Sayfalar

18 Kasım 2011 Cuma

Maundy Thursday: Keşke her gün perşembe olsa..

Bu benim yaşadığım ilk kış mevsimiymiş gibi hissediyorum, 


belki de son kış olabilir...



Yazıma başlamadan önce ufak bir uyarı yapayım da aklımda kalmasın. Eğer psikolojik açıdan zor bir dönemden geçiyorsanız, sevgilinizden falan ayrıldıysanız, mutsuzsanız bence bu filmi izlemeyi biraz erteleyebilirsiniz. (Tabi benim gibi mazoşist değilseniz :) ) Çünkü Maundy Thursday gerçek bir trajediyi anlatıyor, hatta bir değil üç trajedi birden mevcut filmde. Neyse önce konusundan bahsedelim sonra yorumlarıma geçeyim ben..

Jung Yoon Soo tecavüz ve cinayet suçlarından mahkum olmuş, idamını beklemektedir. Moon Yu Jeong ise defalarca intihara kalkışmış, yaşamak istemeyen, annesinden nefret eden bir kızcağızdır. Bu kızın hapishane rahibesi olan teyzesi bir gün onu hapishaneye götürmek ister. Çünkü idam mahkumlarından biri onu görmek istemektedir.. Böylece bu ikili birbirlerinin hayatlarına girmiş olur. Devamını hiç anlatmıyorum, dediğim gibi yukarıdaki kategori dışındaki herkes ve hele hele kar sevenler hemen bi koşu gidip izlesin Maundy Thursday'i.. Özellikle Kang Dong Won için..

Evet kendimi daha fazla tutmuyorum ve bolca SPOILER vermeye başlıyorum efendim :)

Öncelikle bu film benim izlediğim ilk Kang Dong Won filmi. Ve ona hayran olmama yetti de arttı bile. Adam gerçekten oyunculuğunu konuşturmuş. Ses tonu, cümleleri kesik kesik telaffuz edişi ve ve göz yaşları.. Of of ya insanı harap ediyor gerçekten.. Filmlerini takip edeceğim oyuncular listesine girdi bu nadide insan da.. Çok iyiydi ya..

Esas kızımız da klasik sorunlu kız rolüyle karşımızdaydı. Onu ilk gördüğümde Im Soo Jung sandım ama değilmiş, saçları falan benziyordu ama.. Filmin başlarında soğuk ve donuk gibi görünse de filmin sonunda kız oyunculuğunu konuşturdu gerçekten.. Ki canlandırdığı karakterin yaşadığı şeyler düşünülünce iyi bile dayanmış Yu Jeong.. Düşünmesi bile çok kötü.. En sonunda da bir idam mahkumuna aşık oldu kız.. Bu da hiç kolay değil..

Yoon Soo'nun çocukluk sahnelerinden bahsedeyim biraz. Şu hayatta dayanamadığım şeylerden biridir kimsesiz sokak çocukları. Hassas noktalarımdan biri yani. Ve burada Yoon Soo ve kardeşinin dramını izlerken filmi kapatma noktasına geliyordum az daha.. Hele hele kardeşinin öldüğü sahne.. Of ya bu kadar olmaz.. Artık ne zaman Nike ayakkabı görsem aklıma bu kardeşler gelecek. Hayatlarında hiç iyi bir şey olmayan bu zavallılar.. Bu arada Yoon Soo'nun küçüklüğünü Hansel ve Gretel'deki Man Bok karakterini oynayan çocuk canlandırmış. Onu görünce hepten kötü oldum ya, bu çocuğa hep böyle roller mi veriyorlar acaba, bir kere de zengin şımarık çocuğu oynasa şaşıracağım :(

Aklıma takılan şeyler de oldu filmde. Mesela Yoon Soo'nun öldürdüğü kızın annesinin gelip Yoon Soo'yu görmesi, başını okşaması, "seni görmeye geleceğim" demesi:/ Yani kendimi o kadının yerine koyuyorum da idam edilmesi falan hiç önemli değil, insan kendisi linç etmek ister katili ya, hiç sanıkla makdülün ailesi bir araya getirilebilir mi? Bu kısmı belki de ben yanlış anlamışımdır, filmi izleyip de farklı düşünenler varsa yorumlarını okumak isterim..

Bir de bu idam mahkumunu ziyaret meselesi yaygın bir şey galiba Kore'de. Nefes filminde de kadının teki bir idam mahkumunu ziyaret ediyordu. Böylece ölmeden önce adamlara terapi gibi bir şey mi yapmaya çalışıyorlar, öteki tarafa pişman olup iyi bir insan olarak mı gitmelerini istiyorlar ben anlamadım. Gerçi bu filmde Yoon Soo bu kızı kardeşi seviyor diye görmek istemişti ama başka filmlerde de görünce ben de merak ettim. Acaba ülkemizde de var mı böyle bir şey?

Neyse filmin sevdiğim sahnelerinden bahsedebilirim artık. Kar topu savaşı yaptıkları yer nasıl güzeldi ya.. Hele çocuğun sözleri..

"O gün kar savaşı yaptık. Hayatımda bir ilkti. Niçin bu kadar hayata küsmüş olduğumu düşündüm... ve neden hayatımda daha denemediğim birçok şeyin olduğunu... Bunun yüzünden mi? Bu benim yaşadığım ilk kış mevsimiymiş gibi hissediyorum, belki de son kış olabilir. Birçok şeyi yapmadım ya da birçok yere gitmedim. 2 gün sonra perşembe. Perşembeyi nasıl iple çektiğimi bilemezsiniz. Keşke her gün perşembe olsa. Bu tek isteğim.."

