=related;rel=0" type="application/x-shockwave-flash" wmode="transparent" height="350" width="425"><br/> </object><br/><br/>Bu da Ft Island'ın dizi gibi çektiği kliplerden. Al çekirdeğini otur izle o kadar yani :) Henüz ergen bir lise öğrencisi olan Hong Gi barda tanıştığı bir kızla danseder, öpüşür falan filan.. Ama sonraki gün derse ilk kez gelen öğretmenin o kız olduğunu anlayınca çok şaşırır :) Tabi kız da.. "Aşkın yaşı olmaz" diyen çiftimiz yine de takılmaya devam ederler. Ama sonunda birileri (Hong Gi'nin düşmanı bir çete elemanıydı sanırım) bunları okul yönetimine şikayet eder.. Ve klibimiz kötü biter :(<br/><br/>Thunder bence Ft Island'ın en sevimli klibi. Bu klibin devamı da vardır, ismi de "Man's First Love Follows Him To The Grave". Onda da Hong Gi barda öğretmeni yerine başka bir kızla takılır kaderi değişir falan.. Ama onu çok sevmedim ben. Burada çok masum, çok sevimli.. Çekirdekleri temin ettiyseniz buyrun izleyin derim :)<br/><br/><strong>7- FT ISLAND</strong><br/><br/><object height="350" width="425"><br/> <param name="movie" value="http://www.youtube.com/v/T1S61TIkOPQ&feature=related"><br/> <param name="wmode" value="transparent"><br/> <embed src="http://www.youtube.com/v/T1S61TIkOPQ&feature=related;rel=0" type="application/x-shockwave-flash" wmode="transparent" height="350" width="425"><br/> </object><br/><br/>Grubun 2. klibi Ft Island. Adından da belli olduğu gibi tatlı mı tatlı bir tanıtım şarkısı. Bütün klip bir ormanda geçiyor. Hepsinin gerçekten minnacık olduğu bir klip. Hong Gi zaten bir damla, Won Bin deseniz ondan hallice, diğer elemanlar ayrı çömezler :) O sempatik hallerini özlüyorum bazen.. Toplu saçları, sempatik kıyafetleriyle Hong Gi'nin bugünlerdeki tuhaf imajından eser yok. Neyse bu da geçecek diyorum, bir insan hayatı boyunca böyle berbat bir imaj benimseyemez nayırr :)<br/><br/><strong>8- THE ONE</strong><br/><br/><object height="350" width="425"><br/> <param name="movie" value="http://www.youtube.com/v/3OH_ZMwuFu0"><br/> <param name="wmode" value="transparent"><br/> <embed src="http://www.youtube.com/v/3OH_ZMwuFu0;rel=0" type="application/x-shockwave-flash" wmode="transparent" height="350" width="425"><br/> </object><br/><br/>İngilizce özürlü Hong Gi ile diğer elemanların birlikte söylediği çok güzel bir şarkı "The One". Ama ben bu şarkıyı ne zaman dinlesem kötü olurum, Won Bin'in dahil olduğu son kliptir bu çünkü, ve de birlikte söyledikleri son şarkıları :( Hatta vedalarını bile bu şarkıyla yapmışlardı :(<br/><br/><object height="350" width="425"><br/> <param name="movie" value="http://www.youtube.com/v/aUjjyb66fd4"><br/> <param name="wmode" value="transparent"><br/> <embed src="http://www.youtube.com/v/aUjjyb66fd4;rel=0" type="application/x-shockwave-flash" wmode="transparent" height="350" width="425"><br/> </object><br/><br/>Neyse bahsettiğim bu hüznün tam tersine çok eğlenceli bir klip bu. Klipte Jae Jin'in doğum günü var ve elemanlar neşeyle kutlama yapıyorlar. Klibin afetini de Won Bin olarak seçiyorum. Sen ne tatlı şeysin ya, gözlüklerine kurban :) Aklımda hep bu klipteki neşeli halleriyle, o cool güneş gözlükleriyle kaldı bu çocuk. Yeni tarzı da çok hoş ama, beğeniyorum ben. Bir de Hong Gi'ye öğretse azıcık giyinmeyi nolurduu :)<br/><br/>Şimdilik bu kadar. Belki bu yazının bir "Part II"sini de yapabilirim ama göz bebeklerim bunlar.. Hepinize iyi seyirler^^Masalevihttp://www.blogger.com/profile/10515972783309726195noreply@blogger.com13tag:blogger.com,1999:blog-4813448800769366033.post-582464081743876962011-12-07T08:38:00.000-08:002012-02-21T14:59:42.615-08:00Çok Yönlü Blogger Ödülleri..<a href="http://masalevi.files.wordpress.com/2011/12/blog_or_not.jpg"><img class="aligncenter size-full wp-image-1077" title="blog_or_not" src="http://masalevi.files.wordpress.com/2011/12/blog_or_not.jpg" alt="" width="516" height="388" /></a><br/><br/>Eveet yine çok eğlenceli bir mim gelmiş bloğuma, hem de tam üç yerden birden. Beni bu güzel ödüle layık gören <a href="http://metropolgunlugu.blogspot.com/" target="_blank">Lee</a>'ye, <a href="http://bez-cadilari.blogspot.com/" target="_blank">Oh Yoon Joo</a>'ya, <a href="http://hikaruivy.wordpress.com/" target="_blank">Hikaruivy</a>'e ve <a href="http://madampatapuff.wordpress.com/" target="_blank">Madam Patapuff</a>'a çook teşekkür ediyorum :) Mimin kurallarına gelince, kendim hakkında yedi şeyden bahsedeceğim ve çok yönlü blogger ödülünü alması için 10 blogger arkadaşımı seçeceğim.. İşim çok zor, 10 kişi sınırı olmasaydı ne güzel olurdu :(<br/><br/>Neyse önce işin sohbet kısmını halledelim değil mi? Masalevi kapısını açtı girin içeri bakayım :)<br/><br/>1- Türkü dinlemeyi çok severim, en çok da hemşerim Neşet Ertaş'ın türküleri beni etkilemeyi başarır, en hassas yerimden vurur.. Bestelerine söyleyecek sözüm zaten olamaz ama onun bağlaması gibi bağlama çalan birine de henüz rastlamadım.. Farklı bir teknik kullanır kendisi, boşuna "Bozkırın Tezenesi" olmamış tabii.. Allah ona uzun ömürler versin diyorum.. En sevdiğim türküleri ise "Yalan Dünya", "Ahirim sensin", "Neredesin Sen", "Kesik Çayır", "Yazımı Kışa Çevirdin"... Daha da çok sayarım ben, en iyisi diğer maddeye geçeyim :)<br/><br/><object height="350" width="425"><br/> <param name="movie" value="http://www.youtube.com/v/gXtOsC7KEJc"><br/> <param name="wmode" value="transparent"><br/> <embed src="http://www.youtube.com/v/gXtOsC7KEJc;rel=0" type="application/x-shockwave-flash" wmode="transparent" height="350" width="425"><br/> </object><br/><br/>2- Çoğu zaman şanssız olduğumu düşünüyorum.. Birçok insana olduğu gibi hayatta hiçbir şey önüme altın bir tepsi içerisinde sunulmadı. Hani bazı insanlar vardır, hiç düşünmeden önlerine bir sürü fırsatlar çıkar, kapılar açılıverir birden. Ben tam tersi o kapıları günlerce, aylarca çalmak zorunda kalanlardanım.. Önceleri bu yüzden çok söylensem, çok üzülsem de şimdi gülüp geçmeye başladım. Belki de henüz bazı şeylerin zamanı değildir, belki de daha fazla sabretmem gerekiyordur falan.. Bu Pollyanna denen küçük kız olmasa böyle şeyleri de düşünecek halimiz olmazdı ha, çok yaşasın kendileri :) Neyse secret felsefesini düşünüp evrene olumsuz mesajlar yaymayalım şimdi :)<br/><br/>3- Öyle tarzım şudur budur diyemeyenlerdenim.. Kısaca moda olanı beğeniyorum. Bir sene sürekli elbise giyebilirken, başka bir dönem şort takıntısına yakalanıp şorttan başka bir şey giymiyorum. Bu konuda da arkadaşlarımdan da çok etkileniyorum denebilir, demek ki bana bir şeyi sevdirmek için onu sürekli empoze etmek gerekiyor :) Yıllarca aynı tarz kıyafetleri giyenleri de hiç anlayamıyorum, ben neden her şeyden böyle çabuk sıkılıyorum ya :)<br/><br/><a href="http://masalevi.files.wordpress.com/2011/12/istiklal_caddesi4.jpg"><img class="aligncenter size-full wp-image-1078" title="istiklal_caddesi4" src="http://masalevi.files.wordpress.com/2011/12/istiklal_caddesi4.jpg" alt="" width="540" height="405" /></a><br/><br/>4- Beyoğlu'nu, özellikle İstiklal'i çok seviyorum. Bir süre gitmeyince hemen özlediğimi fark ediyorum. Hele de Mangal Keyfi'ne uzun zaman gitmeyince kebap kokuları burnumda tütüyor :) (Bu arada bu mekanın üstüne kebapçı tanımam gidiniz, herkese tavsiye ediniz :) ) Oradan çıkınca bir kaç mağaza gezmek, ara sokaklardaki kitapçılara uğramak, soğuk günlerde sokak satıcılarından kestane almak, sonra Galatasaray'dan dönüp Fransız Sokağı'nın güzel mekanlarında bir şeyler içip Tophane'ye inmek falan.. Bana mutluluk veriyor.. İstanbul güzel şehir kısacası, her türlü zorluğuna ve keşmekeşine rağmen..<br/><br/>5- Ayakkabı hastasıyım. Evdekiler bu konuda gerçek anlamda hasta olduğumu düşünseler de ben bunun kızlara özgü, doğal bir özellik olduğunu onlara anlatmaya çalışıyorum :) Hele bir de insanın anne babası "İhtiyacın olandan fazlasını alma!" felsefesindeyse benim gibi işleri zor demektir :) Aldığım ayakkabıları sakladığımı bilirim :) Bu ara takıntım topuklu ayakkabılar.. Böyle bahsedince alışverişe gidesim geldi amaa :(<br/><br/><a href="http://masalevi.files.wordpress.com/2011/12/sedirrestgebiz05.jpg"><img class="aligncenter size-full wp-image-1080" title="OLYMPUS DIGITAL CAMERA" src="http://masalevi.files.wordpress.com/2011/12/sedirrestgebiz05.jpg" alt="" width="400" height="281" /></a><br/><br/>6- En sevdiğim yemeklerden biri Arabaşı Çorbası'dır. Çoğunuz muhtelemen bu çorbayı bilmezsiniz, İç Anadolu yemeği kendisi. Köylerde kar yağınca yapılırmış sadece, hatta hamuru soğusun diye karın üzerine koyarlarmış. Ben yaz kış istiyorum annemden ama, kar yağmasını beklersek ohooo :) Neyse yapımı kolay bir çorba bu, tadı da şahane. Tavuk, tavuk suyu ve kavrulmuş unla yapılıyor. Bir de hamuru var tabi, ben onu fazla yemiyorum, annem babam çok severler hamurunu da. Kısaca etrafınızda yapmayı bilen biri varsa hemen yaptırın deneyin, ya da <a href="http://yemek.meltem.gen.tr/?yemekno=142&yresmi=YOK" target="_blank">tarifine</a> bakıp yapmayı deneyin. Kış aylarında en şifalı yiyecek budur diyorum..<br/><br/>7- Çocukluk hayalim yazar olmaktı aslında. İlk hikayemi 10 yaşındayken yazmıştım. Dönme dolaptan düşüp ölen bir kızı anlatıyordu hatırladığım kadarıyla. (Tamam kulağa biraz psikopatça gelebilir ama ilk denememdi o benim :) ) Sonra sürekli yazdım, gece gündüz aklımda konular birikiyordu. Ortaokulda dedektif hikayeleri yazarken lisede aşk hikayelerine döndüm. Hikaye dediysem 150 sayfalık kocaman defterler doluyordu ben yazdıkça :) Ortaokulda ve lisede çok şiir yazdım bir de, sonra geçti o hevesim. Ama şiirlerimi hala seviyorum, okudukça neler neler hatırlatıyorlar bana.. Şimdi de Kore dizileri ve Ft Island sevgim sayesinde yazdığım bir hikayeyi senaryolaştırma çabası içine girdim. Hala yazmaya devam ediyorum kendimce ve bu hobimden inanılmaz zevk alıyorum. Yazmak iyidir, Allah herkese konuşup derdini anlatamayınca yazıp rahatlamayı nasip etsin..<br/><br/>Neyse amma konuştum ha, daha ödül vereceğim ben.. Buyrunuz ödül türenine :)<br/><br/>1- İlk ödülüm <a href="http://kaktuscicegi.wordpress.com/" target="_blank">Makinosev</a>'e gidiyor. So Ji Sub hakkında başka kaynağa başvurmamıza gerek bırakmadan yazdığı güzel yazıları, kendine has mizah anlayışı, kahkaha garantili bloğuyla o bu ödülü hak etti.. Şak Şak Şak!!!<br/><br/>Not: Hikayesi <a href="http://kucuksiren.wordpress.com/" target="_blank">Küçük Siren</a> şiddetle tavsiye edilir; tansiyona, baş ağrısına, kalp sızısına birebir, ilaç gibi :)<br/><br/>2- Diğer ödülümüzün sahibi<a href="http://bez-cadilari.blogspot.com/" target="_blank"> Bez Cadıları</a> bloğunun sahibi Oh Yoon Joo!!! Bloğunu her açtığımda farklı bir yazısını görebilmek çok hoş.. Hep böyle çalışkan olman dileğiyle Yuncucum :) Hikayemin yeni bölümlerini çabucak yazmam için de beni gaza getiren, hikayeme çok güzel de bir afiş hediye eden kişidir kendisi.. Kumavoyo çingu :)<br/><br/>3- Vee bu mimi bana ilk gönderen <a href="http://metropolgunlugu.blogspot.com/" target="_blank">Lee</a>. Her şeye aynı anda yetişebilen multi talented blogger :) Her konuya değinen farklı yazılarını her daim görmek dileğiyle :) Yeni hikayen de merakla bekleniyor biline :)<br/><br/>4- <a href="http://hikaruivy.wordpress.com/" target="_blank">Hikaruivy</a>, bir ödül de sana geliyor. İlk okuduğum yazın "You are Beautiful" yazısıydı ve karnıma ağrılar girene kadar gülmüştüm, dün gibi hatırlıyorum :) <a href="http://mylovelyroommate.wordpress.com/" target="_blank">My Lovely Roommate</a>'i,<a href="https://gunesveay.wordpress.com/" target="_blank"> Güneş ve Ay</a>'ı okuyup gülme krizine girmelerim, sorunlarımı unutmalarım hep sayende oldu. Eğlenceli yazıların hiç bitmesin :)<br/><br/>5-Sevgili <a href="http://lafeablog.net/" target="_blank">La Fea</a>, bu ödül de senindir :) Sayende Gong Yoo haberlerini, filmlerini, bir türlü çekemediği yeni dizilerini, reklam filmlerini, ona asılan aktrisleri falan tek bir adresten, hem de en eğlenceli yorumlarınla okuyoruz :) <strong>She loves YOO!!!</strong> diyorum diğer maddeye geçmeden :)<br/><br/>6- Diğer bir ödülümüz <a href="http://aslininguncesi.wordpress.com/" target="_blank">Aslı</a>'ya gidiyor. Hiçbir millet ayırmaksızın yakışıklı keşifleri yaparak bizleri mutlu eden, her konuda, her alanda yazarak ufkumuzu açan yetenekli insan. Çoğumuz gibi bir Kıvançsever.. Ödülünü havaya kaldırabilirsin :)<br/><br/>7- Vee Blogger Band, bir ödül de size gidiyor :) <a href="http://sevglgnlk.blogspot.com/" target="_blank">Sevgili Günlük</a> adlı, 4 arkadaş birlikte yazdıkları bloglarıyla sizi her gün farklı bir yere götürebilir bu kızlar. Gerçekten çok yönlü bir blog bu kısacası :) Elleriniz dert görmesin kızlar :)<br/><br/>8- <a href="http://winpohu.wordpress.com/" target="_blank">Winpohu</a>-ssi! Koş gel bir ödül de sana geliyor :) Kitap kurdu, anime manyağı, Tumbler fotolarıyla da sizi içine hapsedebilecek bir blogger kendisi.. Benim gibi İngiliz aksanına aşık o da.. Çok yönlü blogger ödülünü hak ediyor kısacası :)<br/><br/>9- Bir diğer ödül <a href="http://madampatapuff.wordpress.com/" target="_blank">Madam Patapuff</a>'a gidiyor :) Kendisinin ilk önce hikayelerini okumuştum ben. Hatta "<a href="http://buaskdegilmuzik.wordpress.com/" target="_blank">Bu Aşk Değil Müzik</a>" adlı hikayesini tatildeyken okumuştum, hala yaz günleri geliyor aklıma hatırlayınca :) Bol bol yazılarını ve hikayelerini okumak dileğiyle..<br/><br/>10- Son ödülümü de <a href="http://mydestiny06.wordpress.com/" target="_blank">My Destiny</a>'e gönderiyorum. :) Kendisinin tüm photoshop çalışmalarına hastayım, bu konuda bir üstat O :) Hikayem için yaptığı afiş de çok çok güzel, tekrar teşekkür ediyorum kendisine :) Güzel dizi, film yorumlarınla yazmaya devam etmen dileğiyle..<br/><br/>Keşke hala yazıyor olsaydı da, yazılarını dönüp dönüp tekrar okuduğum blogger arkadaşım <a href="http://kendisinsan.blogspot.com/" target="_blank">Kendisi</a>'ne de ödülünü gönderebilseydim :( Neyse, umarım en yakın zamanda aramıza dönüp yazmaya devam eder.. Buradan kendisine sesleniyorum: "Yay Pandaa!!!" :)<br/><br/>Ödül törenimiz burada bitti. Bir başka törende görüşmek dileğiyle esen kalınız, hoşçakalınız :)Masalevihttp://www.blogger.com/profile/10515972783309726195noreply@blogger.com23tag:blogger.com,1999:blog-4813448800769366033.post-43230262192380754472011-12-03T12:19:00.000-08:002012-02-21T14:59:42.452-08:00A Love To Kill: My Mistake!<a href="http://masalevi.files.wordpress.com/2011/12/5391664163wf.jpg"><img class="aligncenter size-full wp-image-1054" title="5391664163wf" src="http://masalevi.files.wordpress.com/2011/12/5391664163wf.jpg" alt="" width="600" height="340" /></a><br/><br/>A Love To Kill denince iki şey gelir benim aklıma. Birincisi <em><strong>"Hep sen mutlu olursan bu hiç eğlenceli olmaz değil mi?"</strong></em> repliği.. Aklımda derin yer etmiş repliklerden biri oldu bu. İntikamını alan, adaleti sağladığını düşünen Bok Gu kendisini rahatlatmıştır bunu söylerken, ya da öyle olduğunu düşünmektedir. Çoğu zaman hepimiz bu cümleyi söyleyebilmek istiyoruz ama değil mi? Bize haksızlık eden birini pişman edip "Hep sen mutlu olacak değilsin ya!" demek, ne kadar da güzeldir kim bilir :) Diğeri ise başlığımdaki <em><strong>"My mistake!"</strong></em> repliği.. Bok Gu intikam falan alamadığını, sadece kendisini aldattığını anladığında, pişmanlıktan gebererek bu kelimeleri sayıklar.. O tatlı ötesi Kore aksanlı İngilizcesiyle hatalı olduğunu haykırır.. Ve insanı ağlatmayı başarır..