Programın tamamını net olarak hatırlamıyorum ama ilk gittikleri yer Changdeokgung Sarayı'ydı.
Tarihi diziler sayesinde ötesini berisini bir güzel ezberlediğimiz Kore saraylarından biri bu da.. Kızımız içerisini gezdi, bahçede de etkinlikler vardı onları izledi falan.. Yalnız kıyafetlerini bile ezberlemişim adamların, bizim yeniçerilerin kıyafetlerini sorsanız 10 dakika düşünürüm ya neyse :)
Daha sonra Seoul Kulesi'ne çıkıp gökdelenler şehri Seul'u izlediler.. Savaş nedeniyle tüm tarihi yapıları yok edilmiş olan Seoul gerçek anlamda bir metropolitan şehri oluvermiş.. Ablam "Hiç güzel değil burası ya neden gitmek istiyorsun sen?" deyince benim savunmamı görmeniz lazımdı: "Onların tüm tarihi dokuları yok edildi tamam mı, böyle değildi baa!!" :) Bu arada kuledeki insanları gördüğümde bir kez daha şöyle bir sonuca vardım: Koreli insanlar gerçekten de pek güzel değiller yau :) Bizim bayıldığımız aktör, şarkıcı vb. ünlü tayfasından insanlar haricinde eline yüzüne bakılır pek insan yok maalesef sanırım :( Tabii estetik mucizelerini de söylemiyorum bile, neyse neyse estetiğe devam ey Kore milleti diyorum, gerekliyse yapacaksın kardeşim :)
Yine geyiğe sardım ben, neyse daha sonra Kore Savaş Müzesi'ne geçti ekip.
Burada Kore Savaşı'na dair tüm detaylar vardı. Özellikle savaş alanını gösteren o temsili insanlar, çadırlar falan çok güzeldi, çok canlıydı.. Çadırın içinden bir bebeğin ağlama sesi bile geliyordu.. Bir de merkezin içine dijital ekranlar yerleştirmişler, girip Kore Savaşı'nda Güney Kore'ye yardım eden tüm ülkelerin savaşta yaptıkları hakkında bilgi alabiliyorsunuz, hem de Türkçe de dahil savaşa katılan tüm ülkelerin dillerinde! Adamlar tarihlerine önem veriyor işte, işin özü bu aslında..Daha sonra hiç beklemediğim bir yere gittiler. İstanbul Kültür Merkezi! Evet böyle bir yer varmış Kore'de :)

Bir oda var içinde, Türklerin yaşam alanını temsil eden şeylerle döşenmiş. Türk halıları, minderler, bakır güğümler, divanlar falan.. Güzel olmuş.. Başka bir odada bir grup insan Türkçe öğreniyordu. Nasıl tatlılar ya, çat pat konuşmaya çalışıyorlardı muhabir kızla :) Dil olsun da Korece-Türkçe olsun dedim içimden ben de, bir Koreli için öğrenmesi en basit dil kesinlikle Türkçe, tabii bizim için de aynı şey geçerli..
Ve hatırladığım kadarıyla son durak Namdemon Pazarı'ydı. Burası bizim
pazarlarımıza benziyor. Dizilerde filmlerde gördüğümüz şeyler de var tabi içinde: sokak satıcıları, yemek çadırları vs. vs. Yalnız bu noktada beni çok şaşırtan şeyler oldu. Trt gibi kaliteli bir kanal, bir devlet kanalı en azından bir tercümanla, rehberle gitmez mi tanıtmaya çalıştığı ülkeye? Muhabir kızımız tek kelime Korece bilmiyordu, e satıcı kadınlar da İngilizce bilmiyorlar, öylece bakıştılar. Diyelim ki rehber yok kabul, bir konuşma kılavuzu alsaydın eline de bir iki Korece cümle ezberleseydin be kızım.. Aynı tarz bir program olan "Ayna" da Güney Kore'ye gitmişti, yalnız o programın sunucusu o kadar tecrübeli ki hemen 3-5 cümle Korece öğrenmiş, kadınlarla ayaküstü sohbet falan etmişti :)Neyse işte kızımız bu dil sorunsalı yüzünden sokak tezgahlarında gördüğü yiyecekleri uydurmak zorunda kaldı:
"Eee.. İşte bu da salçalı bir yemek sayın seyirciler.. Üzerindeee.. Biber var.. İçinde de sanırım şey var.. Balık var evet.."
Hadi bu yemek tuttu diyelim, bir başka uydurduğu yiyecek tutmadı da, çok güldüm bu kısımda ama:
"Bu da bir çeşit suşi, ama dürüm şeklinde yenen bir suşi, yani böyle ısırıp yiyorsunuz ehe ehe!"Ah be kızım, o suşi değil kimbap, ayrıca o dürüm gibi yenir mi hiç, daha dilimlenmemiş yau :)
Aaah ah sevgili Trt ekibi beni gönderecekti ki tozunu attıracaktım Seoul'ün :) Şaka bir yana tabi bizim artık fazla donanımlı olmamızdan kaynaklanıyor tüm bunlar, yoksa başka bir izleyicinin bunları fark edip rahatsız olmasına imkan var mı hiç :)
Son olarak ilk defa şahane bir Kore tatlısıyla karşılaştım. Görünüş olarak tıpkı
Bu videoda da o telleri nasıl yaptıklarını gösteriyor tatlıyı yapan çocuğumuz. Çok tatlı yaa, "My English is outstanding!" deyişine öldüm :)
[youtube=http://www.youtube.com/watch?feature=player_embedded&v=pCLYieehzGs]
Yazım burada bitti sayın okurlar.. Umarım bir gün gidip de bu yerlerin canlı canlı fotoğraflarını getiririz. Kocaman bir aminn sesi duymak istiyorum!! Ben de canım istemişken gidip pişmaniye alayım, onunla idare edeceğiz artık^^