Çocuğun hayatı o kadar boktan gitmiş ki kar topu savaşı yapmak bile ona hayatın aslında ne kadar güzel olduğunu hatırlatıyor. Kışın, karın.. Yaşamak istediğini anlıyor o anda, bir de aşık oldu tabi.. Ah ulan hep mi yanlış zamanda gelir böyle güzel şeyler :( Hele de hayatı boyunca sevilmemiş biri olan Yoon Soo için..

Bir de deve dikeni var tabi ona yaşamak gerektiğini hatırlatan..

"Deve dikeni gerçekten inatçıdır. Temizlikçiler söküp atıyorlar ama o inatla yeşermeye devam ediyor. Onlara karşı attığın her adım, onları daha da güçlendirir. Şu yeşillik bile yaşamak için savaş veriyorsa..."

Bir de çocuk kızın çektiği resimleri yatağının kenarına asmış ya.. Oraları görmek istiyor falan.. Of of diyorum yine..

Ziyaretlerin birinde kızın boynuna kendi yaptığı kolyeyi takabilmesi için gardiyanın Yoon Soo'nun kelepçesini çıkarması çok hoştu. Ben orada gardiyan kolyeyi alacak çocuğun elinden falan dedim, yasaktır belki hediye vermek diye.. Ama öyle olmadı, gardiyan kafa adamsı ya :) Bir de tuzlu pirinç topları var tabi.. Hepsini de yedi bizim fıstık :)



Yoon Soo'nun suç işlediği günden bahsetmek bile istemiyorum, hatırladıkça sinirlerim tepeme çıkıyor, bu kadar olmaz ya..

Filmin sonundan da bahsetmesem olmaz, çocuğun idama götürüldüğü sahne çok iyiydi.. Orada bende film koptu zaten, sonrasını hayal meyal hatırlıyorum. Ama bu sahneden sonrası biraz fazla geldi bana.. Yani gerek yoktu, o ipin gösterilmesi, çocuğun vedası, kızın onu o anda görmesi, sandalyeden düştüğünde çıkan ses.. Hala tüylerim ürperiyor bahsederken, bana gerçekten ağır geldi bunlar.. Keşke ipe götürüldüğü sahnede bitseydi film, kız da elinde ayakkabılar, hediye resim ve pastayla ziyaretçi odasında kalsaydı her şeyden habersiz.. Yani ben öyle olmasını tercih ederdim. Gerçi diğer türlü kıza "Seni seviyorum.." diyebildi ama bunu söylemesine bile gerek yoktu zaten..

Film güzel, kaliteli, Kang Dong Won çok çok başarılı.. E filmi izlememek için hiçbir sebep yok ortada.. Ama birkaç kutu peçeteyi de yanınızdan eksik etmeyin, benden söylemesi.. Herkese iyi seyirler..

6 yorum:

  1. Anlatım çok etkileyici olmuş eline sağlık. En yakın zamanda izlemek isteği oluştu bende, tabi büyük ihtimalle içim dışıma çıkana kadar ağlamam söz konusu olacak :) Sanırım kendimi önce ona hazırlamalıyım. Spoiler verilmesini böyle zamanlarda takdir ediyorum. Mutlu son beklemektense durumu bile bile girişmek zırlama sürecini kısaltıyor. Teşekkürler

    YanıtlaSil
  2. çok teşekkürler :) kesinlikle izlemelisin, film çok kaliteli ve etkileyici, ama çok dram gerçekten, hatta dediğim gibi dramdan da öte trajedi türünde bir film maundy thursday..
    ben spoiler vermeden pek yazamıyorum ya, öyle tanıtım yazısı gibi oluyor hiç hoş değil.. ama hepsini okumasaydın keşke çoğu sürprizleri de yazdım ben.. neyse artık, filmin başından belli zaten neler olacağı çoğunlukla, her türlü izlenir :)

    YanıtlaSil
  3. Daha dün bez cadılarının tavsiyesiyle Kang Dong Won'un duelist filmini izledim, cidden çok iyi oyuncu bu çocuk, mavi boşuna hayran değil yani :) şimdi bu filmde izniyor bilgisayarıma ama hemen izleyemeyebilirm, bünyem kaldırmayabilir de diyebilirm tabi :P tavsiyen için teşekkürler ;)

    YanıtlaSil
  4. ben daha duelist'i izlemedim, film nasıl bu arada? çocuk çok iyi o kesin gerçi :)

    bence izle bu filmi de, sırf kang için bile izlenir yani, ki film de biraz fazla trajedi de olsa çok kaliteli gerçekten.. rica ederim bu arada :)

    YanıtlaSil
  5. Kang ağladı ben ağladım. Ama böyle bitmeseydi bir inandırıcılığı kalmazdı. O da Kang'ıma yakışmazdı.
    Seviyorum ahhhhhhhhhhhh belkide son defaaaaaaa
    =D

    YanıtlaSil
  6. yaa hüzünlü gözler sıfatı ne de çok yakışıyormuş bu adama, gerçekten o ağlıyor izleyen ağlıyor bea.. kötü son da iyi olmuş ama ben çok kötü oldum o sandalyenin düştüğü sesi falan duyduğumda, keşke ipe giderken film bitseydi diye düşündüm o yüzden. gerçi böylesi daha etkileyici olmuş..

    sevmekte haklısın diyorum son olarak :)

    YanıtlaSil