<br/><br/><a href="http://masalevi.files.wordpress.com/2011/12/035007083l9an.jpg"><img class="alignleft size-full wp-image-1055" title="035007083l9an" src="http://masalevi.files.wordpress.com/2011/12/035007083l9an.jpg" alt="" width="333" height="500" /></a>Sevdiğim, özlediğim aktörlerin dizilerini tekrar izlediğimi yazmıştım. Rain'i tekrar izleyebilmek içinse bu diziyi seçtim. Full House dizisini de Rain'in oradaki rolünü de fazla sevmemiştim zaten. Ama bu dizide.. O öyle farklıydı ki..<br/><br/>Neyse Rain demişken önce ondan bahsedelim azıcık. Hem bol bol eklediğim Rain resimlerine de haksızlık olmasın :) Çocuk bir kere insan değil yau, bir erkekte olması gereken her şey onda toplanmış adeta. Uzun boylu, omuzlarının genişliği kadraja sığmıyor, kaslı erkek konusunda bir rol model, iyi oyuncu, dans edip şarkı söyleyebilmesi apayrı konular zaten, ses tonu çok etkileyici falaan filan.. Daha da yazabilirim ama başka şeylerden de bahsetmek lazım :) Bir de gerçek bir erkek gibi görünüyor. Ne kadar çok sevsem de Koreli aktörlerin %90'ının yüzündeki estetik müdahaleler yüzünden hepsi kusursuz, porselen bebek gibi görünüyorlar. Ama o öyle değil.. Estetikli mi değil mi bilmiyorum ama bence çok doğal, olması gerektiği kadar sert bir yüzü var..<br/><br/><a href="http://masalevi.files.wordpress.com/2011/12/136zh.jpg"><img class="aligncenter size-full wp-image-1068" title="136zh" src="http://masalevi.files.wordpress.com/2011/12/136zh.jpg" alt="" width="604" height="332" /></a><br/><br/>Biraz da diziden bahsedeyim. A Love To Kill çok güzel bir aşk-intikam hikayesi. Abisinin intikamını almak için topstar Cha Eun Suk'un koruması olan Bok Gu ile kızımızın aşk hikayesi anlatılıyor dizide. Bi kere dizinin içerisinde çok güzel bir Misa havası var ve o bile diziyi izlemek için yeterli.. Misavari şarkılar, Misavari mekanlar.. Shin Min Ah'nın oyunculuğu çok çok iyiydi bir de. Çoğu kimse onu Gumiho rolüyle sevdi ama burada çok daha iyi bir oyunculuk sergilemiş bence. Ama çok ağladı yau, gözyaşları hiç dinmedi.. Bana bile fenalık geldi artık, insan ağlamaktan da yorulmaz mı? Bir de fazla saftı kızımız, yahu sen koskoca topstar olmuşsun, ne ortamlar görmüşsün azıcık gözünü açsana! Herkese inanıyor, kim ne dese kanıyor zavallıcık! Dizinin mağduru Min Gu değil bu kızdı kesinlikle..<br/><br/><a href="http://masalevi.files.wordpress.com/2011/12/1132675026_0.jpg"><img class="aligncenter size-full wp-image-1058" title="1132675026_0" src="http://masalevi.files.wordpress.com/2011/12/1132675026_0.jpg" alt="" width="602" height="413" /></a><br/><br/>Dizi 11. bölüme kadar çok güzel gidiyor, ama sonra tüm gidişat değişiyor birden, olaylar Min Gu üzerinden dönmeye başlıyor, ana konu bambaşka yerlere gidiyor, aşkın yerini pişmanlık, üzüntü, vicdan falan alıyor derken dizi çok yavaşlıyor. Ben o yüzden ilk 11 bölümünü çok sevdim bu dizinin, sonrası bizim sakız dizilerimiz gibi gereksiz olmuş..<br/><br/>Sevdiğim sahnelerden de bahsetmek istiyorum şimdi.. Gerçi çok fazla var ama birkaçını anlatmazsam olmaz şimdi :)<br/><br/><a href="http://masalevi.files.wordpress.com/2011/12/1132486959_2.jpg"><img class="aligncenter size-full wp-image-1059" title="1132486959_2" src="http://masalevi.files.wordpress.com/2011/12/1132486959_2.jpg" alt="" width="604" height="453" /></a><br/><br/>Bi Rain dizisinden bahsediyorsak bir öpüşme sahnesini beğenmemek olmaz şimdi. Adam bu işi biliyor kısacası.. Keşke gidip diğer meslektaşlarına da öğretse azıcık. O yapay öpüşmeler falan nedir yau :) Neyse kumsaldaki öpüşmeden bahsediyorum tabii ki.. Kızımız hıçkırıklarıyla boğuşurken dünyanın en cool hareketiyle onu çekip öpmesi gerçekten çok karizmatikti.. Hıçkırık böyle kesilecekse insan her daim hıçkırmayı göze alır dimi ama :)<br/><br/><a href="http://masalevi.files.wordpress.com/2011/12/035008026l7ue.jpg"><img class="aligncenter size-full wp-image-1060" title="035008026l7ue" src="http://masalevi.files.wordpress.com/2011/12/035008026l7ue.jpg" alt="" width="500" height="369" /></a><br/><br/>Kızı otel odasında kurtardığı sahne de çok güzeldi.. Bizim efendi çocuk Joon Sung bir kadeh sojuyla Nuri Alço'ya dönüşüp Eun Suk'u odasına götürmeye kalkınca koruması güzel insan odaya dalıp onu kucakladığı gibi götürür. Bu hareketi süperdi.. Buradaki amacını çok anlayamasam da sevdim.. Zaten bu çocuğun hiçbir amacı anlaşılamıyordu ki dizide, kapalı bir kutu sanki, ağzından sözcükler zor dökülüyor..<br/><br/><a href="http://masalevi.files.wordpress.com/2011/12/29ap1.jpg"><img class="aligncenter size-full wp-image-1062" title="29ap" src="http://masalevi.files.wordpress.com/2011/12/29ap1.jpg" alt="" width="604" height="277" /></a><br/><br/>Kızı kurtarışlarından bahsetmiyorum bile.. Sanki koruma olmak için doğmuş, Whitney Houston görse kıskanırdı neredeyse :)<br/><br/><a href="http://masalevi.files.wordpress.com/2011/12/035008075l4ig.jpg"><img class="aligncenter size-full wp-image-1063" title="035008075l4ig" src="http://masalevi.files.wordpress.com/2011/12/035008075l4ig.jpg" alt="" width="500" height="333" /></a><br/><br/>Ve elbette ramen sahnesi.. "Seni sevmiyorum, seninle oynadım zaten.." diyerek kuzumuzu terk etme çabasına giren Eun Suk iki kase ramen yeyip her hassas bünyeli çekik kızımız gibi kusar. Tüm bunlara rağmen Bok Gu peşinden gider bu kıza yardımcı olur, sonra da "Gözlerin seni seviyorum diyor ama.." diyerek onu öper! (Kızın 10 saniye önce kusmuş olması bile bu sahnenin romantizmini öldürememişti :) ) Tabi bu hareketin amacı da sonradan anlaşılıyor ama yine de çok karizmatikti yau ne yapayım ben şimdi :) Bir de daha sonra yine oraya gidip ramen yiyen kızın hıçkırıklarını duyuyordu Bok Gu :( Bu dizinin her sahnesi anlatılır yau en iyisi burada keseyim ben :)<br/><br/>Son olarak dizinin müzikleri de şahane diyorum.. Hüzünlü, kalp burkan şarkılar hepsi de. Yıllardır aklıma geldikçe bıkmadan dinlerim ben de.. Yazıyı bitirirken bir de "Gel teskere!" türküsünü söylemekten başka bir şey düşmüyor bana. Rain bir an önce gelmeli ama değil mi sayın okuyucular :)Masalevihttp://www.blogger.com/profile/10515972783309726195noreply@blogger.com9tag:blogger.com,1999:blog-4813448800769366033.post-69705100117359881202011-11-29T00:55:00.000-08:002011-12-04T11:36:39.512-08:00Celal Tan ve Ailesinin Aşırı Acıklı Hikayesi<a href="http://masalevi.files.wordpress.com/2011/11/fft99_mf1650571.jpeg"><img class="aligncenter size-full wp-image-1047" title="fft99_mf1650571" src="http://masalevi.files.wordpress.com/2011/11/fft99_mf1650571.jpeg" alt="" width="355" height="512" /></a><br/><br/>Üst üste yaşadığım hayal kırıklıklarından sonra bir daha Türk filmi izlemek için sinemaya gitmem demiştim. İnsanların ayılıp bayıldığı, günlerce televizyonlarda reklamları dönen filmlerin ucuz melodramlardan ibaret olduğunu görünce bu işi üstatlarına bırakmanın en iyisi olduğunu düşünmeye başlamıştım. Ama insanın onu kolundan tutup sinema salonuna sokabilen bir arkadaşı olunca öyle sözler işe yaramıyor :) Yine kendimi Beyoğlu AFM'de buldum tabii ki, bu sefer gideceğimiz film "Celal Tan ve Ailesinin Aşırı Acıklı Hikayesi" idi, filmin yönetmeni de Leyla ile Mecnun'un yönetmeni Onur Ünlü olduğundan çok da kötü değildir dedim içimden. Ve film bitip de salondan çıktığımda yüzümdeki o aptal sırıtma geçmek bilmedi bir türlü. Tramvayda, yatağımda vs. her yerde sırıtıp durdum. Uzun zamandır bu kadar gülmemiştim, bu film bana ilaç gibi geldi.<br/><br/>Filmin konusu şu şekilde; Celal Tan, bir taşra şehrinde ailesiyle birlikte yaşayan saygın bir anayasa profesörüdür. İlk eşinin ölümünden yıllar yıllar sonra, bir şekilde hayatını kurtardığı ve kendisinden çok genç olan bir üniversite öğrencisi kızla evlenir. Sonra kötü şeyler olmaya başlar..<br/><br/>Sevdiğim birkaç sahneden de bahsedeyim gitmeden;<br/><br/>- Ezgi Mola bu filmde gerçekten çok iyiydi, sanırım en çok onun olduğu sahnelerde eğlendim ben. Tam Türk işi hatun, klasik müzik eşliğinde göbek atabilecek kadar hem de :) O tuhaf sevgilisiyle ikisi güzel bir çift olmuşlar.<br/><br/>- Filmin başında ailenin hiçbir şey olmamış gibi eve girmesi de çok matraktı, daha ilk dakikadan ne kadar tuhaf olduklarını anlıyor insan onları görünce :)<br/><br/>- Celal Tan'ın kanser hastası arkadaşı da ayrı bir alemdi. "imamın şartları" esprisi aklıma geldikçe hala gülüyorum. Onur Ünlü bu kara mizah işini iyi biliyor, insanların sadece ölmeden önce bir şeylerin farkına vardıkları nasıl da doğru!<br/><br/>- Tenorun bıçaklandığı sahnede absürtlük tavan yapmıştı artık, bu kadarına da pes dedim:)<br/><br/>- Babaannenin balkondan atladığı sahnede de çok güldüm, kadın önce antene takıldı sonra da alt balkona düştü :D<br/><br/>- Filmde biraz fazla küfür vardı evet. Ben çok da rahatsız olmadım ama o küçük çocuk için üzüldüm sadece, sonunda o bile dayanamadı yani :) Kötü etkilenmemiştir umarım..<br/><br/>Ben de Türk filmlerini sevebilirmişim çok mutluyum :) Leyla ile Mecnun sevenler kaçırmasın diyorum, herkese iyi günler^^Masalevihttp://www.blogger.com/profile/10515972783309726195noreply@blogger.com12tag:blogger.com,1999:blog-4813448800769366033.post-49699515362347541952011-11-20T11:16:00.000-08:002011-12-04T11:36:39.470-08:00Ft Island'dan Japonca Single: Distance<p style="text-align:left;"><object height="350" width="425"><br/> <param name="movie" value="http://www.youtube.com/v/SW-FH_fEiuY"><br/> <param name="wmode" value="transparent"><br/> <embed src="http://www.youtube.com/v/SW-FH_fEiuY;rel=0" type="application/x-shockwave-flash" wmode="transparent" height="350" width="425"><br/> </object></p><br/>Eveet, Ft Island'ın 30 Kasım'da çıkacak olan son single'ının çıkış parçası "Distance"dan bahsediyoruz efendim.. Albüm çıkmadan ilk kliplerini yayınladı grubumuz, iyi de yaptı.. Şarkı güzel, klip güzel, güzel de güzel işte :)<br/><br/><a href="http://masalevi.files.wordpress.com/2011/11/ftisland.jpg"><img class="aligncenter size-full wp-image-1029" title="ftisland" src="http://masalevi.files.wordpress.com/2011/11/ftisland.jpg" alt="" width="604" height="402" /></a><br/><br/>Bir kere klipteki görsel güzellik, kar manzaraları falan şahane.. Parçanın temasına da çok güzel gitmiş. Şarkıya gelirsek, <strong>"Distance"</strong> ismi bir kere şarkıya çok yakışmış, çünkü aralarında mesafe olan iki sevgiliyi anlatılıyor şarkıda. Soyut anlamda değil gerçek bir mesafe bu. Kız çocuğu terk ediyor ve arkasını dönüp gidiyor. Çocuk da onun peşinden gitmek istiyor, kalabalığı yarıp ona doğru koşuyor, ama koştukça ondan daha da uzaklaştığını hissediyor.. Çünkü gitmesine izin verdi bir kere..<br/><br/>Ve en sonunda kızı bir tren istasyonunda görüyor. Muhtemelen kız şarkının sonunda bahsedilen trenle uzaklara gidiyor..<br/><br/>İşte böyle acıklı bir şarkı Distance. İnsan sözlerini okuyunca daha da bağlanıyor şarkıya. Zaten Ft Island'ın "ballad" türündeki Japonca şarkıları (<a href="http://www.youtube.com/watch?v=xWlFKr5eaTA&ob=av2e" target="_blank">So Today</a>, <a href="http://www.youtube.com/watch?v=I21HWpSYAh0" target="_blank">Raining</a> gibi..) ayrı bir güzel, ayrı bir duygusal oluyor. Otur ağla Hong Gi'yi dinledikçe.. Bir de şarkının sonundaki o kısacık enstrümansız kısım var ya of amann.. Neyse, ben hikayemin son bölümüne koyarak açılışı yaptım; dinlemek, dinlemekten bi hal olmak, şarkıyı tüketmek falan bizlere kalmış :)<br/><br/>Son olarak şarkıyı da çevirmeden gitmeyeyim, buyrunuz deyip kaçıyorum ben :)<br/><br/><em><strong>MESAFE</strong></em><br/><br/><em>Her zaman yanımdaydı O,</em><br/><br/><em>Şimdiye kadar..</em><br/><br/><em>Oysa şimdi, orada, </em><br/><br/><em>Demir yolu geçidinde bekliyor..</em><br/><br/><em>O her şeyden habersiz yürürken,</em><br/><br/><em>Yılın son karı üzerine yağıyor..</em><br/><br/> <br/><br/><em>Koştukça kalbim acıyor..</em><br/><br/><em>Çünkü ben koştukça sen arkamda kalıyorsun..</em><br/><br/><em>Söylesene hala bencil biri miyim, </em><br/><br/><em>Senin için?</em><br/><br/> <br/><br/><em>Çünkü seni görmek istiyorum..</em><br/><br/><em>Sadece seni görmek istiyorum..</em><br/><br/><em>Yüzün hep aklımda,</em><br/><br/><em>Anılara dönüşse de yavaşça,</em><br/><br/><em>Silinmiyor asla..</em><br/><br/> <br/><br/><em>"Benim de hüzünlü şarkılarım var" diyorsun.</em><br/><br/><em>Ben neden hissedemedim peki?</em><br/><br/><em>Kalabalığın ortasında,</em><br/><br/><em>Sırtını görebiliyorum..</em><br/><br/><em>Ellerimi uzatıyorum sana fark etmeden..</em><br/><br/><em>Çok geç olsa da,</em><br/><br/><em>"Üzgünüm" diyebilmek için..</em><br/><br/><em>Yoksa bir adım bile atamam bundan sonra..</em><br/><br/> <br/><br/><em>Bu yüzden koştum peşinden..</em><br/><br/><em>Sadece koştum,</em><br/><br/><em>Kalabalığı yararcasına..</em><br/><br/><em>Adını sayıkladım,</em><br/><br/><em>Defalarca..</em><br/><br/><em>Duyabildin mi?</em><br/><br/> <br/><br/><em>Ama öylece,</em><br/><br/><em>Beni hiç duymadan,</em><br/><br/><em>Devam ettin yürümeye..</em><br/><br/><em>Ardına bakmadan..</em><br/><br/><em>Her şeyi geride bırakırcasına..</em><br/><br/><em>Beni geride bırakırcasına..</em><br/><br/> <br/><br/><em>Hala bulamıyorum cevabı,</em><br/><br/><em>Doğru olan neydi, yanlış olan ne?</em><br/><br/> <br/><br/><em>Lütfen bir kez daha gözlerimin içine bak,</em><br/><br/><em>Ve bunu sana sormama izin ver..</em><br/><br/> <br/><br/><em>Seni görmek istiyorum..</em><br/><br/><em>Sadece seni görmek istiyorum..</em><br/><br/><em>Yüzün hep aklımda..</em><br/><br/><em>Yaşadıklarımız rüya değildi..</em><br/><br/><em>Hepsi gerçekti..</em><br/><br/><em>Ama ben gitmene izin verdim..</em><br/><br/> <br/><br/><em>Karlar düşüyor durmaksızın..</em><br/><br/><em>Bitmeyen acım gibi..</em><br/><br/><em>Bir tren geçiyor..</em><br/><br/><em>Ve bu tren geçtikten sonra,</em><br/><br/><em>Orada olmayacaksın belki de..</em><br/><br/><em>Orada olmayacaksın belki de... Ama..</em>Masalevihttp://www.blogger.com/profile/10515972783309726195noreply@blogger.com4tag:blogger.com,1999:blog-4813448800769366033.post-83031651607862101982011-11-18T11:01:00.000-08:002011-12-04T11:36:39.393-08:00Maundy Thursday: Keşke her gün perşembe olsa..<p style="text-align:center;"><em><strong>Bu benim yaşadığım ilk kış mevsimiymiş gibi hissediyorum, </strong></em></p><br/><p style="text-align:center;"><em><strong>belki de son kış olabilir...</strong></em></p><br/><p style="text-align:center;"><a href="http://masalevi.files.wordpress.com/2011/11/0870967.jpg"><img class="aligncenter size-full wp-image-1015" title="0870967" src="http://masalevi.files.wordpress.com/2011/11/0870967.jpg" alt="" width="300" height="430" /></a></p><br/>Yazıma başlamadan önce ufak bir uyarı yapayım da aklımda kalmasın. Eğer psikolojik açıdan zor bir dönemden geçiyorsanız, sevgilinizden falan ayrıldıysanız, mutsuzsanız bence bu filmi izlemeyi biraz erteleyebilirsiniz. (Tabi benim gibi mazoşist değilseniz :) ) Çünkü Maundy Thursday gerçek bir trajediyi anlatıyor, hatta bir değil üç trajedi birden mevcut filmde. Neyse önce konusundan bahsedelim sonra yorumlarıma geçeyim ben..<br/><br/>Jung Yoon Soo tecavüz ve cinayet suçlarından mahkum olmuş, idamını beklemektedir. Moon Yu Jeong ise defalarca intihara kalkışmış, yaşamak istemeyen, annesinden nefret eden bir kızcağızdır. Bu kızın hapishane rahibesi olan teyzesi bir gün onu hapishaneye götürmek ister. Çünkü idam mahkumlarından biri onu görmek istemektedir.. Böylece bu ikili birbirlerinin hayatlarına girmiş olur. Devamını hiç anlatmıyorum, dediğim gibi yukarıdaki kategori dışındaki herkes ve hele hele kar sevenler hemen bi koşu gidip izlesin Maundy Thursday'i.. Özellikle <strong>Kang Dong Won</strong> için..<br/><br/>Evet kendimi daha fazla tutmuyorum ve bolca <strong>SPOILER</strong> vermeye başlıyorum efendim :)<br/><br/>Öncelikle bu film benim izlediğim ilk Kang Dong Won filmi. Ve ona hayran olmama yetti de arttı bile. Adam gerçekten oyunculuğunu konuşturmuş. Ses tonu, cümleleri kesik kesik telaffuz edişi ve ve göz yaşları.. Of of ya insanı harap ediyor gerçekten.. Filmlerini takip edeceğim oyuncular listesine girdi bu nadide insan da.. Çok iyiydi ya..<br/><br/>Esas kızımız da klasik sorunlu kız rolüyle karşımızdaydı. Onu ilk gördüğümde Im Soo Jung sandım ama değilmiş, saçları falan benziyordu ama.. Filmin başlarında soğuk ve donuk gibi görünse de filmin sonunda kız oyunculuğunu konuşturdu gerçekten.. Ki canlandırdığı karakterin yaşadığı şeyler düşünülünce iyi bile dayanmış Yu Jeong.. Düşünmesi bile çok kötü.. En sonunda da bir idam mahkumuna aşık oldu kız.. Bu da hiç kolay değil..<br/><br/>Yoon Soo'nun çocukluk sahnelerinden bahsedeyim biraz. Şu hayatta dayanamadığım şeylerden biridir kimsesiz sokak çocukları. Hassas noktalarımdan biri yani. Ve burada Yoon Soo ve kardeşinin dramını izlerken filmi kapatma noktasına geliyordum az daha.. Hele hele kardeşinin öldüğü sahne.. Of ya bu kadar olmaz.. Artık ne zaman Nike ayakkabı görsem aklıma bu kardeşler gelecek. Hayatlarında hiç iyi bir şey olmayan bu zavallılar.. Bu arada Yoon Soo'nun küçüklüğünü <a href="http://masalevi.wordpress.com/2011/04/09/hansel-and-gretel-fantastik-filmin-krali/" target="_blank">Hansel ve Gretel</a>'deki Man Bok karakterini oynayan çocuk canlandırmış. Onu görünce hepten kötü oldum ya, bu çocuğa hep böyle roller mi veriyorlar acaba, bir kere de zengin şımarık çocuğu oynasa şaşıracağım :(<br/><br/>Aklıma takılan şeyler de oldu filmde. Mesela Yoon Soo'nun öldürdüğü kızın annesinin gelip Yoon Soo'yu görmesi, başını okşaması, "seni görmeye geleceğim" demesi:/ Yani kendimi o kadının yerine koyuyorum da idam edilmesi falan hiç önemli değil, insan kendisi linç etmek ister katili ya, hiç sanıkla makdülün ailesi bir araya getirilebilir mi? Bu kısmı belki de ben yanlış anlamışımdır, filmi izleyip de farklı düşünenler varsa yorumlarını okumak isterim..<br/><br/>Bir de bu idam mahkumunu ziyaret meselesi yaygın bir şey galiba Kore'de. Nefes filminde de kadının teki bir idam mahkumunu ziyaret ediyordu. Böylece ölmeden önce adamlara terapi gibi bir şey mi yapmaya çalışıyorlar, öteki tarafa pişman olup iyi bir insan olarak mı gitmelerini istiyorlar ben anlamadım. Gerçi bu filmde Yoon Soo bu kızı kardeşi seviyor diye görmek istemişti ama başka filmlerde de görünce ben de merak ettim. Acaba ülkemizde de var mı böyle bir şey?<br/><br/>Neyse filmin sevdiğim sahnelerinden bahsedebilirim artık. Kar topu savaşı yaptıkları yer nasıl güzeldi ya.. Hele çocuğun sözleri..<br/><br/><em><strong>"O gün kar savaşı yaptık. Hayatımda bir ilkti. Niçin bu kadar hayata küsmüş olduğumu düşündüm... ve neden hayatımda daha denemediğim birçok şeyin olduğunu... Bunun yüzünden mi? Bu benim yaşadığım ilk kış mevsimiymiş gibi hissediyorum, belki de son kış olabilir. Birçok şeyi yapmadım ya da birçok yere gitmedim. 2 gün sonra perşembe. Perşembeyi nasıl iple çektiğimi bilemezsiniz. Keşke her gün perşembe olsa. Bu tek isteğim.."</strong></em><br/><br/>Çocuğun hayatı o kadar boktan gitmiş ki kar topu savaşı yapmak bile ona hayatın aslında ne kadar güzel olduğunu hatırlatıyor. Kışın, karın.. Yaşamak istediğini anlıyor o anda, bir de aşık oldu tabi.. Ah ulan hep mi yanlış zamanda gelir böyle güzel şeyler :( Hele de hayatı boyunca sevilmemiş biri olan Yoon Soo için..<br/><br/>Bir de deve dikeni var tabi ona yaşamak gerektiğini hatırlatan..<br/><br/><em><strong>"Deve dikeni gerçekten inatçıdır. Temizlikçiler söküp atıyorlar ama o inatla yeşermeye devam ediyor. Onlara karşı attığın her adım, onları daha da güçlendirir. Şu yeşillik bile yaşamak için savaş veriyorsa..."</strong></em><br/><br/>Bir de çocuk kızın çektiği resimleri yatağının kenarına asmış ya.. Oraları görmek istiyor falan.. Of of diyorum yine..<br/><br/>Ziyaretlerin birinde kızın boynuna kendi yaptığı kolyeyi takabilmesi için gardiyanın Yoon Soo'nun kelepçesini çıkarması çok hoştu. Ben orada gardiyan kolyeyi alacak çocuğun elinden falan dedim, yasaktır belki hediye vermek diye.. Ama öyle olmadı, gardiyan kafa adamsı ya :) Bir de tuzlu pirinç topları var tabi.. Hepsini de yedi bizim fıstık :)<br/><br/><a href="http://masalevi.files.wordpress.com/2011/11/35.jpg"><img class="aligncenter size-full wp-image-1016" title="35" src="http://masalevi.files.wordpress.com/2011/11/35.jpg" alt="" width="604" height="402" /></a><br/><br/>Yoon Soo'nun suç işlediği günden bahsetmek bile istemiyorum, hatırladıkça sinirlerim tepeme çıkıyor, bu kadar olmaz ya..<br/><br/>Filmin sonundan da bahsetmesem olmaz, çocuğun idama götürüldüğü sahne çok iyiydi.. Orada bende film koptu zaten, sonrasını hayal meyal hatırlıyorum. Ama bu sahneden sonrası biraz fazla geldi bana.. Yani gerek yoktu, o ipin gösterilmesi, çocuğun vedası, kızın onu o anda görmesi, sandalyeden düştüğünde çıkan ses.. Hala tüylerim ürperiyor bahsederken, bana gerçekten ağır geldi bunlar.. Keşke ipe götürüldüğü sahnede bitseydi film, kız da elinde ayakkabılar, hediye resim ve pastayla ziyaretçi odasında kalsaydı her şeyden habersiz.. Yani ben öyle olmasını tercih ederdim. Gerçi diğer türlü kıza "Seni seviyorum.." diyebildi ama bunu söylemesine bile gerek yoktu zaten..<br/><br/>Film güzel, kaliteli, Kang Dong Won çok çok başarılı.. E filmi izlememek için hiçbir sebep yok ortada.. Ama birkaç kutu peçeteyi de yanınızdan eksik etmeyin, benden söylemesi.. Herkese iyi seyirler..Masalevihttp://www.blogger.com/profile/10515972783309726195noreply@blogger.com6tag:blogger.com,1999:blog-4813448800769366033.post-79115009613906997922011-11-14T12:31:00.000-08:002011-12-04T11:36:39.120-08:00Playful Kiss Youtube Bölümleri..<a href="http://masalevi.files.wordpress.com/2011/11/pk.jpg"><img class="aligncenter size-full wp-image-976" title="pk" src="http://masalevi.files.wordpress.com/2011/11/pk.jpg" alt="" width="550" height="366" /></a><br/><br/>Geçen yazımda Boys Over Flowers'ı tekrar izlediğimi yazmıştım. Bu süreç sonrasında fark ettiğim şeylerden bir diğeri de Kim Hyun Joong'u özlemiş olduğumdu. Evet son dizisi çok kötüydü, evet henüz bir oyunculuğunu göremedim ama seviyorum bu çocuğu. (Gerçi ben hala oyunculuğunu gösterebileceği bir dizide oynamadığını düşünüyorum. Normal bir insan rolüyle karşımıza çıkarsa belki de harikalar yaratabilir :) )<br/><br/>Neyse işte bu çocuğu özlediğimi fark ettim ve birkaç klibini falan izledim ama kesmedi. Sonra Playful Kiss'in youtube bölümlerini izlememiş olduğum aklıma geldi. <a href="http://masalevi.wordpress.com/2011/03/28/playful-kiss-izlemeyenler-icin/" target="_blank">Şu</a> yazımda da belirttiğim gibi dizi beni öyle büyük bir hayal kırıklığına uğratmıştı ki tek bir bölümünü daha izlemeye gerek duymamıştım. Geçen gün oturdum izledim hepsini ve inanılmaz çok çok sevdim. 10'ar dakikadan oluşan bu 7 bölüm gerçekten dizisinden çok çok daha güzel. Bazı yerlerinde kahkahalarla güldüm diyebilirim. İzlediğime pişman etmedi beni.. Hem şu oğlanı izleyip de pişman olmak zor yav :)<br/><br/><a href="http://masalevi.files.wordpress.com/2011/11/kiss101102_14.jpg"><img class="aligncenter size-full wp-image-977" title="kiss101102_14" src="http://masalevi.files.wordpress.com/2011/11/kiss101102_14.jpg" alt="" width="604" height="417" /></a><br/><br/>Ehem ehem, bölümlerden bahsedeyim biraz. Yalnızz.. Bol<span style="color:#ff0000;"><strong> Spoiler</strong></span> vereceğim, izlemeyenler bi koşu izlesin, toplamda 70 dakikacık bir şey zaten hemen bitiveriyor :)<br/><br/><a href="http://masalevi.files.wordpress.com/2011/11/89006951.jpg"><img class="aligncenter size-full wp-image-987" title="89006951" src="http://masalevi.files.wordpress.com/2011/11/89006951.jpg" alt="" width="604" height="648" /></a><br/><br/><strong>İlk bölümde</strong> yeni evli çiftimizin sabahlarından biri anlatılıyor. Onlar evleneli bir sene olmuş. Oh Ha Ni erkenden kalkıp Seung Jo'ya "English Breakfast" hazırlamaya çalışıyor :) Tabi yine eline yüzüne bulaştırıyor. Seung Jo'nun kahvaltıya tepkisi çok komikti:<em> "Her şeyi yakmışsın ama fasülyeler hiç pişmemiş!"</em> Hani'den de bu beklenirdi zaten :)<br/><br/><a href="http://masalevi.files.wordpress.com/2011/11/77615194.jpg"><img class="aligncenter size-full wp-image-978" title="77615194" src="http://masalevi.files.wordpress.com/2011/11/77615194.jpg" alt="" width="604" height="282" /></a><br/><br/><strong>İkinci bölümde</strong> ise şapşal Hani bir türlü iğne vurmayı beceremiyor, pratik yapmak için herkesten kolunu vermesini istiyor falan. Ama o nasıl bir iğne tutuştur ya, bir de çat diye batırıyor iğneyi insanların koluna! Böyle bir beceriksizlik az görülür. Tabi kimse vermiyor kolunu. Ama Seung Jo kuzum iki kolunu da feda ediyor, kolları morluk çürük içinde kalıyor ama Hani iğne vurmayı öğreniyor sonunda. Ay çocuğun kolları aklıma geldikçe kötü oluyorum yazık yav :)<br/><br/><a href="http://masalevi.files.wordpress.com/2011/11/17006753.jpg"><img class="aligncenter size-full wp-image-979" title="17006753" src="http://masalevi.files.wordpress.com/2011/11/17006753.jpg" alt="" width="604" height="326" /></a><br/><br/><strong>Üçüncü bölümde</strong> bizim şapşal kız hamile olduğunu sanıyor, tabi fazla heyecanlı kaynanasının da bu yanlış anlamada katkısı büyük :) Bu bölümün bomba esprisi de Hani'nin şişman arkadaşından geldi. Çocuk kime benzeyecek muhabbeti yaparlarken Hani'nin sıska arkadaşı: <em>"Zekası Seung Jo'ya yüzü sana benzer umarım.."</em> deyince şişman kız<em> "Hayır!"</em> diye atladı.<em> "Yüzünü de zekasını da babasından alsın, %100 Seung Jo'ya benzesin :) "</em> Dost acı söyler sözü ne de doğru. Sonuçta Seung Jo A sınıfında Hani F sınıfındaydı, aralarında bir alfabe zeka farkı var :) Bölümün sonunda Hani hamile olmadığını öğrenince çok üzülüyor ve Seung Jo gayet insani bir biçimde kızı teselli ediyor. Ah bu çocuk dizide neden öyle odundu amaa!<br/><br/><a href="http://masalevi.files.wordpress.com/2011/11/84765809.jpg"><img class="aligncenter size-full wp-image-980" title="84765809" src="http://masalevi.files.wordpress.com/2011/11/84765809.jpg" alt="" width="604" height="664" /></a><br/><br/><strong>Dördüncü bölüm</strong> gerçekten çok güzeldi. Eskiden Seung Jo'larda kalmış olan Jin Soo Amerika'dan onları ziyarete gelir. Bu kız zamanında da Seung Jo'dan çok hoşlanmış olsa da Amerika'ya giderek onu başka bir kıza kaptırmıştır ve buna içten içe üzülmektedir.<br/><br/>Hani'nin kıza bakışına bir bakın ya, bir yandan<em> "Amaan çocuğun tapusu bende nasılsa!"</em> dese de onun fazlasıyla samimi hareketlerine sinir olmaktan kendini alamıyor. Kız da çok sinir bozucuydu ama<em> "Onunla ilk ben öpüştüm"</em> diyerek Hani'yi çıldırttı. Hani "Cheot kiss" dediğinde Seung Jo'nun bunu "Chuky" anlaması da çok komikti :) Bölüm oldukça eğlenceli olsa da sonu çok romantik bitti. Kızın aşağılamaları üzerine Hani sinirle Seung Jo'ya ne kadar bağlı olduğunu kıza haykırıyor ve Seung Jo da <em>"İşte bu yüzden onu seviyorum"</em> diyor o şımarığa. Bu çocuk bu bölümlerde çok tatlıydı amaa, oyş oyş diyorum :)<br/><br/><a href="http://masalevi.files.wordpress.com/2011/11/54581499.jpg"><img class="aligncenter size-full wp-image-981" title="54581499" src="http://masalevi.files.wordpress.com/2011/11/54581499.jpg" alt="" width="604" height="322" /></a><br/><br/><strong>Beşinci bölümde</strong> Seung Jo'nun çok çalışmasından, eve bile gelememesinden yakınıyor Hani, ona yemek yapıp götürüyor hatta. Burada da hemşirelerin dedikoduları çok komikti, karısının yanında asılıyorlar çocuğa: <em>"Gözündeki mor halkalara rağmen ne kadar muhteşem görünüyor"</em> :) İşte bu bölümde de Hani yapacağını yapıp Seung Jo'nun üzerine düşüyor ve çocuğun bacağı çatlıyor. Kızın <em>"Ölmee ne olur ölmee!"</em> diye sedyenin yanında koşturuşu çok komikti. "Ayağı çatladığı için kimse ölmez" diye azarlandı sonra doktor tarafından :) İşte şanslı bacımız bir de kocasının özel hemşiresi oluyor ama fırsat bu fırsat diye onun odasından çıkmıyor, çocuk bile bayıyor artık :) Neyse bu bölüm de güzel bitti, burada iyice anladım Seung Jo adam olmuş :)<br/><br/><a href="http://masalevi.files.wordpress.com/2011/11/87291855.jpg"><img class="aligncenter size-full wp-image-982" title="87291855" src="http://masalevi.files.wordpress.com/2011/11/87291855.jpg" alt="" width="604" height="324" /></a><br/><br/>Hep gülsün ki O :)<br/><br/><a href="http://masalevi.files.wordpress.com/2011/11/34916868.jpg"><img class="aligncenter size-full wp-image-983" title="34916868" src="http://masalevi.files.wordpress.com/2011/11/34916868.jpg" alt="" width="604" height="323" /></a><br/><br/><strong>Altıncı bölüm</strong> de favorilerimden. Korkun yayalar Hani ehliyet aldı diyorum sadece, hem de 8. denemesinde :) Ve ilk ehliyetli gününde Seung Jo'yu hastaneye bırakmak istiyor. Ama yukarıdaki resimdeki yüz ifadelerinden de belli olduğu gibi panik ve korku dolu bir yolculuk oluyor bu :) Çünkü Hani şeritten çıkıyor, direksiyonu hızlı kırıyor ve frene "çatt" diye basıyor. Üstüne üstük yolda eşarbı uçuyor ve bir ağaca takılıyor ve onu almaya çalışıyorlar :)<br/><br/><a href="http://masalevi.files.wordpress.com/2011/11/66840525.jpg"><img class="aligncenter size-full wp-image-984" title="66840525" src="http://masalevi.files.wordpress.com/2011/11/66840525.jpg" alt="" width="604" height="670" /></a><br/><br/>"<em>Ya kemiklerim kırılırsa!</em>" Komik kız :)<br/><br/>Bu bölümün de bitiş sahnesine bayıldım. Seung Jo:<em> "Emniyet kemerini tak, anahtarı çevir"</em> gibi direktifler veriyor Hani'ye ve araba birden geri geri gitmeye başlıyor, meğerse çekici gelmiş götürüyor bizimkileri :)<br/><br/><a href="http://masalevi.files.wordpress.com/2011/11/29941340.jpg"><img class="aligncenter size-full wp-image-985" title="29941340" src="http://masalevi.files.wordpress.com/2011/11/29941340.jpg" alt="" width="604" height="322" /></a><br/><br/><strong>Son bölüm</strong> herhalde en güzel bölümdü. Bu bölümde Hani'nin doğumgünü yaklaşıyor ve Seung Jo'nun o gün nöbeti var. Tesadüfen doğum günü olayını duyan Seung Jo: <em>"Doğum günün mü?"</em> deyince annesi espriyi patlatıyor: <em>"200 küsür IQ'n var hala karının en önemli gününü bile hatırlayamıyorsun!"</em> :) Fakat bunun üstüne bizim oduncuk diyor ki: <em>"Doğum gününün ne önemi var, her sene kutluyoruz zaten!"</em> Kocanızın size böyle bir şey söylediğini düşünün, Hani de sabırlı kız ya :) Ama çocuk gerçekten kadın ruhundan anlamıyor, ona göre fazla çocukça tüm bu sürprizler, balonlar falan.. Fakat sonra Hani'nin boynu bükük küçük Emrah hallerine üzülüyor ve ona doğumgünü sürprizi hazırlamaya karar veriyor. Tabi önce O günkü nöbetini birine devretmesi lazım. Bunun için de bir çocuğun tüm ödevlerini bir gecede sabahlayıp bitiriyor kuzucuk. Oyyşş!!!<br/><br/><a href="http://masalevi.files.wordpress.com/2011/11/91411188.jpg"><img class="aligncenter size-full wp-image-986" title="91411188" src="http://masalevi.files.wordpress.com/2011/11/91411188.jpg" alt="" width="604" height="254" /></a><br/><br/>Ve kalpli balonlarla süslü arabasını gören Seung Jo'nun yüzündeki ifade çok komikti:<em> "Resmen tüylerim ürperdi! Ah bu kızlar!"</em> Her ne kadar hamile teyzemiz sürprizi bozsa da o ezilmiş pasta ve sağlam kalan tek gülle Hani en romantik doğum gününü yaşadı bence. Ama ona yetmez, kız sevgiye aç kardeşim. Seung Jo'nun söylediği doğum günü şarkısında "Saranghanın Oh Hanii!" kısmını 5 kez tekrarlatmasından belli :)<br/><br/>Gördüğünüz gibi dizisini ne kadar beğenmediysem youtube bölümlerini o kadar çok sevdim bu dizinin. Çünkü başroldeki çocuğu ne kadar soğuk olsa da biraz olsun düşünceli, sevgi dolu biri yapmayı akıl etmişler sonunda. Ayrıca her bölümde farklı bir temanın olması da durağan olmasını önlemiş, ki dizisinde her bölüm aynı şeyler oluyordu. Her neyse ben bölümleri indirdim, dönüp dönüp izlerim bundan sonra. İzlemek isteyenler bölümleri <a href="http://yeppudaa.com/showthread.php?t=8966" target="_blank">şu</a> linkten indirebilirler. Hepinize Kim Hyun Joong dolu günler diliyorum.. (<a href="http://www.youtube.com/watch?v=DecmeXi86us" target="_blank">Lucky Guy</a> klibindeki gibi değil ama korkmayın^^)<br/><p style="text-align:center;">***</p><br/><em>Not: Resimler <a href="http://donnapie.wordpress.com/">http://donnapie.wordpress.com</a> bloğundan alınmıştır. </em>Masalevihttp://www.blogger.com/profile/10515972783309726195noreply@blogger.com16tag:blogger.com,1999:blog-4813448800769366033.post-63601681236699440922011-11-11T13:58:00.000-08:002011-12-04T11:36:39.233-08:00Misafir blogcu geldi haanım!<p style="text-align:center;"><em><strong>Hikaruivy yazısıyla bizlerle^^</strong></em></p><br/>Merhabalar. Ben hikaruivy. Masalevi'nin bloguna bugünlük misafir oluyorum. Öncelikle <a href="http://metropolgunlugu.blogspot.com/2011/11/misafir-ol-gel-bana.html" target="_blank">şu</a> yazıda bu mim'i bana paslayarak blogundaki kalbi kadar temiz bu sayfayı (ahahah :D ) bana ayırdığı için Masalcığıma teşekkürlerimi ileteyim. Sonra da Lee'ye çemkireyim: Nerden sardın başıma bu işi o'lum?? İnanın ki şu ana dek yaptığım mim'lerden beni en çok zorlayanı bu oldu. Ne yazsam ne yazsam diye düşünmekten bir hal oldum! Öyle ya, benden masal'a bir hatıra kalacak bu satırlar; öyle sıradan bir şeyle geçiştiremem. Hem benim tarzıma, hem de onun bloguna uygun bir yazı olmalı. Ne yazmalı ki şimdi?? Aklıma gelen hiçbir şeyi beğenemedim; hatta kuralların aksine "bana bir konu ver masal!" diye kızcağızın başının etini yedim! (Lisede de kompozisyon yazarken en nefret ettiğim şey "hadi herkes istediği konuda bir şeyler yazsın" denmesiydi: Konuyu bulmak için harcadığım zamanda iki tane yazı yazardım ben yav... :P) En sonunda Lafea sağolsun, onun da yardımıyla, bana özgü bir konudan bahsetmeye kadar verdim: İkisi bir arada, yani Amerika+Kore!<br/><br/>New York'un ne kadar kozmopolit bir şehir olduğunu bilirsiniz ("herıld yani hikaru, bu da laf mı şimdi" dediğinizi duyar gibiyim. Tamam yav vurmayın :P) Her milletten insanın yaşadığı, her birinin kendi ghetto’larını oluşturduğu bu şehirde, her ülkeyi hiç gitmeden gezmiş kadar olmak mümkündür: Yunanistan’ı mı merak ediyorsunuz? Astoria Avenue’ya bir uğrayın derim. Çin ve İtalya’nın komşu olduğu bir dünya mı hayal ediyorsunuz? Birbirini çevreleyen sokaklarıyla Chinatown ve Little Italy’deki İtalyan restoranları, Çin marketleri, yan yana dükkanları işleten çekik gözlü ve İtalyan aksanlı insanlar size bu keyfi büyük bir mutlulukla yaşatırlar! Böyle bir şehirde Koreli’lerin de kendilerine yer edinmemesi mümkün değildir elbet: Üstelik Kore mahallesi tam da Manhattan’ın göbeğinde, 32. Caddededir. Caddenin 5. Ve 6. Avenue’lar arasında kalan bölümü “Korea way” (Kore yolu) olarak anılır. New York'a yolu düşen ünlü Koreliler'in bile sıklıkla ziyaret ettiği (Song Joong Ki yakın zamanda burada görülmüştü mesela... böhüü...) bu mahalle, benim de sık sık uğradığım ve çok sevdiğim yerlerin başında geliyor.<br/><br/><a href="http://masalevi.files.wordpress.com/2011/11/korean_way1.jpg"><img class="aligncenter size-full wp-image-998" title="korean_way1" src="http://masalevi.files.wordpress.com/2011/11/korean_way1.jpg" alt="" width="604" height="453" /></a><br/><br/>Korea Way’de hem Koreli göçmenlere, hem de New York’lulara yönelik pek çok dükkan bulmak mümkün: Birçok Kore (ya da Japon) restoranı, kitapçılar, hediyelik eşya dükkanları, hatta Citibank’ın dışı Korece yazılarla dolu bir şubesi bile var burada. Ve elbette Koreliler'in olmazsa olmazı Karaoke barlar, Spa’lar, hatta bir de Kore müzesi bulunuyor. Ayrıca New York'ta pek bulamayacağınız türden Avrupai tarzda, muhteşem pastalar, tuzlu çörekler yapan "Paris Baguette Café" diye bir cafe de var. Sokaklardaki insanların çoğunluğu çekik gözlü. Yollarda İngilizce’den çok Korece işitiyorsunuz. Yine de şehrin ortası olması yönüyle çok da kendi içine kapalı bir bölge sayılmaz. Yani New Jersey - Paterson’daki Türk mahallesi için anlatılan, Amerikalı biri gelince “Abi turist geldi!” lafının duyulması hikâyesi burada mümkün değil :D Böyle bir şey için sanırım Queens’teki Kore mahallelerine gitmek gerekir -ki bu mahallelerde yaşayan toplam Koreli nüfusunun 230,000 civarı olduğu tahmin ediliyor... Yine de, Batı yakasındaki şehirlerin, örneğin Los Angeles ve San Francisco’nun sayıları milyonlarla ifade edilen Koreli göçmenlerine göre New York'taki bu sayı devede kulak kalıyor...<br/><br/>İşte size birkaç fotoğraf. Önce, birkaç genel görünüm:<br/><br/><a href="http://masalevi.files.wordpress.com/2011/11/korean_way2.jpg"><img class="aligncenter size-full wp-image-999" title="korean_way2" src="http://masalevi.files.wordpress.com/2011/11/korean_way2.jpg" alt="" width="604" height="453" /></a><br/><div><a href="http://masalevi.files.wordpress.com/2011/11/korean_way3.jpg"><img class="aligncenter size-full wp-image-1000" title="korean_way3" src="http://masalevi.files.wordpress.com/2011/11/korean_way3.jpg" alt="" width="604" height="453" /></a></div><br/>Aşağıda ise birkaç sokak enstantanesi görüyorsunuz. (İnsanların dikkatini çekmeden bu fotoğrafları çekmek benim için oldukça zordu! Iphone'u kendilerine doğrulttuğum zaman "noluyoruz?" bakışı atan insanları görünce utanıp telefonda bir şeyler arıyormuş gibi yaptığım çok oldu... :P )<br/><div><br/><div><a href="http://masalevi.files.wordpress.com/2011/11/korean_way4.jpg"><img class="aligncenter size-full wp-image-1001" title="korean_way4" src="http://masalevi.files.wordpress.com/2011/11/korean_way4.jpg" alt="" width="604" height="211" /></a></div><br/>Bu kısacık sokakta bile yemek yenecek çok yer var: Pek çoğu da Zagat adı verilen ölçüm standardına göre yüksek puan almış, gerçek Kore yemekleri yiyebileceğiniz yerler:<br/><div><img class="aligncenter size-full wp-image-1002" title="korean_way5" src="http://masalevi.files.wordpress.com/2011/11/korean_way5.jpg" alt="" width="604" height="189" /></div><br/>Korea way'de fast food Kore yemekleri satan bir kompleks de var ki, girip bir tabak yemek yemeden edemedim :P Yediğim yemeğin ismi "Teppanyaki chicken" (artı yanında lapa pirinç ve soğan çorbası...); aslında Japon yemeği ama bakmayın, Japonların kimchi'yi sahiplenip "kimuchi" ismiyle dünyaya tanıtması gibi Koreliler de Japon yemeklerini benimseyip Kore restoranlarında satmaktan imtina etmiyorlar!<br/><br/></div><br/><div><a href="http://masalevi.files.wordpress.com/2011/11/korean_way6.jpg"><img class="aligncenter size-full wp-image-1003" title="korean_way6" src="http://masalevi.files.wordpress.com/2011/11/korean_way6.jpg" alt="" width="604" height="164" /></a></div><br/>Bir kitapçıya girmeden gezimiz hiç biter mi? Harika Korece kitaplar satan, gıcır gıcır bir dükkandı burası. İngilizce yazılı manhwa'lar bulma umuduyla girdim; ama maalesef satmıyorlarmış :P Ben de Yoo Ah In'in yakın zamanda sinemalara gelmiş olan Wandeugi isimli filminin uyarlanmış olduğu kitap, sonracıma Jang Geun Suk'un posteri gibi tanıdık motiflerle eğlenip birkaç çıkartma ve kitap ayracı alarak bu güzel kitapçıdan ayrılmak zorunda kaldım.<br/><div><a href="http://masalevi.files.wordpress.com/2011/11/korean_way7.jpg"><img class="aligncenter size-full wp-image-1004" title="korean_way7" src="http://masalevi.files.wordpress.com/2011/11/korean_way7.jpg" alt="" width="604" height="152" /></a></div><br/>İşte New York'taki Kore mahallesinden izlenimlerim böyle. Şimdi sıra geldi bu mim'i paslamaya: Sevgili <a href="http://kaktuscicegi.wordpress.com/" target="_blank">kaktüsçiçeği</a> makinosev'im, bu defa da ben seni bloguma davet ediyorum. -Aynı gıcıklığı sana da yapma pahasına belirteyim ki- istediğin her konuda yazı yazabilirsin (Artık kendisi hakkında anlatmadığın bir şey kaldı mı bilmiyorum ama So Ji Sub'lı bir yazı bile olur; eniştemizin başımızın üzerinde yeri var :P). Merakla bekliyorum çingu ;)Masalevihttp://www.blogger.com/profile/10515972783309726195noreply@blogger.com17tag:blogger.com,1999:blog-4813448800769366033.post-77364623213044045912011-11-04T04:44:00.000-07:002011-12-04T11:36:38.913-08:00Gu Jun Pyo'nun Balık Kekinden Yemek İsteyenler^^<a href="http://masalevi.files.wordpress.com/2011/11/kkot9-035.jpg"><img class="aligncenter size-full wp-image-963" title="kkot9-035" src="http://masalevi.files.wordpress.com/2011/11/kkot9-035.jpg" alt="" width="604" height="332" /></a><br/><br/>En sevilen aktörler listesinde Gu Jun Pyo eminim ki herkesin en az ilk üçündedir. O öyle tatlı, öyle şapşal, öyle romantik bir karakterdir ki insana kendisini daha ilk bölümden sevdirir.. İşte ben de geçen günler dahilinde Boys Over Flowers'ı bilmem kaçıncı defa izlediğimde bu kuzunun yediği şu tuhaf şeyi merak ettiğimi fark ettim. Ufak bir araştırmanın ardından bu çubuklu şeyin genellikle sokak satıcıları tarafından satılan ve soju ile tüketilen<strong> "Eomuk"</strong> isimli bir yiyecek olduğunu öğrendim.. İngilizce ismi <strong>"Fish Cake"</strong>, yani ana maddesi balık..<br/><br/><img class="aligncenter size-full wp-image-964" title="Korean_snack-Eomukbar-01" src="http://masalevi.files.wordpress.com/2011/11/korean_snack-eomukbar-01.jpg" alt="" width="604" height="453" /><br/><br/>Kore'de <strong>eomuk</strong> malzemesi olarak beyaz etli balıkları tercih ediyorlar. Çoğunlukla mürekkep balığı kullanıyorlarmış. Diğer malzemeleri de genel olarak un, çeşitli yeşillikler ve baharatlar imiş. Bu yiyeceğin bir de sulu versiyonu var, baharatlı bir suyun içerisinde servis ediliyor eomuk, yemeği yeyip suyunu içiyor insanlar.<br/><br/>Neyse gelelim esas konumuzaa.. Ben de eomuk yapmayı denedim! Hem de çok güzel oldu, tarifini de sizlerle paylaşmasam olmaz şimdi :)<br/><br/><a href="http://masalevi.files.wordpress.com/2011/11/photo0653.jpg"><img class="aligncenter size-full wp-image-965" style="border-color:initial;border-style:initial;" title="Photo0653" src="http://masalevi.files.wordpress.com/2011/11/photo0653.jpg" alt="" width="604" height="453" /></a><br/><br/>Tabi bizim balık kekimiz birazcık Türk usulü oldu, o kadarını da kabul edin artık :) Neyse gelelim malzemelerimize..<br/><br/><strong>Malzemeler</strong><br/><br/>-İki adet palamut<em> (Ben sevdiğim için palamut kullandım. Siz başka beyaz etli bir balık kullanabilirsiniz.)</em><br/><br/>-Yeşil soğan<br/><br/>-Üç adet yumurta<br/><br/>-Maydanoz<br/><br/>-Un<br/><br/>-Tuz, karabiber, toz kırmızı biber,kuru nane<br/><br/>-Galete unu<br/><br/><strong>Yapılışı</strong><br/><br/>-Önce kılçıkları ayıklanan balıkları suda haşlıyoruz. Yalnızz!!! Palamutta inanılmaz çok kılçık vardı, ben epey vakit harcadım temizlemek için, siz de çok dikkat edin, kılçık kalmasın balıkta.<br/><br/>-Yeşil soğanı ve maydanozu ince ince doğruyoruz. Sonra haşlanan balıkları sudan çıkarıp soğutuyoruz, ki balık hemen haşlanıyor, 10 dakika falan yeterli. Balıkları ince ince doğrayıp derince bir kabın içine alıyoruz. Kaba yeşil soğan, maydanoz, bir yumurta, tuz, karabiber, toz biber, kuru nane ve un ekliyoruz. Ve tüm malzemeleri yoğurmaya başlıyoruz.<br/><br/>-Sonra elde ettiğimiz hamurdan parçalar koparıp parmak şeklini veriyoruz. Parmak şeklindeki hamurları önce kırdığımız yumurtaya sonra da galete ununa buluyoruz ve ısıttığımız yağda kızartıyoruz.<em> (Koreliler kızartırken susam yağı kullanıyor ama ben bulamadığım için ayçiçek yağı kullandım.) </em><br/><br/>-Vee <strong>Türk usulü eomuk</strong> servise hazır! Ben<em> "Gu Jun Pyo gibi çubukla yemek istiyorum"</em> diyeniniz varsa o hali de mevcut efendim buyrunuz :)<br/><br/><a href="http://masalevi.files.wordpress.com/2011/11/photo0655.jpg"><img class="aligncenter size-full wp-image-967" title="Photo0655" src="http://masalevi.files.wordpress.com/2011/11/photo0655.jpg" alt="" width="604" height="453" /></a><br/><br/>Ben çubuk olarak bildiğimiz chopsticklerden kullandım, bence orijinalinde de bunlar kullanılıyor :) Eomuklarımız piştikten sonra onları çubuğa taktım, çubukla pişirmesi zor olurdu çünkü.<br/><br/>Her ne kadar Türk usülü pişirmiş olsam da eomuk denen şeyin gerçekten lezzetli bir yiyecek olduğuna karar verdim. Yazımı bitirirken son olarak buradan güzel insan Lee Min Ho'ya sesleniyorum: Kuzucum, stalkerların olarak yediğini, içtiğini her bir şeyini takip ediyoruz, ama korkma sasaeng* değiliz, sadece seni seviyoruz.. Değil mi gençler :)<br/><br/>Hepimize afiyet olsun^^<br/><p style="text-align:center;">***</p><br/><em>*Sasaeng: Hayranı oldukları idolün her hareketini 7/24 takip eden takıntılı hayranlar.</em>Masalevihttp://www.blogger.com/profile/10515972783309726195noreply@blogger.com23tag:blogger.com,1999:blog-4813448800769366033.post-62792356528305077312011-10-23T08:14:00.000-07:002011-11-04T16:20:38.293-07:00Memory in Ft Island ve Heartache Etkisi..<a href="http://masalevi.files.wordpress.com/2011/10/ft.jpg"><img class="aligncenter size-full wp-image-941" title="ft" src="http://masalevi.files.wordpress.com/2011/10/ft.jpg" alt="" width="479" height="300" /></a><br/><br/>Yurt dışı etkinliklerine biraz olsun ara verip Kore'deki hayranlarının gönlünü almak isteyen grubumuz mini bir albümle dönüş yaptılar sonunda. (Türkiye'deki bu zavallı hayranları da Korece albüm aşıyla yanıp tutuşuyordu ama neyse, benim de gönlümü aldılar işte ben öyle farz ediyorum :) ) Gerçi yıllardır göremediğim için tam albüm özlemiyle gün sayıyordum ama bu da bir şey :) 4 ayda bir böyle bir albüm gelsin ben razıyım, halimden memnunum kısacası :)<br/><br/>Bu albüm diğerlerinden farklı, sadece cover parçalardan oluşuyor. Ben hep diyordum şarkıların bir de Hong Gi versiyonu olmalı diye sesimi duydular sonunda :) 80'lerin, 90'ların şarkıları yeniden yorumlanmış, çok da güzel olmuş, Hong Gi ve Jae Jin harika iş çıkarmışlar yine, tüm şarkıları tükettim şimdiden.. Ama ama.. Bir <strong>Heartache</strong> var ki of of beni benden aldı kısaca..<br/><br/><strong>1- HEARTACHE</strong><br/><br/><object height="350" width="425"><br/> <param name="movie" value="http://www.youtube.com/v/9NX9Q7_IrXI&feature=results_video&playnext=1&list=PL7789A6569D9D4A57"><br/> <param name="wmode" value="transparent"><br/> <embed src="http://www.youtube.com/v/9NX9Q7_IrXI&feature=results_video&playnext=1&list=PL7789A6569D9D4A57;rel=0" type="application/x-shockwave-flash" wmode="transparent" height="350" width="425"><br/> </object><br/><br/>Böyle güzel, böyle duygusal bir parça olamaz, dinlediğim an vuruldum, sadece gitar ve Hong Gi'nin sesi.. Gözlerini kapatıp saatlerce dinleyebilir bu şarkıyı insan.. Bir de şarkının 2. kısmında Hong Gi'nin söylediği kısımları Jae Jin'in söylesi çok güzel olmuş, çocuğun sesi duygusal şarkı söylemeye meyilli zaten, olmuş kısaca bu iş :) Haftalardır defalarca dinleye dinleye şarkıyı tükettim diyebilirim, hikayemin yeni bölümünde de kullandım, daha da çok yerde kullanılır, o potansiyel var bu şarkıda :)<br/><br/>Kısaca albümdeki favorim <strong>Heartache</strong>'dir.. Bu şarkıyı bize armağan ettiği için bizim minik oğlana teşekkür edip sıradaki şarkıya geçebilirim. Bu arada şarkının aslını da merak ettim ve üşenmeyip buldum.. Aslı da güzelmiş bence, ben sevdim.. Buyrunuz efendim :)<br/><br/><strong>Heartache 1995 versiyonu:</strong><br/><br/><object height="350" width="425"><br/> <param name="movie" value="http://www.youtube.com/v/4l2eaKxROuQ&list=FLd-jE26Lwy1ohk5_9tL1O7g&index=4"><br/> <param name="wmode" value="transparent"><br/> <embed src="http://www.youtube.com/v/4l2eaKxROuQ&list=FLd-jE26Lwy1ohk5_9tL1O7g&index=4;rel=0" type="application/x-shockwave-flash" wmode="transparent" height="350" width="425"><br/> </object><br/><br/> <br/><br/><strong>2- LIKE THE BIRDS</strong><br/><br/><object height="350" width="425"><br/> <param name="movie" value="http://www.youtube.com/v/RGOQ7FhdBS4"><br/> <param name="wmode" value="transparent"><br/> <embed src="http://www.youtube.com/v/RGOQ7FhdBS4;rel=0" type="application/x-shockwave-flash" wmode="transparent" height="350" width="425"><br/> </object><br/><br/><strong>Like the Birds</strong> çıkış parçamız. Klibini daha albüm çıkmadan önce çok merak etmiştim. Hani şu klipteki jipin sahibiyle ilgili haberler falan çıkmıştı. Ben klibin senaryosu değişir demiştim ama değişmemiş, yine jip vardı klipte ve yine 5 genç jipin tepesindelerdi. Onları gördükçe gülmekten kendimi alamadım, hala da alamıyorum. Neyse bu kadar dedikodu yeter, klip gayet güzel olmuş, Hong Gi kahküllü saçlarıyla iyiydi, fena değildi yani.<strong> (Bu arada hallyu star saçından sonra kahküllü saç modası mı baş gösterdi Kore'de, Jang Geun Suk da benzer saç modeliyle karşıma çıkıyor her yerde. Fena model değil ama bence erkeklere o kadar da gitmiyor..)</strong><br/><br/>Neyse, klibin felaketi ödülünü Jae Jin yine kimseye kaptırmıyor sağ olsun. O saçlar, Rabbim!!! Yorum bile yapamıyorum, yorum sizin sayın okur :)<br/><br/>Şarkı da güzel, tam Ft Island tarzı bir cover olmuş, <strong>I Hope</strong>,<strong> Hello Hello</strong> tarzına yakın bir şarkıya dönüşmüş<strong> Like the Birds</strong>. Bu şarkının da orijinali nasıldı efendim çok merak ettim diyeniniz varsa buyrunuz :)<br/><br/><strong>Like the Birds 1988 versiyonu:</strong><br/><br/><object height="350" width="425"><br/> <param name="movie" value="http://www.youtube.com/v/ZEBCpHlcxO4&list=FLd-jE26Lwy1ohk5_9tL1O7g&index=3"><br/> <param name="wmode" value="transparent"><br/> <embed src="http://www.youtube.com/v/ZEBCpHlcxO4&list=FLd-jE26Lwy1ohk5_9tL1O7g&index=3;rel=0" type="application/x-shockwave-flash" wmode="transparent" height="350" width="425"><br/> </object><br/><br/>Diğer 3 şarkı da yavaş şarkılardan oluşuyor, albüm slow ağırlıklı olmuş bu sefer. Ama ben Hong Gi'nin sesini yavaş şarkılarda daha çok sevdiğim için bana göre hiç sorun yok :) Bir de Jae Jin işin içine girince şahane şarkılar çıkmış ortaya, buyrunuz efendim, kulaklarımızın pası silinsin :)<br/><br/><strong>3- EVEN YOU TEARS</strong><br/><br/><object height="350" width="425"><br/> <param name="movie" value="http://www.youtube.com/v/iDG939LmnEA&feature=related"><br/> <param name="wmode" value="transparent"><br/> <embed src="http://www.youtube.com/v/iDG939LmnEA&feature=related;rel=0" type="application/x-shockwave-flash" wmode="transparent" height="350" width="425"><br/> </object><br/><br/><strong>4- NOT A TRUE GOODBYE</strong><br/><br/><object height="350" width="425"><br/> <param name="movie" value="http://www.youtube.com/v/oXuRIOIkwUA"><br/> <param name="wmode" value="transparent"><br/> <embed src="http://www.youtube.com/v/oXuRIOIkwUA;rel=0" type="application/x-shockwave-flash" wmode="transparent" height="350" width="425"><br/> </object><br/><br/><strong>5- THAT PERSON IN SHINSADONG</strong><br/><br/><object height="350" width="425"><br/> <param name="movie" value="http://www.youtube.com/v/13E6XjzCmb8&feature=related"><br/> <param name="wmode" value="transparent"><br/> <embed src="http://www.youtube.com/v/13E6XjzCmb8&feature=related;rel=0" type="application/x-shockwave-flash" wmode="transparent" height="350" width="425"><br/> </object><br/><br/><strong>Not a True Goodbye</strong> da favorilerimden..<strong> Memory in Ft Island</strong>'ı dinleyin dinletin diyorum son olarak, hatta sadece ben demiyorum Yong Hwa da öyle diyor, onu kırmak olmaz şimdi değil mi ama :)<br/><br/> <br/><br/><a href="http://masalevi.files.wordpress.com/2011/10/20111013_jungyonghwa_1.jpg"><img class="aligncenter size-full wp-image-946" title="20111013_jungyonghwa_1" src="http://masalevi.files.wordpress.com/2011/10/20111013_jungyonghwa_1.jpg" alt="" width="604" height="453" /></a>Masalevihttp://www.blogger.com/profile/10515972783309726195noreply@blogger.com18tag:blogger.com,1999:blog-4813448800769366033.post-53625379607845472542011-10-17T02:23:00.000-07:002011-11-04T16:20:38.164-07:00Emergency: Aranan Kim Bum Filmi..<a href="http://masalevi.files.wordpress.com/2011/10/bisang_30.jpg"><img class="aligncenter size-full wp-image-929" title="bisang_30" src="http://masalevi.files.wordpress.com/2011/10/bisang_30.jpg" alt="" width="475" height="680" /></a><br/><br/>Kim Bum'u ilk olarak <strong>Boys Over Flowers</strong>'da izledim ve tek kelimeyle bayıldım.. Rolü, karakteri öyle ahım şahım bir şey değildi bilirsiniz ama sempatisi, tatlılığı, yakışıklılığı falan acayip göz dolduruyordu, kısaca sevdirdi kendisini. Daha sonra DVD alırken gözüme takılan "<strong>Death Bell</strong>"i alıp izledim, orada daha çocukmuş Kim Bum, şaşırmıştım onun o çocuksu hallerine :) Daha sonra çocuğun yeni filminin vizyona girdiğini, hem de başrolde olduğunu öğrenince filmi indirmek istemiş ama hiçbir yerde alt yazısını bulamamıştım. Geçen gün sevgili <a href="http://kaktuscicegi.wordpress.com/2011/10/10/sinema-gunlugu-baby-and-me-ve-emergency/" target="_blank">Makino</a>'nun bloğunda bu filmden bahsettiğini görünce hemen indirip izledim, yoksa aklıma geleceği yoktu demek ki :)<br/><br/>Önce filmin konusundan bahsedeyim, Si Bum aktör olma hayaliyle yaşayan, figüranlık yapan bir gençtir. Arkadaşıyla birlikte bir benzincide çalışmaktadırlar. Bu ikilinin bar sahibi bir bir abileri vardır ve arada sırada o barda takılmaktadırlar. Yine oraya gittikleri bir gün Si Bum dans pistinde ağlayan Su Kyoung'u görür ve ona hemen aşık olur, daha sonra da bir şekilde tanışırlar. Fakat Si Bum tanışma pahasına bar sahibinin düşmanlarını kızdırmıştır, bu adamlar başına çok bela olacaktır.. Su Kyoung ise babasından nefret etmektedir, bir gün babasıyla deniz kenarına giderler ve kız kumsalda ağır yaralanmış olarak bulunur Si Bum tarafından. Kızın ameliyat masraflarını ödemek için hırsızlık yapan Si Bum bakalım bu yaptığının cezasını nasıl ödeyecektir ve Su Kyoung'a neler olacaktır?<br/><br/><a href="http://masalevi.files.wordpress.com/2011/10/800px-emergency-01.jpg"><img class="aligncenter size-full wp-image-930" title="800px-Emergency-01" src="http://masalevi.files.wordpress.com/2011/10/800px-emergency-01.jpg" alt="" width="604" height="403" /></a><br/><br/><strong>Spoiler'sız</strong> yorumuma gelirsek, film biraz karmaşık. Daha doğrusu sahneler arası geçişler çok çabuk oluyor ve insan "Aaa, burası da neresi? Ee biraz önce kumsalda değil miydi bunlar?" falan diyor.. Kişi o sahnelerin birbiriyle bağlantısını çözebildiği an filmi de çözdüğünü hissediyor, kısaca izleyicinin anlamasını bekliyor, izleyene bir şeyler sunmuyor filmimiz :) Böyle ortaya ufak ufak ipuçları serpiştirilseydi, flashbackler daha basit bir sıra ile verilseydi sürükleyici bir film bile denebilirdi Emergency için.. Yine de filmi sevdim ben, Makino'nun uyarıları sayesinde dört gözle izlediğim için kaçırdığım nokta pek olmadı sanırım, teşekkürler çingu :)<br/><br/><a href="http://masalevi.files.wordpress.com/2011/10/800px-emergency-13.jpg"><img class="aligncenter size-full wp-image-931" title="800px-Emergency-13" src="http://masalevi.files.wordpress.com/2011/10/800px-emergency-13.jpg" alt="" width="604" height="403" /></a><br/><br/>Oyunculuk konusuna gelirsek, Kim Bum 10 numara bir oyunculuk sergiledi filmde. Dövüş sahnelerinde, dramatik sahnelerde ve filmin gidişatında önümüze çıkan her türlü karmaşık sahnede oyunculuğunu konuşturdu, onu bu filmde çok beğendim ben.. Üstüne üstük yaşıtım olsa da onun jigolo olması fikri hoşuma da gitti denebilir, ehe ehe :) Filmde daha sonra Si Bum'un patronu rolündeki Bae Soo Bin de ağır abi rolünün altından kalkmış, o kaslı ve seksi halleriyle filme de renk katmış sağolsun :)<br/><br/><a href="http://masalevi.files.wordpress.com/2011/10/800px-emergency-04.jpg"><img class="aligncenter size-full wp-image-932" title="800px-Emergency-04" src="http://masalevi.files.wordpress.com/2011/10/800px-emergency-04.jpg" alt="" width="604" height="403" /></a><br/><br/>Biraz da filmden aklımda kalanlardan bahsedeyim, burada<strong> SPOILER</strong> vereceğim efendim, bilginize :)<br/><br/>Bir sahnede Si Bum yine zengin kadınlardan biriyle takılıyordu, kadının kadehine içki doldurdu, kadın içkiyi çocuğun yüzüne fırlattı, çocuk yine doldurdu, kadın yine fırlattı.. Ben tamam dedim çocuk şişeyi kadının kafasına boşaltacak, ama O tam tersi kadının önünde diz çöküp şişeyi kendi kafasından aşağı boşalttı ve elindeki çakmağı yakıp şöyle dedi:<br/><br/><strong>"Sahip olduğum tek şey kemiklerimi saran bedenim.. Ama.. Korumam gereken biri var.. Onu korumak hayatıma mal olsa bile.."</strong><br/><br/>Daha sonra çakmağı yakılı halde kadının önüne bıraktı.. Burada gözüme öyle tatlı göründü ki, ay senin korumalığını sevsinler demek geldi içimden.. Ama bu sahneden sonra kadın ne dedi neler oldu gösterilmedi, sahnelerin böyle çat diye kesilmesi çok fenaydı.. Neyse, bu arada bu Si Bum'a öylesine para için mi jigololuk yaptırıyorlar yoksa kadınlardan bilgi mi sızdırıyor, sızdırıyorsa ne bilgisi sızdırıyor bu kısmı anlamadım ben. Anlayan varsa sevabına açıklasın :)<br/><br/>Bir diğer sahnede de Si Bum hasta kız arkadaşıyla konuşuyordu:<br/><br/><strong>"Su Kyoung.. Seni ilk gördüğümde dans pistinde ağlıyordun. Sanırım bunu görebilen tek kişi bendim. Sebebini biliyor musun? İnsan yalnızsa başkalarındaki yalnızlığı görmesi kolaydır. O kalabalıkta ikimiz de yapayalnızdık. Başlarda seni anlayamadım. Ama seni tanıyınca yaralı biri olduğunu fark ettim. Başından beri aynıydık biz. Korkma.. Hep yanında olacağım.. Bundan sonra hiç yalnız kalmayalım.. Bir daha birbirimizden ayrı kalmayalım.. Sen iyileşene kadar seni bekleyeceğim.. Canım yansa bile seni beklemeye devam edeceğim.. Çünkü seni seviyorum.."</strong><br/><br/>Bu replikleri öyle çok sevdim ki kesmeye kıyamadan üşenmeyip hepsini yazdım.. İki yalnız insanın kalabalıkta birbirini bulması fikri çok hoş, çok romantik değil mi? Sen ağladığında seni sadece tek bir kişinin fark etmesi, acını hissetmesi, paylaşmak istemesi.. Aah iyice duygusala bağladım, neyse Kim Bum bebeğim burada da çok tatlıydın, ne olacak senin bu tatlı romantik çocuk hallerin bilemiyorum artık :)<br/><br/><a href="http://masalevi.files.wordpress.com/2011/10/800px-emergency-02.jpg"><img class="aligncenter size-full wp-image-933" title="800px-Emergency-02" src="http://masalevi.files.wordpress.com/2011/10/800px-emergency-02.jpg" alt="" width="604" height="403" /></a><br/><br/>Son olarak Si Bum'un kız arkadaşını her ziyaret ettiğinde ona hayali aktörlük maceralarını anlatması çok hoştu, kurduğu hayal dünyasına kızı da soktu, ona gerçekleri anlatamazdı tabi.. İyi bir aktör olabilirdi oysa ki, filmin sonundaki dövüş sahnesini de göz önünde bulundurursak hele..<br/><br/>Benden bu kadar.. Kim Bum'a dair sevdiğiniz dizi film varsa tavsiye almak isterim.. Filmin güzel mi güzel müziğiyle bitiriyorum yazımı, herkese iyi dinlemeler..<br/><br/><object height="350" width="425"><br/> <param name="movie" value="http://www.youtube.com/v/9MlXmoKYxiQ"><br/> <param name="wmode" value="transparent"><br/> <embed src="http://www.youtube.com/v/9MlXmoKYxiQ;rel=0" type="application/x-shockwave-flash" wmode="transparent" height="350" width="425"><br/> </object>Masalevihttp://www.blogger.com/profile/10515972783309726195noreply@blogger.com8tag:blogger.com,1999:blog-4813448800769366033.post-77359811903562068032011-10-14T09:35:00.000-07:002011-11-04T16:20:38.017-07:00Noriko Goes To Seoul: 90 Dakikalık Mini Drama^^<a href="http://masalevi.files.wordpress.com/2011/10/norikogoes.jpg"><img class="aligncenter size-full wp-image-916" title="norikogoes" src="http://masalevi.files.wordpress.com/2011/10/norikogoes.jpg" alt="" width="500" height="707" /></a><br/><br/>Yine bir Hong Gi ve mini dizisi yazısı ile karşınızdayım sayın okuyucular :) Dizinin yayınlanacağı haberini <a href="http://masalevi.wordpress.com/2011/08/10/iki-guzel-haber-lee-hong-gi-ve-jang-geun-suk-yeni-dizilerle-geliyorlar/" target="_blank">şu</a> yazımda haber vermiştim. Choseok Bayramı süresince yayınlandı NGTS. Toplamda 90 dakikacık olduğu için de tarafımdan bir çırpıda izleniverdi :) Minik, sempatik tam Hong Gi'den beklediğim gibi bir dizi olmuş, bir buçuk saat eğlenip Hong Gi'nin çıplak sesinden birkaç şarkı dinlemek için birebir :)<br/><br/>Dizimizin konusundan bahsedelim önce, Mori Noriko kocası ve liseye giden kızıyla birlikte yaşayan bir ev kadınıdır. Akciğerinde tümör vardır fakat o bunu ailesinden gizlemektedir. Bunların dışında kendisi ünlü şarkıcı Kim Hyun Jae'nin çok büyük bir hayranıdır. Kızı Miyuki ise okulda yaşadığı sorunlar yüzünden zor günler geçirmekte, annesi bu duruma çok üzülmektedir. Bir gün kızıyla konuşmaya çalışan kadın aldığı cevapla yıkılır: "Ben de senin gibi evde dizi izleyip ünlü şarkıcıları takip edeceğim.." demiştir kız. Noriko kızına aslında öyle bir kadın olmadığını, insanın isterse her şeyi başarabileceğini göstermek için bavulunu toplar ve Kore'ye, müzik yarışması elemelerine doğru yol alır.. Tabi Korecesi çok kötüdür ve sesi de yeterince iyi değildir, fakat kadının azmini gören jüri ona bir şans tanır.. Bir dahaki elemelere kadar çok çalışması gereken Noriko adaylar arasında muhteşem sesi olan küçük bir çocukla tanışır ve ondan kendisine ders vermesini ister. Bakalım Min Ha bu teklifi kabul edecek mi ve Noriko o günden sonra neler yaşayacak?<br/><br/>Bu kadar uzak yorum yeter, şimdi sıra geldi sıcak yorumlarıma :) Dizide gözüme neler takıldı onlardan bahsedeyim, yalnız <strong>SPOILER!!!</strong> diyorum, uyarmadan geçmiyorum :)<br/><br/><strong>!!SPOILER!!</strong><br/><br/><a href="http://masalevi.files.wordpress.com/2011/10/tumblr_lqvzqackvx1qauajd.jpg"><img class="alignleft size-medium wp-image-917" title="tumblr_lqvzqacKvX1qauajd" src="http://masalevi.files.wordpress.com/2011/10/tumblr_lqvzqackvx1qauajd.jpg?w=224" alt="" width="224" height="300" /></a>Öncelikle Hong Gi'nin oyunculuğundan bahsedeyim birazcık, <a href="http://masalevi.wordpress.com/2011/08/05/muscle-girl-hong-giden-mini-bir-drama/" target="_blank">Muscle Girl</a>'de çok saf, iyi bir çocukcağızı oynuyordu, burada ise anne babasını kaybettikten sonra sorunlar yaşayan, hala ergenlikten çıkamamış, umudunu kaybetmek üzere olan bir genci canlandırdı. Ben oyunculuğunu beğendim aslında, tatlı sempatik çocuk yerine farklı kimliklerle kamera karşısına geçmesinden yanayım zaten, bence daha da değişik roller seçmeli kendine bundan sonra da :)<br/><br/>Noriko adlı hatun kişi ise gerçekten sempatik bir kadındı, ben kendisini sevdim. Masum yüzü, hüzünlü halleriyle insan kendini sevdiriyordu. Tarzını da çok sevdim, kadın yaşını falan da kesinlikle göstermiyor, aah bu Japon kadınların yaşlanmaması sorunsalı ne acayip şey :)<br/><br/><a href="http://masalevi.files.wordpress.com/2011/10/fullsizephoto193209.jpg"><img class="alignright size-medium wp-image-919" title="fullsizephoto193209" src="http://masalevi.files.wordpress.com/2011/10/fullsizephoto193209.jpg?w=300" alt="" width="300" height="199" /></a>Min Ha ile Noriko arasındaki anne-oğul ilişkisi çok güzeldi. Anne babası olmadığı için çevresi tarafından aşağılanan Min Ha 'nın koruyucusu oldu Noriko. Bir sahnede, Min Ha ile kavga eden bir çocuk annesini getirmişti şikayete, ay ne güldüm bu sahnede de. Koskoca insan kavga edip de annesini çağırır mi hiç? Ben 5 yaşındayken falan anneme şikayet ederdim "Şu bana vurdu ühühü" diye :) Neyse işte şikayete gelen kadın saydırıyor Min Ha'ya, işte benim oğlum çok değerli de sen kimsin de falan.. Tabi Noriko sonunda dayanamıyor ve patlıyor: <strong>"Bizim Min Ha'mız da çok değerli bir evlattır tamam mı???"</strong> Min Ha bile kadının böyle çığlıklarla kendisini savunmasına çok şaşırmıştı: "Bu sesini şarkı söylerken de kullansana ya.." demişti gülümseyerek :) Bu günden sonra ikilinin ilişkisi değişik bir sürece giriyor zaten :) Kadının kanser olduğunu öğrendiğinde Min Ha'nın başında ağladığı sahne de çok güzeldi. Kadının Hyun Jae yüzünden Kore'ye geldiğini sandığı için: "Hyun Chan çok mu önemli, evine gidip ameliyat olsana!" diye azarlıyordu onu.. Onun Hyun Chan'ı kıskanması da ayrı bir komediydi zaten :)<br/><br/>Son sahnede Hyun Jae'nin jüride olmadığını öğrenip üzülüyordu Noriko, tabi bizim kıskanç Min Ha da bozuluyor buna.<br/><br/><strong>-Hocan burada ya, Kim Hyun Jae'ye ihtiyacın mı var?</strong><br/><br/><strong>-Evet..</strong><br/><br/><strong>-Hey hey! Senin için şarkı yazdım, yorulmak nedir bilmeden sana müzik dersleri verdim, seninle kıyafet almaya gittim, seni hastaneye götürdüm ve sen hala Hyun Jae'yi bana tercih ediyorsun öyle mi?</strong><br/><br/>Bu diyalog çok komikti, ikisi de güldü zaten bu sözlerin üzerine.. Kadın ne yapsın idolünü seviyor işte, Japonya'da bir fan kulüpleri bile var, kadınlar oturup Korece çalışıyorlardı :) Yalnız Noriko Koreli ünlüleri bayağı seviyordu, alışveriş yaparken billboardda Jang Geun Suk'u görüp: "Geun Chaaan!!" diye bağırarak koştuğu sahnede çok gülmüştüm ben :)<br/><br/><a href="http://masalevi.files.wordpress.com/2011/10/tumblr_lqvzawnevo1qauajd.jpg"><img class="aligncenter size-full wp-image-920" title="tumblr_lqvzawNEvo1qauajd" src="http://masalevi.files.wordpress.com/2011/10/tumblr_lqvzawnevo1qauajd.jpg" alt="" width="500" height="333" /></a><br/><br/>Bu kadar Noriko yeter, Min Ha'dan bahsedeyim biraz da, bi kere böylesine güzel sesi olan bir çocuğun sırf şarkı sözünü unuttuğu için yarışmadan elenmesi çok saçmaydı, bir anlık unutkanlıkla böyle bir yetenek çöpe atılır mı hiç? Neyse böylesi iyi oldu aslında, böylece bizimki Island (bildiğimiz Ft Island) grubunun solisti oldu, sonunda da albümleri gösterildi teker teker, Beautiful Journey, Return.. Çok güzellerdi :) Tabi her şey Noriko sayesinde oldu, yoksa bizim oğlan fabrikada çalışmaya karar vermişti bile :)<br/><br/><a href="http://masalevi.files.wordpress.com/2011/10/lee_hongki_shares_a_teaser_for_noriko_goes_to_seoul__08092011235226.jpg"><img class="aligncenter size-full wp-image-921" title="Lee_Hongki_shares_a_teaser_for_Noriko_Goes_to_Seoul__08092011235226" src="http://masalevi.files.wordpress.com/2011/10/lee_hongki_shares_a_teaser_for_noriko_goes_to_seoul__08092011235226.jpg" alt="" width="500" height="375" /></a><br/><br/>Dizinin sonunu sevdim ben, Min Ha'nın havalı leopar idol kıyafetleri içinde Noriko'yu ziyaret etmesi güzeldi, bizimki tamamen Hong Gi olmuştu, tuhaf tarzı, küpeleri falan :) Son sahnedeki diyaloglarını da çok sevdim:<br/><br/><strong>-Daha da yakışıklı olmuşsun hocam, ama hala Hyun Chan kadar değil..</strong><br/><br/><strong>"Hyun Chan? Sen hala Hyun Chan'ı mı sayıklıyorsun? Bugünlerde yükselen trend Min Chan oysa ki :) "</strong><br/><br/>Ve Hong Gi'nin buradaki ifadeleri, oy oy oy :) Sevimli şey :)<br/><br/>Yalnızz.. Bir kere sarılırdı insan sonunda yahu.. Bu Uzak doğu insanının uzaklığı çok fena, biz Akdenizliler onları asla anlayamayacağız :)<br/><br/>Benden bu kadar.. Son olarak Hong Gi'nin elemelerde gitarıyla söylediği iki minik şarkıyla bitireceğim yazımı.. Biri <strong>I am Happy </strong>diğeri <strong>Don Quixote Song. </strong>İnsan biraz daha söylerdi be çocuk, bunlar yetmedi bilesin, diğer dizi ve filmlerde uzuuun uzun OST'lar bekliyoruz senden ona göre :) Haydi herkese iyi dinlemeler :)<br/><br/><object height="350" width="425"><br/> <param name="movie" value="http://www.youtube.com/v/JQR0elYrenI"><br/> <param name="wmode" value="transparent"><br/> <embed src="http://www.youtube.com/v/JQR0elYrenI;rel=0" type="application/x-shockwave-flash" wmode="transparent" height="350" width="425"><br/> </object><br/><br/> <br/><br/><object height="350" width="425"><br/> <param name="movie" value="http://www.youtube.com/v/uzLVwf_N_hE&feature=related"><br/> <param name="wmode" value="transparent"><br/> <embed src="http://www.youtube.com/v/uzLVwf_N_hE&feature=related;rel=0" type="application/x-shockwave-flash" wmode="transparent" height="350" width="425"><br/> </object>Masalevihttp://www.blogger.com/profile/10515972783309726195noreply@blogger.com9tag:blogger.com,1999:blog-4813448800769366033.post-91486084785103875822011-10-10T06:35:00.000-07:002011-11-04T16:20:37.713-07:00Turn Left Turn Right: Bana bir mucize veremez misin?<a href="http://masalevi.files.wordpress.com/2011/09/turn-left-turn-right-60968.jpg"><img class="aligncenter size-full wp-image-897" title="turn-left-turn-right-60968" src="http://masalevi.files.wordpress.com/2011/09/turn-left-turn-right-60968.jpg" alt="" width="604" height="453" /></a><br/><br/>Bu filmi <a href="http://lafea.byethost10.com/wordpress/2009/06/06/turn-right-turn-left-saga-don-sola-don/" target="_blank">La Fea</a>, <a href="http://astreatlas.wordpress.com/2011/08/07/turn-left-turn-right-ya-ask-tesadufleri-sevmiyorsa/" target="_blank">Astrea</a>,<a href="http://winpohu.wordpress.com/2011/08/10/tesaduf-mu-o-da-nedir/" target="_blank"> Winpohu</a> gibi birçok arkadaşımın bloglarında okumuş çok merak etmiştim.. Ama uzun zaman izlemedim, malum Kore ve Japon filmleri dışında Uzak doğu filmleri izlemiyorum pek, Çince çok itici geliyor bana.. Ama bu film izlenirmiş gerçekten, her dilde izlemeye değer yani..<br/><br/>Bazı filmler vardır hani dinlendirir insanı, bittiğinde "Aa niye bitti ki şimdi?" der insan dudaklarını büküp.. Turn Left Turn Right da öyle bir film işte.. İzlerken dinlendim resmen, tüm sinirim sıkıntım yok oldu, uçtu gitti :)<br/><br/>Filmin konusundan bahsedeyim önce, film karakterlerimizin ismi filmde mevcut değil, yani mevcutsa da ben kaçırmışımdır ama isimlerini hiç duymadım.. Karakterlerimizden biri meslektaşım çevirmen, diğeri de kemancı.. İkisi de yaptıkları işi çok seven ama bir türlü iş bulamayan şanssız kimselerden.. Paralel hayat kavramına inanır mısınız bilmiyorum ama kahramanlarımız da paralel hayatlar yaşıyorlar, yani yaşamlarının tüm seyri aynı çizgide gidiyor, hep aynı şeyleri yaşıyorlar, aynı sokaktan aynı anda geçiyorlar.. Fakat bir türlü karşılaşamıyorlar, çünkü biri sağa gidiyor biri sola :(<br/><br/>Filmi baştan sona çok sevdim, ana karakterlerin o ağırbaşlı, sakin hallerinin tam tersi ikiliden hoşlanan doktor ve garson karakterlerinin o tuhaf, heyecanlı, komik hareketleri filme ayrı bir hava vermişti. Özellikle garson kızımızın bağıra çağıra Çince konuşması beni benden aldı, başka bir film olsa tahammül edemezdim sanırım :)<br/><br/>Şimdi filmden sevdiğim birkaç sahneden bahsetmek istiyorum^^<br/><br/><strong>Spoiler Alert!!!</strong><br/><br/>Öncelikle kemancı başımın tacı sen nasıl tatlı bir insansın ya..Takeshi Kaneshiro'nun bu kadar yakışıklı olmasının nedeni bir taraftan Japon olmasından kaynaklanıyor sanırım :) (Detaylı bilgi için <a href="http://lafeablog.net/2009/07/05/takashi-kaneshiro/" target="_blank">buyrunuz</a> :) ) Filmdeki sessiz, romantik hallerine bayıldım, kızın kağıtları suya düştüğünde paçalarını kıvırıp hemen suya girmesi falan çok tatlıydı. Bu tatlı halleriyle daha sonra garson kızımızı bile reddedemedi onca zaman, sanatçı ruhlu insan işte :)<br/><br/>Çevirmen kızımızın korku romanları çevirdiğinde korkudan ölmesi de komikti, onu anladım.. Ben de tıbbi metinler çevirdiğimde hasta olurum mesela, insan etkileniyor.. Korku romanı çevirsem korkar mıyım merak ettim şimdi :)<br/><br/>İkilinin ellerindeki bozulmuş telefon numaralarıyla bile aynı yerleri aramalarına bayıldım, insan "Bu kadar da olmaz" diyor izleyince.. Hele Fast Food 88'i de aynı anda arayıp aynı şeyleri sipariş etmeleri :)<br/><br/>Film boyunca birbirlerini okul numaralarıyla anmaları da çok tatlıydı. Böyle isimsiz karakterlerin olduğu filmler bana hep gizemli gelir, mesela My Sassy Girl.. Oradaki kızın ismi neden yok hala anlamış değilim.. Neyse çiftimiz her yanlış numarada "73.... orada mı" diye soruyordu. Gizli ajan gibi aradılar birbirlerini :)<br/><br/>Kızın her resminde birkaç adım ötede çocuğun da olması çok ilginçti.. Kızın rastgele çekilen resimlerinde istisnasız bu çocuğun olması filmdeki diğer karakterleri bile korkuttu, insan böyle bir şey olabilir mi diye sormadan duramıyor kendine..<br/><br/>Doktor ve garsonun kendi numaraları diye çiftimize birbirlerinin numaralarını vermeleri de çok acımasızdı.. Hele ikilinin telesekreter kaydını dinlediklerinde sokaklara çıkıp bağıra çağıra birbirlerini aramaları, ağlaya ağlaya.. İnsan kafayı yiyebilir, biri var, hep yanında, belki ruh eşin, ama onunla hiç karşılaşamıyorsun.. Lanet gibi bir şey yani..<br/><br/>Vee filmin sonu.. Bir son ancak bu kadar güzel olabilirdi.. Tam ikilinin bir mucize beklediği o saniyelerde o mucizenin gerçekleşmesi harikaydı.. Öyle ki çiftimizin birbirlerini bulmak adına son umutlarının da sönmekte olduğu dakikalarda şu cümle dökülmüştü çocuğun ağzından: <strong><em>”Bana bir mucize veremez misin? </em></strong>Ne kadar içten dilemiş kızı bulmayı demek ki.. Ki bu çift de ancak doğaüstü bir nedenden dolayı kavuşabilirlerdi zaten, daha kolayını ummuyordum ben de :)<br/><br/>Daha fazla anlatmıyorum, izlemeyenler hemen izlemeli bu filmi.. Tavsiye eden arkadaşlara da buradan teşekkür ediyorum, herkese iyi seyirler^^Masalevihttp://www.blogger.com/profile/10515972783309726195noreply@blogger.com16tag:blogger.com,1999:blog-4813448800769366033.post-9809348679397933172011-09-29T05:04:00.000-07:002011-10-06T07:02:09.084-07:00Jang Geun Suk Filmleri..Blog yazmaya başladığımdan beri hiç Jang Geun Suk yazısı yazmadığımı fark ettim ve bu eksiği hemen tamamlamalıyım dedim kendi kendime :) Tabi yazıya başlamadan önce yeni dizimiz <strong>Singing in the Rain</strong>/<strong>Love Rides the Rain</strong> ya da <strong>Love Rain</strong>'in setinden çıkan ilk resmi paylaşayım diyorum :)<br/><br/><a href="http://masalevi.files.wordpress.com/2011/09/photo197318.jpg"><img class="aligncenter size-full wp-image-900" title="photo197318" src="http://masalevi.files.wordpress.com/2011/09/photo197318.jpg" alt="" width="451" height="507" /></a><br/><br/>Sanırım "Öyle Bir Geçer Zaman Ki"nin Kore versiyonu ile karşı karşıyayız. Şu kıyafetlere bir bakın, çok tatlılar ki :) Hele Jang'ın o saçı, gömleği, pantolon askısı.. Yerim ama :) Yalnız çocuk hayatında ilk kez gerçek bir erkek kıyafeti giydi, kendini tuhaf hissetmiştir bir süre, yazık :)<br/><br/>Neyse esas konumuz neydi? :) Bol resimli uzuun bir yazı okumaya hazır olun şimdiden.. Öncelikle Jang Geun Suk'u seviyorum, ne yaparsa yapsın ona olan sevgim hiç azalmadı.. İster saçlarını ajummalar gibi yapsın, isterse sırt dekolteli giysiler giysin ya da twitter'da tüm gün kafamı ütülesin yine de seviyorum bu tatlı çocuğu, dizilerini, filmlerini beklerken günleri sayıyorum hatta.. Peki ne zaman tanışmıştım namı diğer <a href="http://twitter.com/#!/AsiaPrince_JKS" target="_blank">Asya Prensi</a> ile diye bir düşündüm, evet <strong>Do Re Mi Fa Sol La Si Do</strong> filminde görmüştüm kendisini ilk defa, yalnız filmin ismi de ne kadar zormuş :) Bu filmde çok fazla dikkatimi çekti desem yalan söylemiş olurum, esas vurgunu <strong>Baby and Me</strong> ile yaptı Jang, çok da iyi yaptı :) Neyse esas konuya geçersek izleyenler ya da henüz izlemeyip listesine alanlar için şöyle bir Jang Geun Suk filmlerinden bahsetmek istiyorum izninizle :)<br/><br/><strong>1- DO RE Mİ FA SOL LA Sİ DO</strong><br/><br/><a href="http://masalevi.files.wordpress.com/2011/09/doremi.jpg"><img class="aligncenter size-full wp-image-856" title="doremi" src="http://masalevi.files.wordpress.com/2011/09/doremi.jpg" alt="" width="278" height="400" /></a><br/><br/>Yukarıda da söylediğim gibi Jang Geun Suk ile tanıştığım filmdir bu adı uzun film :) Burada Jang nasıl da kırmızı yanaklı, tatlı, baby face bir çocukmuş böyle diyorum şimdiki hallerini görünce.. Gerçekten çocukmuş kısacası.. Neyse filmimizin konusundan bahsedersek, birbirleriyle komşu olan Jung Won (Cha Ye Ryeon) ve Eun Kyu (Jang Geun Suk) tesadüfen karşılaşırlar ve bir şekilde birbirlerinden hoşlanmaya başlarlar. Eun Kyu okulda Do Re Mi Fa Sol La Si Do adlı grubun da solistidir. Bir gün Jung Won Eun Kyu'nun grubunda çocukluk arkadaşı Hee Won (Jung Eui Chul) ile karşılaşır. Hee Won yıllar Jung Won'un ailesinin dağılmasına neden olmuş ve bu nedenle kız bu çocuğu asla affetmemiştir.. Hee Won Jung Won'u tekrar kazanmak isteyecek, kız buna karşı ne yapacaktır? Ve tüm bunlar her şeyden habersiz olan Eun Kyu'yu nasıl etkileyecektir..<br/><br/><strong>SPOILER ALERT!!!</strong><br/><br/>Film hakkındaki yorumlarıma gelirsek, işin aslı ben filmin ilk yarısında sıkıldım diyebilirim, çok klasik bir aşk hikayesinden başka bir şey değil gibi görünüyordu film.. Yalnız ikinci kısımda her şey değişti ve filmin gerçekten başarılı olduğu kanaatine vardım, en azından beni etkilemeyi başarmıştı.. Özellikle kızın Eun Kyu'yu terk ettiği sahne ve sonrasında çocuğu iyileştirmek için yapılan ikinci konser bir harikaydı.. Jang daha o günlerde ne kadar başarılı bir aktör olduğunu kanıtlamış herkese, o konserdeki halleri, kulaklarını kapatıp ağlaması, haykırması falan inanılmaz güzeldi.. Ki daha sonra izlememde filmin tamamını severek izledim, Jang yeter kısacası :)<br/><br/>Başta da dediğim gibi bu filmde JGS benim fazla dikkatimi çekmemişti, çünkü filmde zaten deli gibi yakışıklı, tatlı, manyak bir çocuk vardı.. Tabiki <strong>Jung Eui Chul</strong> denen güzel insandan bahsediyorum.. Bu filmin yıldızı O'dur diyorum ben, o psikopat halleri, asabi tavırları ve mükemmel saçlarıyla kalbimi kazanmayı başardı bu filmde, ki Boys Over Flowers'ta da çok sevmiştim kendisini.. İyi bir dizide oynasa da izlesek yav :)<br/><br/><a href="http://masalevi.files.wordpress.com/2011/09/18.jpg"><img class="aligncenter size-full wp-image-857" title="(18)" src="http://masalevi.files.wordpress.com/2011/09/18.jpg" alt="" width="604" height="422" /></a><br/><br/>Filmin müziklerinden de bahsetmemek olmaz, hepsi tek kelimeyle muhteşem. Filmin başında kıza yazdığı bir şarkıyı söylüyordu Eun Kyu, orada sesi nasıl tatlıydı.. Hala dinliyorum filmin tüm şarkılarını .. Yalnızz, bir konuda itirazım var, Jang'ın o kadife sesi varken filmde niye şarkıları başka bir şarkıcıya söyletme ihtiyacı hissetmişler? Ki Jang filmin sonundaki konserde söylemiş o şarkıları zaten, bence araya başkasını sokmanın hiç gereği yoktu, neyse ben tüm şarkıların aslını atayım şuraya da içim rahat etsin :)<br/><br/><object height="350" width="425"><br/> <param name="movie" value="http://www.youtube.com/v/v22VIVMBAmk&feature=related"><br/> <param name="wmode" value="transparent"><br/> <embed src="http://www.youtube.com/v/v22VIVMBAmk&feature=related;rel=0" type="application/x-shockwave-flash" wmode="transparent" height="350" width="425"><br/> </object><br/><br/><strong>2- BABY AND ME</strong><br/><br/><a href="http://masalevi.files.wordpress.com/2011/09/baby-and-i.jpg"><img class="aligncenter size-full wp-image-859" title="Baby-and-I" src="http://masalevi.files.wordpress.com/2011/09/baby-and-i.jpg" alt="" width="383" height="550" /></a><br/><br/>İşte Jang Geun Suk ile aşkımızın başladığı film budur! Bu filmi izleyip de kendisine hayran olmayacak birini tanımıyorum zaten, çocuk harika bir tercih yapmış kısacası, O ve Mason Moon kadar birbirini tamamlayan bir ikili olamaz :)<br/><br/><a href="http://masalevi.files.wordpress.com/2011/09/n524112580_1758782_2550.jpg"><img class="aligncenter size-full wp-image-860" title="n524112580_1758782_2550" src="http://masalevi.files.wordpress.com/2011/09/n524112580_1758782_2550.jpg" alt="" width="366" height="550" /></a><br/><br/>Filmin konusundan bahsedelim önce, Han Joon Su tatlı, serseri, çapkın bir lise öğrencisidir. Onun haytalıklarından bıkan anne babası bir gün bir not bırakıp evi terk eder ve tatile giderler. Tam "Ev bana kaldı ooo gelsin partiler kızlar!" moduna giren Joon Su bir gün alışveriş yaparken sepetine konan bebeği görünce şaşkına döner.. Bebeğin üzerinde ona ait olduğu yazmaktadır, artık tek başına bir çocuğun sorumluluğunu üstlenmek zorundadır..<br/><br/><strong>SPOILER!!!</strong><br/><br/>Bu filmin neresini anlatsam hangi sahnesinden bahsetsem bilemedim şimdi, her karesi ayrı güzeldi.. Öncelikle Joon Su'nun bebeğe mama yedirmeye çalıştığı, altını bezlemek için cebelleştiği sahneler şahaneydi.. Filmde Joon Su'nun sınıfındaki sapığı rolündeki Byeol her ne kadar ona yardım etse de işleri çook zordu :)<br/><br/><a href="http://masalevi.files.wordpress.com/2011/09/photo59810.jpg"><img class="aligncenter size-full wp-image-861" title="photo59810" src="http://masalevi.files.wordpress.com/2011/09/photo59810.jpg" alt="" width="366" height="550" /></a><br/><br/>Bir sahnede de Joon Su bebeği, (bebek demişken onun da bir adı var değil mi ama :) ) efendim bebeğimiz Woo Ram'ı gece kulübündeki kadınlara bırakıp gidiyordu ve döndüğünde kuzucuğun yüzüne makyaj yapılmış bir biçimde yerde salya sümük ağladığını görüyor sonra ona sarılıp: "Baban seni bir daha asla bırakmayacak.." diyordu.. Babaya bakın ya bir damlacık çocuk gören de gerçek bir baba sanacak :) Bir diğer sahnede de Joon Su markete giriyor elinde kalan son parayla sigara alıyordu, tam parayı uzatırken sigarayı geri çevirip bir şişe süt almıştı eline, küçük baba :) Woo Ram da onun bu hareketlerini anlıyor ya böyle yüzü falan değişiyordu, gülümsüyordu çocuğun arkasındaki kangurudan doğru kuzu ya:)<br/><br/><a href="http://masalevi.files.wordpress.com/2011/09/photo59817.jpg"><img class="aligncenter size-full wp-image-862" title="photo59817" src="http://masalevi.files.wordpress.com/2011/09/photo59817.jpg" alt="" width="604" height="402" /></a><br/><br/>Sonraa, filmin sonlarına doğru anne babasının resmine bakıp ağlama krizine giriyordu Joon Su, tabi babacığı ağlayınca Woo Ram durur mu, o da basmıştı bağırtıyı.. Baba oğul ne tatlı ağlıyorlardı ama, o sahne hiç gözümün önünden gitmez..<br/><br/><a href="http://masalevi.files.wordpress.com/2011/09/23841088pv81.jpg"><img class="aligncenter size-full wp-image-867" title="23841088pv81" src="http://masalevi.files.wordpress.com/2011/09/23841088pv81.jpg" alt="" width="336" height="481" /></a><br/><br/>Joon Su'nun sarhoş bir adamın cüzdanını çalıp kaçarken durdurduğu taksinin polis arabası çıktığı sahne de en çok güldüğüm sahnelerden olmuştu, çocuğu karakoldan kurtaracak kimse de yoktu yazık ama :) Joon Su'nun karakol maceraları zaten bitmek bilmedi filmde, bizim dalgın oğlan bebeği metroda unutup kısa süreli bir sevinç yaşamıştı, sonra evdeki oyuncaklar, anılar falan derken soluğu karakolda almıştı yirim yirim :)<br/><br/><a href="http://masalevi.files.wordpress.com/2011/09/kl.jpg"><img class="aligncenter size-full wp-image-864" title="kl" src="http://masalevi.files.wordpress.com/2011/09/kl.jpg" alt="" width="550" height="366" /></a><br/><br/>Alışmıştı bebişe kısacası, sojuları alıp kafa bile çekti oğluyla düşünün artık :) Son olarak filmin en komik karakterlerinden biri olan kondom alamadığı için bebek sahibi olmak zorunda kalan ajusshi'yi de unutmamalıyız.. Joon Su ve bu komik ajusshi'nin bebeklerinden kurtulma çabaları görmeye değerdi gerçekten :)<br/><br/><a href="http://masalevi.files.wordpress.com/2011/09/photo59808.jpg"><img class="aligncenter size-full wp-image-865" title="photo59808" src="http://masalevi.files.wordpress.com/2011/09/photo59808.jpg" alt="" width="604" height="402" /></a><br/><br/>Filmin final sahnesi gerçekten filme yakışmıştı, Joon Su'nun hava alanına koşuşu, Woo Ram'ın ardından ağlayıp haykırması falan çok güzeldi, böyle bir komedi filminde böylesine kaliteli bir dram sahnesi görmek beni çok mutlu etti.. Neyse ben bu filmi sevdim kısacası, hatta daha uzun bir post yazabilirim film üzerine ama yazımın konseptini bozmayayım şimdi boş yere :)<br/><br/><a href="http://masalevi.files.wordpress.com/2011/09/photo59822.jpg"><img class="aligncenter size-full wp-image-863" title="photo59822" src="http://masalevi.files.wordpress.com/2011/09/photo59822.jpg" alt="" width="604" height="402" /></a><br/><br/>Sonuç olarak Jang da minik Mason da her daim takibim altındadır bu film itibariyle.. Minik Mason demişken o da büyüdü kocaman çocuk oldu ha.. Yıllar nasıl da hızlı geçiyor diyerek olgun insan tribimi de atıp sıradaki filme geçebilirim :)<br/><br/><a href="http://masalevi.files.wordpress.com/2011/09/ee61e2e007f2b2b704a8ebb17a385947_large.jpg"><img class="aligncenter size-full wp-image-866" title="ee61e2e007f2b2b704a8ebb17a385947_large" src="http://masalevi.files.wordpress.com/2011/09/ee61e2e007f2b2b704a8ebb17a385947_large.jpg" alt="" width="390" height="393" /></a><br/><br/><strong>3- THE CASE OF ITAEWON HOMICIDE</strong><br/><br/><a href="http://masalevi.files.wordpress.com/2011/09/the-case-of-itaewon-homicide-2009.jpg"><img class="aligncenter size-full wp-image-870" title="The-Case-Of-Itaewon-Homicide-2009" src="http://masalevi.files.wordpress.com/2011/09/the-case-of-itaewon-homicide-2009.jpg" alt="" width="450" height="641" /></a><a href="http://masalevi.files.wordpress.com/2011/09/the-case-of-itaewon-homicide-2009-k-movie.jpg"><br/></a>Bu filmi daha yakın zamanda izledim, Jang'ın filmdeki o çikolata renkli tenini ve korkunç örgülü saçlarını gördüğümde içimden izlemek gelmemişti açıkçası ama dayanamayıp izledim sonunda.. İzlediğime de pişman olmadım, değişik, gerçekten ilginç bi film İtaewon Cinayeti..<br/><br/>Filmin konusu şöyle, üniversite öğrencisi Jo Jong Pil bir fast food dükkanının tuvaletinde ölü bulunur, hem de korkunç bir biçimde defalarca bıçaklanarak öldürülmüştür.. Cinayetin zanlısı olarak iki kişi göz altına alınır, Alex ve Pearson, Koreli Amerikan vatandaşı iki genç.. Bu iki gencin tuvalete girmelerinin ardından hemen cinayet işlenmiş ve tüm kanıtlar bu ikisinin ya da ikisinden birinin katil olduğunu göstermektedir. Yalnız zanlılardan ikisi de diğerini suçlamaktadır, acaba cinayeti hangisi işlemiştir?<br/><br/><strong>SPOILER!!!</strong><br/><br/>Öncelikle bu film beni gerçekten çok etkiledi.. Bunun ilk nedeni kurgu değil gerçek olmasıydı. Gerçekten 1997 yılında gencecik bir üniversite öğrencisi Burger King tuvaletinde katledilmişti. İşin daha kötüsü de bu cinayetin cezasız kalması elbette.. Hukuk ve adalet denen şeyin aslında var olmadığını bir kez daha anladım bu filmden sonra.. Bir kere cinayetten hemen önce iki insan tuvalete girmiş yani ikisinden biri ya da her ikisi %100 suçlu.. Ama sonuçta zanlılar serbest bırakılıyor. Ölen zavallı çocuğun ailesi neler hissetmiştir düşünmek bile istemiyorum.. Bu de çocuğu <strong>Song Joong Ki</strong> oynadı filmde, onun o tatlı yüzü falan aklıma geldikçe kötü oldum ben.. Kısaca bu filmin sonu beni sinir krizine sokmaya yetti, ama bu filmin suçu değil, adaletsizliğin suçu elbette..<br/><br/>Gelelim Jang Geun Suk'a.. Bu filmde bambaşka bir yüzünü gördüm onun, tam anlamıyla psikopat ve soğuk bir caniyi oynadı ve bunun üstesinden başarıyla geldiğini düşünüyorum.. Diğer çocuk Alex sorgu odalarında ecel terleri dökerken Pearson öyle rahat ve soğuktu ki insanın kanını donduruyordu adeta.. Tatlı parlak çocuk rollerinden sıyrıldı böylece, güzel oldu, yüzü kadar yeteneğinin de dikkat çekebileceğini gösterdi bir kez daha..<br/><br/><strong>4- THE HAPPY LIFE</strong><br/><br/><a href="http://masalevi.files.wordpress.com/2011/09/koreanmovie-the-happy-life.jpg"><img class="aligncenter size-full wp-image-871" title="koreanmovie-the-happy-life" src="http://masalevi.files.wordpress.com/2011/09/koreanmovie-the-happy-life.jpg" alt="" width="384" height="550" /></a><br/><br/>Bu filmi de doğum günümde izlediğim için unutmadım sanırım, izleme sebebim elbette yine Jang'dı.. Ama hayallerim suya düştü maalesef, bu filmin ancak %20'sinde görebildim kendisini, bayağı yan karakterdi çocuk filmde.. Bir de filmin yönetmeni ne demiş bu konuda bir bakın:<strong> "Bayan izleyiciler sadece Jang Geun Suk'a odaklanmasınlar diye onun sahne süresini kısalttım!"</strong> Aferin iyi yaptın!! Neyse benimle aynı umutlarla filme başlayacak olanınız varsa şimdiden söyleyeyim, maalesef aslında o bu filmde yok gençler :)<br/><br/>Filmimiz 4 adet orta yaşlı amcamızın hikayesini anlatıyor aslında.. Bu amcalar üniversite yıllarında Volcano adlı bir grup kurmuşlardır. O günlere dair her şey artık birer anıdır kısacası, hepsi evlenmiş, çocuk sahibi olmuştur.. Grup üyelerinden Sang Woo'nun ölümüyle grubun gitaristi Gi Yeong bu grubu tekrar kurmaya ve gençlik heyecanını ateşlemeye karar verir. Yalnız hiçbir şey eski günlerdeki kadar kolay olmayacaktır elbet.. Üyelerden biri karısından ve çocuklarından çok uzakta araba satıcılığı yapmakta, bir diğeri ise iki işte birden çalışıp çocuklarını geçindirmeye çalışmaktadır.. İşin aslı Jang bu filmde kimdi, neciydi onu bile unuttum, çok alakasız bir karakterdi yani.. Sadece güzel sesiyle Volcano grubunun solisti olmuştu onu hatırlıyorum..<br/><br/>Film güzel, sıkmıyor, zevkle izleniyor, ama işte şu çocukcağıza azıcık daha yer verselerdi filmde o zaman tadından yenmezdi.. Ha bir de Jang bu filmde de şarkı söylüyor, bu şahane işte.. Sırf bu yüzden bile izlenir bu film :)<br/><br/><object height="350" width="425"><br/> <param name="movie" value="http://www.youtube.com/v/oKhXgTZu1Cc&feature=related"><br/> <param name="wmode" value="transparent"><br/> <embed src="http://www.youtube.com/v/oKhXgTZu1Cc&feature=related;rel=0" type="application/x-shockwave-flash" wmode="transparent" height="350" width="425"><br/> </object><br/><br/><strong>5- CRAZY FOR WAIT / THE LONGEST 24 MONTHS</strong><br/><br/><a href="http://masalevi.files.wordpress.com/2011/09/crazy-for-wait.jpg"><img class="aligncenter size-full wp-image-901" title="Crazy For Wait" src="http://masalevi.files.wordpress.com/2011/09/crazy-for-wait.jpg" alt="" width="280" height="400" /></a><br/><br/>Bu filmi daha dün gece izledim, taze taze gelecek yorumlarım :) Yine bünyesinde Jang'ı barındırdığı için izledim bu filmi de ama burada neredeyse hiç göremedim kendisini. Filmde 4 çiftin öyküsü anlatılıyor, en az anlatılan bizim oğlanınki maalesef :(<br/><br/>Filmde 4 çift var ve 4'ünün de erkekleri askere gidiyor ve bundan sonra kızlar neler yapıyor, sevgililerine sadık mı kalıyorlar, yoksa sadakat diye bir şey yok mu bunu anlatıyor film.. Ben 3 çiftin hikayesini sevdim, eğlenceli romantik tiplerdi zaten hepsi.. Aman JGS ve sevgilisi filmin en sıkıcı çiftiydi, zaten sevgilisi dediğim kadın teyzesi gibiydi, bildiğiniz ajummaydı yani.. Neyse Jang'ı göremesem de film fena değildi eğlendim ben, filmdeki tüm çocukların birbirinden yakışıklı olması da onu izlenir kılan en önemli faktördü benim için :)<br/><br/>Benden bu kadar.. Ahh keşke <strong>"You are My Pet"</strong> de elimizde olsaydı da ondan da bahsedebilseydim uzun uzun.. Ama bekliyorum nasılsa gelmesi yakın :) Yalnız filmin fragmanları falan şahane, çok sevdim.. Jang'ın saçı yine ajumma kıvamında olsa da görmezlikten geliyor ve filmin tatlı mı tatlı fragmanıyla yazımı bitiriyorum.. Görüşmek üzere^^<br/><br/><object height="350" width="425"><br/> <param name="movie" value="http://www.youtube.com/v/GyJzX-AZz2I"><br/> <param name="wmode" value="transparent"><br/> <embed src="http://www.youtube.com/v/GyJzX-AZz2I;rel=0" type="application/x-shockwave-flash" wmode="transparent" height="350" width="425"><br/> </object>Masalevihttp://www.blogger.com/profile/10515972783309726195noreply@blogger.com16tag:blogger.com,1999:blog-4813448800769366033.post-47279312116156191952011-09-28T02:39:00.000-07:002011-10-06T07:02:08.996-07:00Oh Won Bin'den Japonca Mini Albüm: Good For You^^<a href="http://masalevi.files.wordpress.com/2011/09/6bsuz.jpg"><img class="aligncenter size-full wp-image-889" title="6bsuz" src="http://masalevi.files.wordpress.com/2011/09/6bsuz.jpg" alt="" width="604" height="607" /></a><br/><br/>Bu sabah internete girer girmez Oh Won Bin'in ilk Japonca single'ını çıkarmış olduğu müjdesiyle karşılaştım. Oysa ki ben daha <strong>"Good For You"</strong> albümünden bahsetmemiştim bloğumda. Neyse bahsetme zamanı gelmiş demek ki :)<br/><br/>"Good For You" 6 şarkılık bir mini albüm.. C'mon Girl faciasından sonra ilaç gibi geldi bana, Ft Island tarzına yakın, sesine giden şarkılar söylemiş Won Bin bu albümde.. Japoncası ve İngilizcesi de çok iyi, önceden de bu konuda grubun en iyisiydi zaten.. En az şarkılar kadar güzel olan şey de elbette albüm resimleri.. Hepsine bittim! İşte Won Bin'in tarzı bu.. Asi, yalnız haller onun halleri, sonunda bunu fark etmiş.. Etrafında kızlarla soyunarak dans etmek hiç ona göre değil bence, cık cık diyorum..<br/><br/><strong>Albüm Şarkıları</strong><br/><br/>1. Good for you<br/>2. Ready to be my...<br/>3. 2go<br/>4. Always<br/>5. Love song<br/>6. Good for you (Instrumental)<br/><br/><strong>Albüm Resimleri</strong><br/><br/><a href="http://masalevi.files.wordpress.com/2011/09/m4iie.jpg"><img class="aligncenter size-full wp-image-883" title="m4iie" src="http://masalevi.files.wordpress.com/2011/09/m4iie.jpg" alt="" width="604" height="607" /></a><br/><br/><a href="http://masalevi.files.wordpress.com/2011/09/nu8rxu.jpg"><img class="aligncenter size-full wp-image-884" title="nu8rxu" src="http://masalevi.files.wordpress.com/2011/09/nu8rxu.jpg" alt="" width="604" height="470" /></a><br/><br/><a href="http://masalevi.files.wordpress.com/2011/09/zyhubc.jpg"><img class="aligncenter size-full wp-image-885" title="zyhubc" src="http://masalevi.files.wordpress.com/2011/09/zyhubc.jpg" alt="" width="604" height="601" /></a><a href="http://masalevi.files.wordpress.com/2011/09/docnd.jpg"><img class="aligncenter size-full wp-image-886" title="docnd" src="http://masalevi.files.wordpress.com/2011/09/docnd.jpg" alt="" width="604" height="601" /></a><a href="http://masalevi.files.wordpress.com/2011/09/hwohk1.jpg"><img class="aligncenter size-full wp-image-888" title="hwohk" src="http://masalevi.files.wordpress.com/2011/09/hwohk1.jpg" alt="" width="604" height="514" /></a><br/><br/>Son olarak albümün en sevdiğim 2 şarkısını da paylaşmadan gitmeyeyim. <strong>Always</strong> ve <strong>Good For You</strong> şarkılarını özellikle sevdim, Won Bin'in sesine çok gitmiş bu şarkılar.. <strong>Böyle devam et Won Bin, bizi çok bekletmiş olsan da seni yeniden görebilmek çok güzel.. Fighting^^</strong><br/><br/><strong>Always</strong><br/><br/><object height="350" width="425"><br/> <param name="movie" value="http://www.youtube.com/v/GjQpb9XwxPc&feature=related"><br/> <param name="wmode" value="transparent"><br/> <embed src="http://www.youtube.com/v/GjQpb9XwxPc&feature=related;rel=0" type="application/x-shockwave-flash" wmode="transparent" height="350" width="425"><br/> </object><br/><br/><strong>Good For You</strong><br/><br/><object height="350" width="425"><br/> <param name="movie" value="http://www.youtube.com/v/bGisEx2F69c&feature=related"><br/> <param name="wmode" value="transparent"><br/> <embed src="http://www.youtube.com/v/bGisEx2F69c&feature=related;rel=0" type="application/x-shockwave-flash" wmode="transparent" height="350" width="425"><br/> </object>Masalevihttp://www.blogger.com/profile/10515972783309726195noreply@blogger.com7tag:blogger.com,1999:blog-4813448800769366033.post-76433727844192539882011-09-26T14:38:00.000-07:002011-10-06T07:02:08.014-07:00Auto DraftMasalevihttp://www.blogger.com/profile/10515972783309726195noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-4813448800769366033.post-10862037499097561542011-09-25T22:10:00.000-07:002011-10-06T07:02:07.964-07:00Auto DraftMasalevihttp://www.blogger.com/profile/10515972783309726195noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-4813448800769366033.post-22768828160340535872011-09-21T14:44:00.000-07:002011-10-06T07:02:08.824-07:00City Hunter: Şehir Avcısı'nın Lee Min Ho hali..<a href="http://masalevi.files.wordpress.com/2011/09/photo184021.jpg"><img class="aligncenter size-full wp-image-829" title="photo184021" src="http://masalevi.files.wordpress.com/2011/09/photo184021.jpg" alt="" width="526" height="527" /></a><br/><br/>Dün gece itibariyle City Hunter'ı da bitirmiş bulunmaktayım. Uzun zamandır dizi bitirdiğimde pek üzülmüyordum dün bir burkuldum sanki.. Bir de Lee Min Ho'yu bir daha ne zaman böyle bir dizide göreceğim falan, bu diziyi zar zor çekebildi zaten kaç yıldır gün saydırdı bize :)<br/><br/>Öncelikle rahatça söyleyebilirim ki dizi gerçekten çok güzeldi. Polisiye olduğu için başta ön yargılı davrandım ben ama umduğumdan çok daha romantik çıktı City Hunter.. Lee Min Ho'yu ilk defa romantik komediden başka türde bir dizide izlemek de başka bir zevk verdi bana.. Çocuğun dövüş sahneleri falan görsel ziyafetti adeta, başa sarıp sarıp izlenecek cinsten :) Oyunculuğu ise tek kelimeyle mükemmeldi, hele sonlarda gerçekten kendini aştı, sinema filmi izler gibi izledim onun sahnelerini.. Neyse tüm bunları detaylı detaylı anlatacağım önce dizinin konusundan bahsedeyim henüz izlemeyenler için..<br/><br/>Lee Yoon Sung (Lee Min Ho) henüz bir aylıkken ölen babasının en yakın arkadaşı tarafından kaçırılır ve babasıyla birlikte ölen 20 askerin intikamını almak için eğitilir.. 17 yaşındayken tüm bunları öğrenir ve bambaşka bir insan olmak üzere kendini geliştirir. Yıllar sonra mükemmel kariyeriyle ile Seul'e dönen Yoon Sung uzman olarak Choong Wa Dae'de çalışmaya başlar fakat asıl görevi çeşitli yasadışı suçlara da bulaşmış olan 5 kişiden babasının ve Nampo Limanı'nda ölen askerlerin intikamını almaktır..<br/><br/>Buradan itibaren <strong>SPOILER</strong> kısmı başlıyor, bu bir uyarıdır :)<br/><br/><a href="http://masalevi.files.wordpress.com/2011/09/photo170267.jpg"><img class="aligncenter size-full wp-image-830" title="photo170267" src="http://masalevi.files.wordpress.com/2011/09/photo170267.jpg" alt="" width="550" height="367" /></a><br/><br/>Öncelikle dizinin 1. bölümüne bayıldım, askerlerin öldükleri sahne gerçekten çok etkileyiciydi, hele Yoon Sung'un babasının öldüğü sahne dizinin asıl konusu olan intikamın gerekçesini çok güzel anlattı izleyenlere.. Vee yıl atladıktan sonra Lee Min Ho'nun 17 yaşındaki haline cidden bayıldım.. Tatlı, sevimli, her şeyden habersizdi zavallım. O dağınık saçları salaş kıyafetleriyle beni benden aldı, yemek yiyişi, kızlara göz kırpması falan al sık yanaklarımı dedirtti adeta :) Daha sonra dönüşeceği karizmatik, kariyerli, cool ve maalesef hallyu star saçıyla Seul'e dönen Yoon Sung'dan daha çok sevdim hatta çıtır Yoon Sung'u..<br/><br/><a href="http://masalevi.files.wordpress.com/2011/09/398049_large.jpg"><img class="aligncenter size-full wp-image-832" title="398049_large" src="http://masalevi.files.wordpress.com/2011/09/398049_large.jpg" alt="" width="604" height="339" /></a><a href="http://masalevi.files.wordpress.com/2011/09/photo166532.jpg"><br/></a>Bu kızımız da "Ve Tanrı Lee Min Ho'yu yarattı!" dediğimiz güzel insanın hem gerçek hayatta hem de dizideki sevgilisi Kim Na Na (Park Min Young).. Keşke sevgili olduklarını öğrenmeden önce izleseydim bu diziyi, kızı her gördüğümde "Ayy şurası da çok çirkinmiş, uff neresini sevdi ki bu kızın?" şeklindeki çamur atma faaliyetlerimi bıkmadan usanmadan sürdürdüm maalesef :) Neyse kıskançlığı bir kenara bırakalım, bildiğimiz üzere Nana kızımız başkanın koruması ve Yoon Sung'un Judo hocası.. Bu kadar minyon, mini minnacık bir insanın koruma olabileceğine inanamıyor insan ama gerçek bu.. Çok akıllı, tatlı, duygusal, şahane bir karakter kendisi.. Baştan sona sevmediğim, rahatsız olduğum hiçbir şeyle karşılaşmadım Nana'da.. Diğer dizilerde esas kızların yüzsüzlük edip esas oğlanın peşinden ayrılmamasına sinir olurdum aslında ama bu dizide öyle olmadı. Çünkü biliyordum ki bu ikilinin bir arada olması gerçekten çok zordu ve kız çocuğu çok ama çok seviyordu.. Son bölüme kadar yanlış anlama, bir ayrılıp bir barışma falan olmadan yaşadılar aşklarını, uzaktan da olsa.. İkilinin en sevdiğim sahnesi de judo dersi sahnelerinden biri oldu.. Bu sahnede kız Yoon Sung'un City Hunter olduğunu ve omzunun yaralı olduğunu biliyor ama bunu çaktırmaması, çocuğu yerden yere atması gerekiyordu. İkili böyle hüzünlü hüzünlü bakıştılar, kız yapamadı, ona dokunamadı.. Ne tatlı kız bu Nana yahu :) Amaa.. Beğenmedim ki ben bu kızı, yani daha güzel bir kız olmasını ummuştum LMH'nun sevgilisinin, neyse fazla objektif olamıyorum sanırım, oğlumuz beğenmiş sonuçta Allah ayırmasın :)<br/><br/><a href="http://masalevi.files.wordpress.com/2011/09/jun-pyo.jpg"><img class="aligncenter size-full wp-image-833" title="jun pyo" src="http://masalevi.files.wordpress.com/2011/09/jun-pyo.jpg" alt="" width="604" height="338" /></a><br/><br/>Dizinin ağır toplarından, Yoon Sung'un üvey babası Lee Jin Pyo, sahte kimliğiyle Steve Lee. Yıllar önce ölen askerlerin içinden bir tek O sağ kurtulmuş. Yaşamasının tek amacı öldürülen arkadaşlarının intikamını almak. Adamda merhamet şefkat gibi duygular kalmamış, dizinin başında Yoon Sung için bacağını feda ediyor ama bunu bile intikam alması için yetiştirdiği çocuğa bir şey olmasın diye yaptığını düşünüyorum ben.. Amaa.. Ben bu adamı çok sevdim, böyle karizmatik roller beni fazlasıyla cezbediyor bunu bir kez daha anladım. Adamın bakışları, alttan alttan gülüşü falan çok çekiciydi.. Dizinin sonunda da "City Hunter benim!" dedi ya, O'ydu gerçekten, intikam savaşcısı şehir avcısı da böyle olur zaten, karıncayı incitmekten korkan çıtırımız Yoon Sung'umuz için bu görev fazla bence..<br/><br/><a href="http://masalevi.files.wordpress.com/2011/09/tumblr_lnp3zqtaqz1qbi2l4o1_500.jpg"><img class="aligncenter size-full wp-image-834" title="tumblr_lnp3zqTAQZ1qbi2l4o1_500" src="http://masalevi.files.wordpress.com/2011/09/tumblr_lnp3zqtaqz1qbi2l4o1_500.jpg" alt="" width="500" height="562" /></a><br/><br/>Bu da Savcı Kim Young Joo (Lee Joon Hyuk).. Dizinin ilk bölümünden itibaren City Hunter'ın ve onun kendisine gönderdiği suçluların gizemini çözmeye çalışıyor.. Ben bu adama çok üzüldüm, 20 bölüm boyunca her şeyi anlıyor, her sırrı çözüyor ama bir türlü kanıtlayamıyor, kendi kendini yiyor sonra.. City Hunter'ın maskesini düşürüp de kimliğini anladığı zaman ona "Git!" demesi çok karizmatikti, kalbimi kazandı işte orada.. City Hunter'ın maskesi meselesi de ayrı bir sorun zaten, abi maske el kadar, adam kabak gibi ortada ve sen adamdan 2 metre ötedesin, bir zahmet tanı yani.. Ayrıca her yerde Lee Min Hoo gibi uzun, kaslı, yapılı, manken gibi çocuk kaynıyor sanki, insan arkadan görse tanır yav :)<br/><br/><a href="http://masalevi.files.wordpress.com/2011/09/655890_1311773415618_500_281.jpg"><img class="aligncenter size-full wp-image-835" title="655890_1311773415618_500_281" src="http://masalevi.files.wordpress.com/2011/09/655890_1311773415618_500_281.jpg" alt="" width="500" height="281" /></a><br/><br/>Bu da Yoon Sung'un annesi Lee Kyung Hee. Bu kadını ilk Shining Inheritance'da tanımış ve onun nasıl farklı, unutamadığım bir karakterle dizide yer aldığını <a href="http://masalevi.wordpress.com/2011/03/28/shining-inheritance-entrika-birincisi/" target="_blank">şu</a> yazımda anlatmıştım.. Burada ise Shining Inheritance'taki rolünün tam aksine ömrü oğlunu görme umuduyla geçmiş zavallı bir kadın Kyung Hee.. Dizinin her bölümünde "Kavuşsunlar artık yeter!" diye bas bas bağırasım geldi ama çok şükür son bölüm gelmeden kavuştular ana oğul.. Bir de en sonda çocuk gerçek babası sandığı adamın da gerçek babası olmadığını öğrendi, kaç babası var bu çocuğun yahu dedim artık, yazık :) Her şeye rağmen annesini suçlamaması çok güzeldi, çocuk aşmış artık, olgunlaşmış yahu :)<br/><br/>Min Ho'nun saçı için ayrı bir parantez açmadan geçemeyeceğim.. Hallyu star saçı en çok kime yakışmıyor anketi açılsa herhalde Lee Min Ho derdim! O bebek yüzünü kapatan alnındaki koca tutam saçını elime jöle alıp arkaya doğru yatırasım geldi gerçekten.. Halbuki Personal Taste'de nasıl güzeldi saçları.. Her neyse Min Ho olsun da her hali kabulümüz..<br/><p style="text-align:center;"><strong>CITY HUNTER</strong></p><br/><a href="http://masalevi.files.wordpress.com/2011/09/more-lee-min-ho-photos-from-city-hunter_large.jpg"><img class="aligncenter size-full wp-image-836" title="more-lee-min-ho-photos-from-city-hunter_large" src="http://masalevi.files.wordpress.com/2011/09/more-lee-min-ho-photos-from-city-hunter_large.jpg" alt="" width="500" height="333" /></a><br/><p style="text-align:center;">VS.</p><br/><p style="text-align:center;"><strong>PERSONAL TASTE</strong></p><br/><a href="http://masalevi.files.wordpress.com/2011/09/taste_photo10040811112025g_taste3.jpg"><img class="aligncenter size-full wp-image-837" title="taste_photo10040811112025g_taste3" src="http://masalevi.files.wordpress.com/2011/09/taste_photo10040811112025g_taste3.jpg" alt="" width="530" height="353" /></a><br/><br/>Ayrıca tekrar yazmadan geçmeyeyim, dövüşmek bir insana ancak bu kadar yakışabilir herhalde.. Hele o merdivenlerden inerken uçarak tek bir tekme darbesiyle karşısındakini yere serdiği bir sahne vardı, yine defalarca izlenesi cinstendi.. Neyse iyice fangirl yazısı kıvamına giriyor post, ehem ehem nerede kalmıştık biz? :) Ha, Lee Min Ho dizi boyunca bu kadar dövüştü bir kez burnu bile kanamadı kardeşim! Yüzünde bir çizik bile göremeden bitirdik diziyi, savcının karısı bile iki tokatlandı yüzü mosmor oldu, ama belki de çocuk öyle iyi eğitilmiştir ki artık vücudunda iz kalmıyordur falan ehu ehu :) şaka bir yana Lee Min Ho gerçekten o bebek yüzüyle, uzun, kaslı da olsa narin vücuduyla, şık kıyafetleriyle bir türlü "city hunter" izlenimini veremedi bana, tamam çocuk koskoca Blue House'da çalışıyor, bakımlı olmalı falan ama savaşçı denince azıcık kirli sakallı, yapılı, salaş kıyafetli, yüzünde birkaç çizik olan biri geliyor benim gözümün önüne.. O dar pantolonlarla falan.. Yakıştıramadım sanki ona süper kahramanlığı.. Ama güzel dövüştü şimdi, o konuda hakkı yenemez :)<br/><br/><a href="http://masalevi.files.wordpress.com/2011/09/a1d517923523233eaac3849f3c1a7251_large.jpg"><img class="aligncenter size-full wp-image-838" title="a1d517923523233eaac3849f3c1a7251_large" src="http://masalevi.files.wordpress.com/2011/09/a1d517923523233eaac3849f3c1a7251_large.jpg" alt="" width="604" height="402" /></a><br/><br/>Dizinin bu sahnesini ne zaman görsem gülmekten alamıyorum kendimi çünkü nasıl çekildiğini gördüm TV'de.. Kızın altında sebze kasası gibi bir şey vardı, ancak ulaşabiliyordu Min Ho'nun boyuna :) Gerçekte de kasa gerekebilir gibi saçma sapan düşünceler geldi aklıma kovdum sonra onları, ayakta öpüşmek zorunda değiller ya kardeşim :)<br/><br/>Dizide rahatsız olduğum kısımlar var mıydı diye düşünüyorum, yoktu sanırım.. Yalnız mangadan uyarlama olduğu için fazla süper kahraman hikayesi gibi geldi bana City Hunter.. Kötü adamlar (ki bu adamlar çok kötü masallardan fırlamışcasına hem de), iyiler (ki bu iyiler de adalet için, kanunların uygulanabilmesi için canını verecek kadar iyi) bana çizgi roman okuyormuşum hissini verdi. İyi ki dizinin sonunda Başkan suçsuz, sütten çıkmış ak kaşık çıkmadı, politika için pisliğe bulaşmak zorunda kalan sıradan bir insan olduğunu gördük Başkan'ın.. Böylesi çok iyi olmuş.. Buna ilaveten çoğu şey hazır olarak geldi Yoon Sung'un önüne, birçok olayda araştırma yapmasına bile gerek kalmadan tesadüfen işlerin iç yüzünü öğrendi. Bazı şeylerin ortaya çıkması fazla kolay oldu hatta, bu da masalsı geldi bana yine.. Ve son bir soru.. Benim bildiğim kadarıyla mahkeme kararı alınmadan çekilen kayıtlar delil olarak kullanılamıyor. Kore'de böyle değil mi acaba? Merak ettim..<br/><br/>Ve dizinin sonu.. Ucu açık bitirilmiş bildiğimiz gibi.. İyi mi olmuş kötü mü olmuş karar veremedim ben aslında.. Hollywood filmlerinden alışkınım böyle sonlara ama yönetmen sonu bize bırakmasaydı daha iyi olabilirdi.. Daha farklı bir son düşünmek istesem de düşünemiyorum, üvey baba Başkan'ı öldürmeye and içmiş ve Yoon Sung iki babasının da ölmesine razı değil.. En fazla ikisini yalnız bırakıp kozlarını paylaşmalarını bekleyebilirdi ki biliyoruz Yoon Sung böyle biri değil.. Bu yüzden sonun çok da kötü olmadığını düşünüyorum ben, hatta Yoon Sung'un ölmesi, babasıyla ellerinin birleşmesi falan oldukça etkili olmuş, ki ben etkisini hala atamadım üstümden.. Lee Min Ho'nun buradaki performansı gerçekten şahaneydi, gözleri dolu dolu üvey babasına "Öz babamı öldürsem mutlu mu olacaksın? Benim için bacağını kaybetmiş olan babam karşıma geçmiş bana silah çekiyor.. Ne haldeyim biliyor musun? Ben sadece seninle sıradan ve mutlu bir hayat yaşamak istemiştim.." dediği yerde koptum ben zaten.. Ve son olarak ben Yoon Sung'un öldüğünü düşünüyordum, ama en son sahnede arabasını sürerken gördük kendisini.. Nana'nın gördüğü çok hayali bir Yoon Sung'tu, onun gerçek olduğunu sanmıyorum ama.. Neyse son nasılsa bize bırakılmış ben yine de ölmedi Yoon Sung diyeyim de içim rahat etsin :)<br/><br/><strong>EDİT:</strong> Yorumlar sayesinde öğrendim ki dizinin yapımcısından açıklama gelmiş, Min Ho'muz ölmemiş, Nana'yla birlikte gitmişler.. Rahatlayabiliriz demek ki :)<br/><br/><a href="http://masalevi.files.wordpress.com/2011/09/photo166266.jpg"><img class="aligncenter size-full wp-image-839" title="photo166266" src="http://masalevi.files.wordpress.com/2011/09/photo166266.jpg" alt="" width="604" height="906" /></a><br/><br/>Bayağı uzun yazdım sanırım, kesin unuttuğum noktalar vardır da artık yorumlarda tartışırız o kısımları.. Son olarak umarım Lee Min Ho kendisini fazla özlettirmeden güzel bir romantik komediyle aramıza döner.. Yazımı dizinin iki mükemmel şarkısıyla bitiriyorum, herkese iyi dinlemeler :)<br/><br/>Suddenly<br/><br/><object height="350" width="425"><br/> <param name="movie" value="http://www.youtube.com/v/2qSRTgW9xAk"><br/> <param name="wmode" value="transparent"><br/> <embed src="http://www.youtube.com/v/2qSRTgW9xAk;rel=0" type="application/x-shockwave-flash" wmode="transparent" height="350" width="425"><br/> </object><br/><br/>Love<br/><br/><object height="350" width="425"><br/> <param name="movie" value="http://www.youtube.com/v/rcnvQkXgzuM&feature=related"><br/> <param name="wmode" value="transparent"><br/> <embed src="http://www.youtube.com/v/rcnvQkXgzuM&feature=related;rel=0" type="application/x-shockwave-flash" wmode="transparent" height="350" width="425"><br/> </object>Masalevihttp://www.blogger.com/profile/10515972783309726195noreply@blogger.com15